
- 14:52 Kar engelini aştılar, hastalara ulaştılar…
- 14:34 Akkuş’tan kar manzaraları…
- 14:24 Emekli Öğretmen Dursun Çaloğlu vefat etti
- 18:24 BAL yeniden ertelendi
- 18:02 Trafik Şube Amiri’nden Ünye Kent ziyaret…
- 17:44 Murat Kaçak’a yeni görev…
- 16:58 Sınavlar ertelendi!
- 16:30 Bilim Kurulu diye bir kurul yok!
- 16:00 Ünye-Kumru yolu betonlanıyor
- 15:54 Kadına yönelik şiddetle mücadele toplantısı…
- 15:49 Kumaş, oy birliği ile yeniden Başkan…
- 15:28 ÜFK, Genel Kurul’a gidiyor
- 15:19 Beton pompası yan yattı!
- 15:15 Rektör Akdoğan, öğrencilerle çevrimiçi buluştu
- 15:13 Ünye Port ilerliyor!
Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?

Fındık Fiyatı
Osmanlı’da Giyim? Osmanlı ihtişamlı ve çok renkli giyinirdi.

Her kesim için ayrı kıyafetler belirlenmişti, Müslümanlar farklı, Müslüman olmayanlar farklı giyiyordu, bu kurallara uymayanlar cezalandırılırdı.
Eski Türklerde Giyim
Eski Türkler göçebe hayatın gereği Orta Asya’da daha çok deriden yapılmış rahat kıyafetleri tercih etmişlerdir. Bir iç don, üste giyilen kaftan, çapan, şapan ya da çarpıt denilen bir çeşit hırka, ceket ve ayağa giyilen çizme ve çarık bozkır kültürün dış giysileriydi.
Kadınların giysileri ise şalvar, cepken ve ayakkabı ile başlıklardan oluşmuştur. Hunlardan itibaren atlı birliklerin kurulmasıyla, pantolon giyilmesi zorunlu olmuştur. Çizmeler ise deri ve keçeden olup yarım ya da uzundu.
Selçuklulardaki giyim tarzının birbirine benzediği yalnız Selçuklu kıyafetlerinde kadını erkekten ayıran en önemli unsurun baş kısmında olduğu görülmüştür.
Osmanlı’da Moda Var mı idi?
Bu günkü konumuz Osmanlıda kılık kıyafet, bakalım Osmanlı nasıl giyinmiş
Çok geniş bir coğrafya yayılmış birçok etnik ve dini unsuru bünyesine almış Osmanlılarda giyim-kuşam tarzı çok yönlü ve hayatın bir ifadesiydi. Çeşitli tip, ve renkteki kumaşlardan kıyafet ve aksesuarlar, giyenin toplumdaki ait olduğu yeri yansıtırdı.
Yüzlerce yıl boyunca Osmanlı giyiminde, bir renk cümbüşünün yaşandığı şalvar, iç gömleği, entari, kaftan, hırka, sarık, külah, tülbent, ferace, şal gibi birçok şey kullanıldı.
Osmanlı kültüründe oldukça ihtişamlı ve büyük katlı kıyafetler giymek ünlüydü. Özellik Osmanlı desenleri dediğimiz desenler o dönemlerden günümüze kalmıştır.
Her kesim için Osmanlı devletinde belli tarzda kıyafetler belirlenmişti. Yani Müslümanlar farklı, Müslüman olmayanlar farklı giyiyordu.. Bu kurallara uymayan kişiler cezalandırılıyorlardı.
Yeşil Renk Moda İdi
Avusturya’nın İstanbul elçisi olarak görev yapan Ogier Ghiselin , Türklerin daha çok “yeşil” rengi tercih ettiklerini gözlemlemiştir.
Osmanlılarda Müslümanlar açısından “yeşil” ile birlikte önem verilen diğer bir renk ise “beyaz”dı.
Hıristiyan ve Yahudiler başta olmak üzere gayri Müslimlerin kıyafetleri de birbirinden farklı tutulurdu. Her kesimin değişik şekillerde belirlenmiş kıyafetleri vardı. Bunun dışına çıkanlar uyarılır veya cezalandırılırdı.
Osmanlılarda kıyafet, toplum yaşamının bir ifadesi olup, giysinin kumaşı kadar, renginin de bir anlamı vardı ve giyenin ait olduğu toplum düzeyini yansıtmaktaydı.
Osmanlı kadınlarının kıyafetlerini sokak ve ev içi giyimi olarak ikiye ayrılırdı. 16 cı yüzyıl başlarından itibaren kadınlar sokak kıyafeti olarak ferace, yaşmak ve peçeyi kullanmışlardır.
Erkeklerin başları mutlaka bir fes veya sarık yardımıyla kapalı olurdu. Elbiseleri ise yine kadınlarınki gibi bol ve sade idi. Erkekler giyimlerinde cübbeyi ve sarığı mutlaka kullanırlardı.
Osmanlı kıyafetlerinin en önemli genel özelliği bol dökümlü, örtülü ve uzun olmalarıydı. Kadınlar şalvar, hırka, gömlek, entari, erkekler şalvar ve çarık giyerlerdi.
