
- 17:07 Polis ve Jandarma’ya sıcak ziyaret
- 12:34 Ünye’de kumar operasyonu
- 18:18 Belediye’den pazaryerine ücretsiz servis
- 18:03 Ünye Belediyesi’nden liman yapımına destek
- 18:00 Ayhan Kargun toprağa verildi
- 17:54 Liselerden kan bağışına destek..,
- 17:42 Anında müdahale hayat kurtardı
- 17:16 Altınordu’nun imarı ortak akılla şekillenecek
- 17:03 Büyükşehir’den Alevi Kültür Derneğine destek
- 16:59 Jandarma’dan hırsızlara operasyon
- 16:57 ÜNYEPORT start aldı
- 16:45 Jandarma’dan hırsızlara operasyon
- 16:30 Maral; “Pandemi eğitimde fırsat eşitsizliğini derinleştirmiştir”
- 16:20 Başhekim Kutlu’dan, Ecemsu’ya teşekkür
- 16:16 Deva Partisi Ordu İl teşkilatı kuruldu
Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?

Fındık Fiyatı
Kızları Okutmanın Faydası Ve Kadının Toplumdaki Değeri
Kadın, kadın olarak özellikle yaşam, üretkenlik, aile ve çocuk, genç gelişimi hakkındaki bilgi beceri ve tecrübelerini kendinden sonrası için var edeceği nesillere, yani kız ve erkek çocuklara, genç kız ve genç erkeklere, genç kadın ve genç adamlara aktarması ile olur.
Ecz. Dr. Turgay GÜVEN
Sevgili okuyucular, bu yazımızda, memleket ortamının şu malum gerginliğinden bir parça olsun kurtulalım ve işi, biraz da muzipliğe vuralım.
“Ulusal Servet Ziyan Oluyor.” Vakti zamanında, danışmanları, ABD Başkanı Bill Clinton’un önüne, ülkenin en büyük ve önemli şehri New York’un demografik, yani sosyal, cinsel, yaş, eğitim, meslek falan filan bir analiz raporunu koyarlar. Danışmanlar, raporda, özellikle bir noktaya parmak basmaktadırlar. Resmi istatistiklere göre, o yıllarda, sadece New York’ta, 30 ile 40 yaş arası, master veya doktora eğitimli, genç (mutlaka da güzeldir) ve de bekar, yaklaşık 400 bin iş ve meslek kadını vardır.
Zaten adı çıkmış doksana, inmez seksene, şöhreti (ve yaramazlıkları) Beyaz Saray’ı aşmış, Çin’e, Maçin’e ulaşmış Bill Clinton, birden duraklar, gayet ciddi bir sesle “Bunu bana neden gösteriyorsunuz ?”diye sorar. Danışmanlar da aynı ciddiyetle “Efendim.” Derler, “Konu çok önemli, ‘ulusal servet’ ziyan oluyor.”Artık bu konuşmadan sonra, Amerikalılar’ın “ulusal güvenlik” dedikleri FBI, CİA, ( NSA) filan konuya el atmışlar mıdır, bilmiyorum.
Elbette ki, olayı biz biraz mizansene çevirdik, ancak konu gerçekten çok önemli. Clinton’un danışmanları kaygılarında haklı.
Bu kadar ‘değerli bir ulusal kaynağın’ sadece iş, meslek ve ekonomi alanlarında kalması, gerçekten doğru değil. Aile, çocuk ve sosyal alanlar da da olmaları lazım. Kısacası evlenip bir aile, eş, anne filan olup, bilgi, yetenek ve tecrübelerini, aynı zamanda kendilerini bu aşamalara yükselten zeka, beceri gibi genetik vasıflarını da gelecek nesillere aktarması şart.
Şakanın ötesinde, toplumların, milletlerin gelişimi için bu bir şart. Kadın, kadın olarak özellikle yaşam, üretgenlik, aile ve çocuk, genç gelişimi hakkındaki bilgi beceri ve tecrübelerini kendinden sonrası için var edeceği nesillere, yani kız ve erkek çocuklara, genç kız ve genç erkeklere, genç kadın ve genç adamlara aktarması ile olur. Bunu erkek yapamaz.
Şurası bir gerçek ki, tüm toplumlar için kadın, ‘değeri ölçülemez ve vazgeçilemez’ bir servettir. O nedenle gerisi- ilerisi, tarih boyunca toplumlar, kadını, hem elde tutabilmek için baskı altına almış, üstelik zaman zaman işin dozunu kaçırıp ezmiş, hem de kıyamayıp, korumaya çaba göstermiş, kesinlikle elinde tutmaya gayret etmiştir, çünkü kadın gibi kullanabileceği başka bir varlık yoktur.
