
- 10:00 Akkuş Belediyespor finallerde
- 17:12 Aşı yaptırmayana para cezası!
- 17:08 Dolmuşlarda yüzde 50 sınırlama!
- 16:52 İş Merkezi ihalesi 19 Nisan’da sonlanacak
- 16:48 Ünye Kızılay’ın Gençlik Kolları kuruldu
- 16:44 Müze Ev bağışçısı Prof. Dr. Melih Aktan vefat etti
- 14:35 Karavanda Ramazan’a ilgi büyük
- 14:23 Avrupa 3. sünden Borsa’ya teşekkür ziyareti
- 14:18 Tabip Odası doktora şiddeti kınadı
- 14:05 Gündoğdu ve Kıran’dan anlamlı ziyaret!
- 13:57 Vaka sayısında kendi rekorumuzu kırıyoruz!
- 13:53 21 lira asla fındığın değeri değil
- 13:47 Vali Sonel’den Korgan’a ziyaret
- 11:10 Kayalıklardan düşen vatandaşı itfaiye kurtardı
- 10:56 Akkuş Belediyespor Efelerligine adım adım
Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?

Fındık Fiyatı
Suluhan Orta Çarşının Hikâyesi (1)

Uzun seneler Orta Çarşı Çapulacılar Arastası olarak anılmıştı. Burada bulunan Suluhan ise alt katında fıskiyeli havuzu, sarnıcı, kurşuni renge boyanmış pencereleri hep gözümün önünde.
Hükümet Caddesi üzerinde köşe başındaki Ayla fırınının işletmecisi Nazım Biberci. Fırının üst katları Ayla Kulübü ve Ayla Oteli idi. Mülk sahibi Tüfekçilerden Hacıbey’in Ahmet Baskan. Kulübe çıkan merdivenin girişinin sağında bayan ayakkabıları satan Demiray’ın dükkânı ve Orta Çarşı Caddesi köşesinde ayakkabı imalatı yapan Toker ile Ahmet ve Bahri Bay kardeşlerin saatçi dükkânı. Ünye’nin saatlerinin yarıya yakını burada tamir olurdu.
Karşı köşede Arziye teyzenin evinin altında Enver Önder’in berber dükkânı ve bitişiğinde ayakkabıcı Seyit Ergün’ün dükkânı vardı. Sağa döndüğümüzde Orta Çarşı Caddesi eski hamam tarafına doğru Hasan Ürer’in evi köşede.. Hasan Ürer, Ferit ve Kadir Ürer’in Babası, Halil Ergün’ün de kayınbiraderi. Seyit ve Arziye Ergün’ün oğulları; Kadir, Ertuğrul, Yılmaz ve Ali Ergün kardeşler.
Sağa devam ettiğimizde sokak başında içkili Ege Lokantası, karşısında sonradan noter olan yer Ege Lokantasının mutfağı ve bulaşıkhanesi olarak kullanılıyordu. Ege Lokantası daha önceleri Hükümet Caddesinde üzeri şehir kulübü olan Sırmabıyıkların binasının altındaydı. Ege Lokantasının karşısında P.T.T. eski binası, sonradan Musiki Cemiyeti, daha sonraları da Halk Eğitim Merkezi ve Kütüphanesi oldu. Ege Lokantası gecenin birinde yandı. Yangın enkazından otomobillere ait yağ filtresi bulunmuştu. Ege Lokantası bu yangından sonra 1960 yılına kadar “Vatan Cephesi” salonu olarak işlevini sürdürdü. 1960’dan sonra Cevdet Gemici’nin İmren Gazoz Fabrikası olarak hizmet verdi. Gazoz Fabrikası kapanınca Metin Uzbay’ın pasta salonu ve şekerci dükkânı oldu. Okumuş İbrahim Ustanın yaş pastaları ve “Kocataş Kola” ile burada tanıştık. Ben Okumuş ustayı Yalı kahvesindeki Pastacı dükkânından da biliyordum.
Eski hamama doğru yürüdüğünüzde Mustafa Kalemen dede ve oğlu Ahmet Kalemen’in, bitişiğinde damatları Kemal Küçükoğlu’nun evleri vardı. Kemal Küçükoğlu’nun mahdumları Serdar, Servet, Selçuk Küçükoğlu kardeşler. Kemal Küçükoğlu (Yavuz Kemal) evinin bitişiği şimdilerde bilinen adı ile Ofisbank’tır. Bu binanın ön cephesi Hükümet Caddesi tarafındadır. Ziraat Bankası uzun yıllar bu binada hizmet verdi. Bitişiği köşede bisikletçi Enver Gündüz, arkasında Ahmet İskender (Çüksüz Ahmet)’in lokantası vardı.
Ziraat Bankasının Orta Çarşıya cepheli arka tarafının karşısından ayakkabı ustaları Ufuk Temel, Sami Kurnaz, Recai Ekinci, Karşı arada Avare Kadir renkli simalardı. Yazın dışarı çıkarılan tezgâhların etrafında kıştan kalma derin av hikâyeleri anlatılırdı. Kıdemli Muhtarlarımızdan Nail Birben’in terzi dükkânı sonradan bölüme taşındı, Torpil İsinin (Hüseyin) meyve deposu uzun yıllar hizmet verdi.