Halkın Giymesi Yasaktı
Sarayda giyilen kumaşlar, renkler ve biçimdeki kıyafetleri halkın giymesi yasaktı.
Türklerin felaketi hatırlattığı için siyahı sevmediklerini anlatmıştır.
Ayrıca; başları sarıklı büyük bir kalabalığa bakıldığında, bembeyaz ipekli kumaşlara bürünmüş, bir renk cümbüşünün yaşandığını ve o zamana kadar böyle bir manzarayı görmediğini anlatmıştır.
Dinen “elbisenin hayırlısı beyazdır” hadisinden dolayı Selçuklu ve Osmanlı beyaz renge önem vermiştir..
Osmanlılarda ayakkabılar da rengine göre farklılık göstermekte olup, subaylar sarı, erler kırmızı, ulema ise mavi renkte ayakkabılar giymişlerdi.
Türklerin kıyafet ve elbisesi genelde giyenlerine önem ve itibar verecek ve giyeni heybetli gösterecek şekilde dikilmiştir..
Muhteşem bir sarık, zengin ve iri katları ile başı sarmakta, kıymetli kumaştan ve çok güzel bol ve sarkık bir kaftan vücut ve endamı kaplamakta, güzel bir kuşak içine sokulan yatağan, hançer, ve diğer silahlar görülmekte ve bıyıkları ise aynı zamanda hem sevimli hem de seçkin olan bir çehreye sertlik vermekteydi.
Ölen Sultanların
Elbiseleri saklanırdı
Fatih Sultan Mehmed'in ölümünden sonra sarayda ölen sultanların giysilerini bohçalayarak saklama geleneği oluşmuştur.
Bundan dolayı Osmanlı İmparatorluğu dönemi işlemelerini 15 ci yüzyıldan 20 ci yüzyıl başlarına kadar saklama imkanı oluşmuştur.
Osmanlı sultanları giyim-kuşama önem verir, lüks kumaşlardan dikilmiş kaftanlar giyerlerdi. Saray kıyafetleri için kullanılan kumaşlar saray bünyesindeki atölyelerde hassa nakkaşları tarafından hazırlanan desenlere göre dokunurdu.
Yakın Tarihte Giyim Kuşam
Yakın tarihinize baktığımızda Sultan Abdülmecit; bütün memurlara, pantolon giymeyi zorunlu hale getirir ve kendiside kravat takarak, Osmanlılarda kravat takan ilk padişah olur.
Zamanla; kravat, aydınlar arasında benimsenir. Padişah tarafından takılması da yüksek sivil memurların ve devletin ileri gelenlerinin, kravat takmalarına yol açar. Birinci Dünya Savaşı bittiğinde, tüm devlet memurları kravat takıyordu.
Şapkayı ise Türkiye’ye ilk getiren, Ruslardır. 1900 lü yıllarda, İstiklal Caddesinde, şapkacı dükkanı açarak, yaptıkları şapkaları, azınlıklara satmaya başlarlar. lk şapka takan Türk’ler ise, Avrupa’da yaşayan jön Türkler olmuştur.
Kıyafet devriminden önce belli ve birleşik bir giyim tarzı yoktu. Memurların, din adamlarının kendilerine göre kıyafetleri bulunuyordu. Halkın ise türlü biçimde kıyafetleri vardı. Sultan Mahmut zamanında memurlarla askerlerde kıyafet birliğini sağlamak maksadıyla değişiklik yapıldı.
Memurlar için pantalon kabul edildiği gibi yine memurlar ve askerlere kavuk yerine fes giydirildi.
O zaman şeyhülislam başta olmak üzere bütün ulema fes giymenin dinen uygun olmadığını ileri sürerek karşı koymuşlardı. İlmiye sınıfı sarıklı fes, tarikattan olanlar türlü biçimde külahlar, halktan bazı kimseler de fes kalpak, keçe külah kullanıyorlardı.
1903 yılında Abdülhamit süvari ve topçu askerlerine kalpak giydirmek istediği vakit, ulema bu defa da kalp aslında bütün bunların dinle hiç bir ilgisi yoktu.
Atatürk’e Minnettarız
Atatürk gerçekleştirdiği inkılâplara bizzat kendisi öncülük etmiş, şık kıyafetleri ile topluma örnek olmuştur. Yurt dışından veya Türkiye’nin en iyi terzilerinden giyinen Atatürk’ün kıyafetleri devrin ileri gelenleri tarafından örnek alınmış ve ölümünden sonra Anıtkabir’deki müzeye kaldırılmıştır.
Atatürk’ün sivil kıyafetlerini ele alan bir araştırmaya göre, O, dönemin Avrupa modasını yakından takip etmiş ve kendisine yakışanı kullanmıştır. Kendisi renk olarak kahverengi ve siyahı tercih etmiştir. Giydiği her giysisi ayakkabısından şapkasına, kol düğmesinden bastonuna büyük bir bütünlük içinde olmuş ve aksesuar olarak şapka, mendil ve ahşap baston kullanmıştır.
Eski Türklerdeki giyim. İbrahim Kafesoğlu,
Ayten Sezer Arığ
Emre Gül- Dünya Bülteni-Tarih Dosyası