Bir ilköğretim müdürü dostum anlatmıştı. Anne-babası doktor olan bir öğrencinin kendini ifade etme sorunu olduğundan, öğrencinin bir şeyi anlatırken yüksek sesle ve karşısındakini çekiştirerek anlatmasından dolayı okul müdürü dostum çocuğun babasını görüşme yapmak üzere okula çağırmışâ€¦ Tabi tecrübeli okul müdürü çocuğun sorununun nereden kaynaklandığını tahmin edebiliyormuş. Müdür Bey sormuşâ€¦ “Doktor bey, çocuğunuz kendisini ifade etmekte sorun yaşıyor. Çocuğunuz konuşurken karşısındakinin kendisini dinlemediği duygusuna kapılıp, ilgi ve dikkat çekmek için sesini yükseltiyor ve çekiştiriyor. Sanırım çocuğunuza gerektiği kadar vakit ayıramıyorsunuz, yanılıyor muyum?”
Doktor bey de demiş ki; “Hocam hiçbir şeyini eksik etmiyor, her türlü imkAnı seferber ediyoruz kendisine.”
Okul Müdürü ise; “Doktor bey çocuğunuzun ilgi eksikliğinin olduğunu düşünüyorum, onunla arada bir oyun oynayın, konuşun, onu ‘'sevdiğinizi hissettirin'' demiş.
Doktorun cevabı “İyi ama hocam, çocuğun bakıcısı var…. Biz karı koca doktoruz, hastanede mesai bitince muayenehaneye koşuyor geç vakitlere kadar çalışıyoruz… Onlar için istikbal hazırlıyor, para kazanıyoruz. Eve yorgun argın geldiğimizde de vallahi pek vaktimiz kalmıyor.”
Müdür Bey'in buna cevabı; “Doktor bey, onlar için parayı biraz daha az kazanın, ama çocuğunuzu tez elden kazanın. Siz hele çocuğunuza ilgi gösterip onu kazanın, onlar daha sonra para ve istikbali kazanırlar… Aksi takdirde, çocuğunuzu kaybettiğinizde, sizin ‘çocuğum için kazanıyorum' dediğiniz paranız on para etmez!
Değerli okurlarım, aslında yukarıda anlattıklarımdan hepimizin alacağı bir ders var! Bu sabah dolmuşla işyerime giderken, ön koltukta annesinin kucağında oturan çocuk annesine bir şeyler anlatmaya çalışıyor, fakat annesi ilgisiz bir ses üslubuyla hı hı, diye isteksiz karşılıklar veriyordu. Ama çocuk bu sönük ilgiden tatmin olmadığı için ısrarını sürdürüyordu… Ancak anne bu ısrarlı sorulardan pek hoşlanmadı ve sert bir komutla susmasını istedi… Çocuk mahcup bir yüz ifadesiyle sustu… Böylece adam yerine konulmayıp mahzun olan çocuklar ordusuna bir üye daha katıldı.
“Adam yerine konulmadan büyüyen bireylerin sayısının artması, ülkenin gelişmesine matuf ekseninde ne gibi negatif katmanlar oluşturur?” derseniz, sadece bunun için bir kitap yazmam gerektiğini söylemeliyim!
Böyle olmakla beraber, meseleyi birkaç cümle ile özetlememin lüzumlu olduğunu düşünüyorum… Adam yerine konmadan, ilgi ve sevgiden yeterince ruhu gıda almadan ve karışık duygu türbülansında büyütülen gençlerin, o kof bırakılan ruhlarında tiken ve ısırganlar büyüyor… Sonra ya maddenin ve maddeyi temin edenlerin tuzağına düşüyor koca bir hayat kısa sürede yok oluyor… Ya da çelimsiz ve kronikleşen; yani müzminleşen, yani çapsız ufuksuz ve mat bir hayatın girdabında, o da başkalarını adam yerine koymadan sosyal ve meslek yaşamını sorunlar yumağı içerisinde debelenerek devam ettiriyor.
Belki sevgi ve ilgi cimrisi olmanıza rağmen çocuğunuzu çok paralar harcayarak pahalı dershanelere gönderebilir, özel öğretmenlerden ders aldırabilir, ücreti şu kadar dolarla ifade edilen özel okullarda okutabilir, en ünlü üniversitelerden diplomasını almasını sağlayabilirsiniz. Bütün bunlar, çocuğunuz madde bağımlısı olmadan şükür ki gerçekleşti diyelim… Peki; adam yerine konmadan, tüm bu maddi zenginliklere rağmen ‘' sevgi fakiri'' olarak yetişen çocuğunuz iyi ve sağlıklı birey olabilir mi? Yoksa binlerce ruh hastasından biri olan, karşısındakini dikkatli dinlemeyen, karşısındakini adam yerine koymayıp azarlayan, çabuk kızan, insanlarla sağlıklı iletişim kuramayan, o yaldızlı diplomasına rağmen sağlıksız biri mi olur?
Hadi, televizyon ve diğer faaliyetlerimizi kapatıp, çocuğumuza sarılalım ve seni seviyorum yavrum diyelim, onunla sohbet edelim. Bunu arada bir yapalım olmaz mı?