Ayla Oteli altındaki saatçi Ahmet ve Bahri Bey kardeşlerin saatçi dükkânının bir cephesi de Orta çarşı caddesi üzerindedir. Bitişik binası Haydar Şahinbaş’ın fındık kırma fabrikasıdır. Aynı sırada dava vekili Zihni’nin Hukuk Bürosu ve üstte evi, bitişiği Terzi Yusuf Şentepe’nin terzi dükkânı, yanında Ahmet Dokgöz’ün evi, altında terzi Cemal ileriki zamanlarda Sezai Telci, Ahmet Kaya ve Şerif ustanın Cengiz in terzi dükkânları vardı. Yanında Çataklı’ların binası. Bu binanın yarısında Hüseyin Çataklı, diğer yarısında Lezzet lokantasının sahibi oturuyordu. İlkokul ikinci sınıfta buzdolabını görmek için öğretmenimiz bizi Lezzet lokantasına götürmüştü. Daha sonraları Çataklı dedenin (Prof. Osman Çataklı’nın babası) evinde oturanlardan Ağır Ceza Reisi Öktülmüş, Cemal Altuntaş, Hâkim İsmail İlik, Hüseyin Çataklı ailesi İstanbul a göç ettikten sonra Ağır ceza Reisi Süleyman Malkoç İsmail Kök (Hüseyin, Sadıka ve Sadık kardeşlerin babası), Beden Eğitimi Öğretmenimiz Ali Kayadelen ile yıllarca komşuluk yaptık.
Bizim evin karşısında Camii Bahçesi, şimdilerde kısmen yol olan yerde Fotoğrafçı Hüseyin Keleşoğlu (Akrep Hüseyin) Arzuhalci Ruhi, Necmettin Çıngay, bayan terzisi Mustafa Keleşoğlu’nun dükkânları vardı. Keleşoğlu’nun dükkanını’nın yanındaki boşluğa düzgün yayılmış Ahşap kulübesi ile eskici Şeref USTA arasta esnafı olarak dâhil oldu. Şeref Usta Ürer’lerin evinin karşısından bizim tarafa göç etti. Şeref usta aynı zamanda ötücü kuş beslerdi. Ziraat Bankası kredileri ve buğday dağıtım zamanlarında Fotoğrafçı Hüseyin Keleşoğlu’nun fotoğrafhanesi çok kalabalık olurdu. Akrep Hüseyin amca birazcık asabiydi, gelenleri sıraya sokar sonradan ikişerli Araplarını çeker (negatif) sırası ile normal fotoğraflarını yapardı. Son olarak duru sudan çıkan fotoğrafların makas ile kenarlarını düzeltir, havlu ile suyunu alır ve herkesin kasketinin içine koyar kasketleri de başlarına giydirir öylece gönderirdi. Fotoğraflar şapkanın altında gidecekleri yere kadar kurudu. İstanbul’daki Kızkulesi’ni tanımam, Hüseyin Amcanın önünde Fotoğrafta çektiği Kızkulesi’nin tuvale resmedilmiş panosu ile oldu.
Pazar günleri sabahtan buluşan mahallemizin çocuklarından sayabildiklerim; Küp Ali, Ahmet (tas), Taslı’nın Mustafa, Gıdış’ların Hamdi, Salim, Şişko Yalçın, Hilmi, Pörtlek Atila (Babası Emniyet amiri idi), Tayyar, Çıkık Seyfi, Sıçtıgırıştı Hüseyin, İkizler Fahri, Bahri kardeşler, Sarı Mustafa’ların Abdullah, Orhan, Hami ve diğerleri… Akşam saatlerine kadar Suluhan yangın yıkıntısında, orta camiinin bahçesinde, Soysal’ların bahçesinde, Kaledere İlkokulunun bahçesinde, çifte hamam yıkıntısında, her sokak ve köşede, bucakta mümkün olabilecek her oyun ve kurguyu gerçekleştirirdik. Akşam saatlerine yakın iki renkli sima çıkık Seyfi ile Sıçtıgırıştı Hüseyin hiçbir Pazar aksatmadan tartışmayı kavgaya dönüştürürler ve geceye kadar kavgaları sürer, onları büyüklerimiz hariç kimse ayırıp sulh edemezdi. Sonrasında asla birbirlerini düşman görmezler, kin tutmazlardı. Gelecek Pazar akşamüstü yine aynısı tekrar edilirdi. Büyüdükçe değişen gelişen anlayışımız sonucu bu tür oyun ve mekânlardan uzaklaştık
Küp Ali’ye kimse itiraz etmezdi. Adil davranırdı, haksızlığı da tahammülü yoktu Ali kardeşin. Ben çelimsiz bir çocuktum. Ben hep onun takımında korumasında olurdum. Ortaokulda da sınıf arkadaşıydık orada da hep korudu beni. Bodancı Şener, Tantoğlu M.Ali (zagi), Ahmet Yılmaz ve Akkan Ahmet, sayemde çok dayak yediler Ali kardeşten…
1939 yılındaki Erzincan depremi Ünye’de de zarara yol açmış, Orta Cami bu depremde
yıkılmış, ellili yıllarda bugünkü cami inşa edilmiştir.
Devamı Yarın