Kadını bir kez elden kaçırırsan, bir daha tutmak kolay değildir, onun için ne olursa olsun, sağlam da tutmak gerekir.
Daha küçük kız iken, daha çocuk diye, başını boş bırakırsan, sonra gider davulcuya zurnacıya filan varır, ondan sonra işin yoksa, davul zurna dinle.
Malın mülkün iyi, kızı da iyi okutmuşsun, maldan mülkten payını da üstüne yazmışsın, gitti, kaldırımdaki direk gibi vatandaşın birine gönül verdi, kaldırımdaki direğin bile hiç olmazsa ışığı filan olur, bizimkinde oda yok, kızda gitti, malda gitti, mülkte gitti, kız zaten öyle de böyle de gidecekti, amma, malın mülkün de haybeye gitmesi hiçte hoş değil.
Ancak tabiî ki, yukarıda arz ettiğimiz şeyin daha kötüsü de olabilir. Amerika’nın ulusal serveti konusu çok önemli. Hele o kızlardan biri, bir kaçı filan dışarıya gider, bir de Ruslar’la, Almanlar’la, Fransızlar’la, Meksikalılar’la, Brezilyalılar’la, Çinliler’le filan evlenirlerse, ulusal servet düşmanın eline geçer. İşler sıkıntıya kalır. Hele hele, yakışıklı Latin erkeği filan diye gider, İtalyan’la evlenirlerse ‘merhaba mafyacı enişte’. Al başına iş. Venezuella’lıyla filan evlenirlerse bu sefer ‘solcu enişte’. Al başına daha beter iş.
Ama, geri kalmış ülkelerin ileri gelenleriyle filan evlenirlerse, o zaman, ‘kızı verdin, oğlanın evine postu serdin’ olur, zamanla o ülkenin hali vakti senden sorulmaya başlar.
Mesela Araplarla, özellikle petrol şeyhlerinin oğullarıyla, hatta daha iyisi Ürdün, Suudi vb. prensleriyle filan evlensinler. Kız tarafı düşünür, “ Adamlarda petrodolar- para kum gibi, evlensinler, nasıl olsa bizim kız, gelin gitti, amma, fistan almaya bile memleketine gelecek, bayramda seyranda filan, damadı, anasının babasının elini öptürmeye filan getirecek, bizde enişteyi öperiz, koskoca memleket bir enişteye bakamayacak mıyız ?”
Enişte de her halde düşünür, “İyi yerden kız almışız.” der, “Hanım yalnız geldiğinde anasının yanında kalıyor, amma, biz koskoca kral oğlu, şeyhoğlu, yetmiş yedi göbek aşiretten, kabileden gelme adamız, falanların torunu filanların oğlu, adımız asaletimiz var, iç güveysi gibi hep hanımın ailesinin yanında kalınır mı, hem buralarda da eşimiz dostumuz var, duyunca gelenimiz gidenimiz oluyor, sonra bizimkileri getirince bir sülale misafiri, hanım tarafına yük etmek ayıp olur, onlar öyle şeylere alışık değil, eve ihtiyaç var.” der , “Şuralardan birkaç tane malikhane, şato, saray filan alalım, hem de kafama göre takılırım.” der, işler açılır, gidince memleketinde anlatır, işler daha açılır.
Hatta bizim kız bir de oğlan doğurursa, olur, yavru kraliçe.
Bizim kızların hepsi, okumuş yazmış, mürekkep yalamış kızlar, bir zaman sonra, geçerler iş hayatına, firma, şirket, banka, finans kurumu filan gibi bir şeylerin yönetim kurumlarına girerler, başkanlıklarına falan gelirler. Zaten bu devirde laptopunu açan, internetten doğrudan bizi görüyor. İşlerini bizim firmalarla, para transferlerini bizim bankalarla yaparlar, fena mı olur.
Herhalde çocuklar, okumaya filan buralara gelirler, biz de yeğenlerimizi en iyi üniversitelerimizde filan okuturuz. Yeter ki okusun adam olsunlar, biz elbette onlar için hep iyi şeyler düşünürüz.
Babaları çocukları için buralarda yatırım yapar, iş açar, sermaye aktarımı yapar.
Bir gün olur, yeğen geçer, memleketin başına, bizim kız olur, ana kraliçe, baklava üstüne kat kat krema, yala yala dur.
Gördünüz mü nerden nereye, kız deyip geçmeyin, neler oluyor, gün ola harman ola. Olmayan şeyler değil.
Gerisini artık siz düşünün.
Saygılarımla .