Kapitalizmin acımasız mengenesinde ‘daha çok isterük' tezahürü ile adeta işkence gören insan nefsi, ülkemde Batı'nın materyalist ve maddeci yaşam biçimi ile kendi öz gelenekleri arasında ruhsal med-cezir travması yaşıyor. Bu travma girdabında hayattan zevk alamaz hale gelen insanımızın % 80'ni, psikologa gidemediği için, yakınlarından bile gizledikleri bunalımları ile baş başa yaşıyorlar. Ekonomik durumu iyi olan kesimden bazıları ise , ''modaya uyarak'' sıkıntılarını yoga salonlarında atmaya çalışırken, bazıları madde bağımlılığı ve kumar ile dağıtmaya çalışıyor…. Bazıları da, ‘dertleri zevk edindim bende neşe ne arar' şarkısını bile bilmediği halde, her fırsatta bulduğu tanıdığına derdini anlatarak işi ucuza getiriyor.
Tabi ki akrabalar, arkadaşlar birbirlerinin dertleri ile sorunları ile ilgilenecekler....Benim demek istediğim, bu süreklilik arz eden bir davranış haline getirilmemelidir!... Neden? Çünkü, mütemadiyen en ufak sıkıntınızı dahi anlatacak birini aramaya kalkışırsanız, yardımsız varlık gösterememe bağımlısı olur ve kişilik zafiyetine saplanırsınız. Gerekli olduğunda psikologa ya da psikiyatriye gidilmesine tabi ki bir diyeceğimiz olamaz… Ancak, abartmamak kaydıyla! Yani, önce insan olma, eşrefi mahluk olma potansiyelimizden kaynaklanan vecibelerimizi yerine getirip, ondan sonra sorunlarımızı lüzumu dairesinde psikologa da anlatırız, yakınımıza da.
Huzurun tesisi sadece mal mülkle temin edilemez. Mal huzurlu olmaya yetseydi, o zaman Kuveyt Emiri El Sabahın yeğeni Londra da kokain krizinden ölmez, Tarkan, onca servetine rağmen kokain bağımlısı olmaz, Paris Hilton ''zayıflamak için kullanıyorum'' mazeretine sığınarak kokain kullanmazdı. Para bir araçtır… Ama, huzuru sağlamanın daha başka kriterleri de vardır… Nedir bunlar? Sevmek, yardımlaşmak, sosyal olmak, paylaşmak, affedici olmak, merhamet sahibi olmak, kültürüne ve milli gelenek göreneklerine önem vermek, büyüğünü atasını saymak, dini inançlara önem vermek ve gereğini yerine getirmek gibi birçok hususu sıralayabiliriz.
Saygıdeğer Mustafa Şermet Ağabeyimin bir sohbetimizde söylediği kayda değer cümleler hiç aklımdan çıkmadı. ‘Allaha şöyle dua ediyorum' dedi… “Allah'ım nimetimi, zenginliğimi artır, bana ‘hayır' yapma imkanı ver. Bana ‘hayır' yapmayı nasip et…” Evet, bu düşünce çok önemli. Sanmayalım ki, ‘hayır' sadece namaz kılmak, hacca gitmektir. ‘Hayır' sevmek, paylaşmak, hatır sormak, selam vermek. Başkalarının halleriyle halleşmektir. Zira,'hayır' sadece maddi yardım yapmak değildir!! Velhasıl, huzur duymak ve rahatlamak istiyorsanız şunlara önem veriniz… Affedici olun. Malınızla, başta eğitim ve sağlık olmak üzere hayırlar yapın. Buna ilaveten aklınızla, vücudunuzla, atacağınız diğer adımlar ile iyilikler yapın. İyilik yapmak insanı rahatlatır. Çünkü, iyilik yaptığınız zaman beyin endorfin denilen mutluluk hormonu salgılar.