Patolojik salgınlar için nasıl ki patolojik vasatın teşekkülü gerekiyorsa, uyuşturucu salgınları içinde uyuşturucu kültürünün gelişmiş olması öylesine şarttır. Aksi halde uyuşturucu afeti söz konusu olamaz. Bu halde olay sadece birkaç hadiseye münhasır kalmaya mahkumdur. Kanun ve polis gücü ile uyuşturucu kaçakçılığını önlemek mümkündür. Fakat uyuşturucu alışkanlığını önlemek mümkün değildir. Nitekim 1980'den sonra uyuşturucu kaçakçılığı önlenmişse de, uyuşturucu alışkanlığı artmıştır. Uyuşturucu alışkanlığına karşı yegane tek müessir tedbir, uyuşturucu kültürünü önlemektir.
Uyuşturucu afeti ile mücadele çok yönlü ve koordineli bir çalışmayı gerektirir. Her hastalık gibi uyuşturucu salgınında da teşhis ve önleyici tedbirler çok önemlidir. Uyuşturucu kültürünü önlemenin en büyük zorluğu, bu kültürün teşekkülünde rol oynayan etkenlerin organize ve kamufle edilmiş büyük reklam ve sermaye gücünden ileri gelmekte oluşudur.
Süper güçler-Mafya- rahata ve paraya satılmış bazı bürokrat üçlüsünün maharetle işleyip yaygınlaştırdıkları ihanet oyunlarının, özgürlük, insan hak ve hürriyetleri, demokrasi edebiyatı, sanat ve felsefe akımları, türlü çeşit ahlaksızlık ve seks modaları, beyaz kadınla başlayıp nerelerde karar kıldığı bilinmeyen ticaret türleri gibi maskeler altında devam ettiği yetkili ve ciddi ağızlardan ifade edilen gerçeklerdir. Dünya hakimiyeti elde etme yolunda; tersiz ve çilesiz trilyonlar kazanan beynelmilel mafyayı, mahalli kAr babalarını ve onlar tarafından satın alınan bazı etkili bürokratı da emrine alan süper güçlerin emrindeki en güçlü silah, bilindiği gibi''para'' ve rüşvettir. Milli ve içtimai her türlü değer yargısından uzaklaştırılmış ve para(madde) nin her şeye hükmeden ‘'tabu'' haline geldiği dünyamızda bu şer üçgeninin açmayacağı kapı, giremeyeceği yer adeta yok gibidir. Bu ‘'şer üçgeni''ne kumanda eden güçlerden her biri, kendi menfaatleri ve ihtirasları için, kendi dışındaki ülkeler gençliğini imha peşindedir…Türk gençliği ise imha edilmesi gereken hedeflerin başında gelmektedir. Yurdumuzdaki ‘'uyuşturucu kültürü'' büyük ölçüde be menfaat güçlerinin ve uydularının eseridir. Uzmanlara göre bu mücadelede çok geç kalınmıştır. 2000'li yılları mutlu rüyalarla karşılamayı hayal edenlere belirtelim ki, 2000'li yılları mutlu hayallerden çok, ölümcül alışkanlık ve salgınlarının karanlık olayları da beklemektedir. AIDS başta olmak üzere, diğer afetlerin müştereken oluşturduğu tehlikeleri kaale almadan, tedbirler getirmeden, insanlık hiçbir düzlüğe çıkamaz. Dünyanın hiçbir ülkesinin bu afetlerden ve bunların tehdidinden uzak kalması düşünülemez. Ülkemizde de bu konuda ciddi çalışmalar yapılması gerektiğini hatırdan çıkarmamak lazım.
Yeşilay arşivinden faydalandım.