
- 10:00 Akkuş Belediyespor finallerde
- 17:12 Aşı yaptırmayana para cezası!
- 17:08 Dolmuşlarda yüzde 50 sınırlama!
- 16:52 İş Merkezi ihalesi 19 Nisan’da sonlanacak
- 16:48 Ünye Kızılay’ın Gençlik Kolları kuruldu
- 16:44 Müze Ev bağışçısı Prof. Dr. Melih Aktan vefat etti
- 14:35 Karavanda Ramazan’a ilgi büyük
- 14:23 Avrupa 3. sünden Borsa’ya teşekkür ziyareti
- 14:18 Tabip Odası doktora şiddeti kınadı
- 14:05 Gündoğdu ve Kıran’dan anlamlı ziyaret!
- 13:57 Vaka sayısında kendi rekorumuzu kırıyoruz!
- 13:53 21 lira asla fındığın değeri değil
- 13:47 Vali Sonel’den Korgan’a ziyaret
- 11:10 Kayalıklardan düşen vatandaşı itfaiye kurtardı
- 10:56 Akkuş Belediyespor Efelerligine adım adım
Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?

Fındık Fiyatı
Yaşar Kaptan Ve Ege Vapuru
Ünye geçmişte bir kadılar şehri olduğu gibi bir denizci ve kaptanlar şehridir. Yelkenliler ve tüccar kaptanlar, yelkenli gemi tezgahları, büyük ve küçük çapta deniz araçları yelkenli gemilerde kullanılan urgan ve halatların yapıldığı tezgahların bulunduğu bir şehirdi. Osmanlı donanmasının urgan ve halat tezgahları Ünye’de idi.
Karanlık soğuk ve fırtınalı bir gece de Çerkezya’nın Soçi limanından biri Köleoğlu Hüseyin Kaptan diğeri kardeşi Köleoğlu Mehmet Rauf Kaptana ait iki yelkenli Karadeniz’in hırçın dalgaları arasında Ünye’ye doğru demir aldılar.
Hüseyin Ali Kaptan’ın önemli bir yolcusu vardı Rusların sürgüne gönderdiği Çerkez’lerden bir Ibıh prensi, onüç yaşındaki oğlu meclisi ve yüz adamını eşyalarını ve bir dişi ve bir de erkek at prens tarafından Ünye’ye götürülmek üzere Hüseyin Kaptan’a eslim edilmişti. Soçi limanı ana baba günü idi. Rusların yukarılardan sürdüğü Çerkez boyları Soçi limanına yığılmışlardı.
Mehmet Kaptanla birlikte Soçi limanından aynı saatte ayrıldılar. Mehmet Kaptan’ın Soçiye gelirken yelkenlerinden biri kuvvetli fırtınada parçalanmış onu onarmak için biraz geçikmişlerdi. Arka arkaya ilerliyorlardı.. Hava soğuk ve fırtınalı idi.. Mehmet Kaptan’ın yırtık yelkenleri gemiyi zorluyordu..
Yolun yarısından sonra Mehmet Kaptan öndeki Hüseyin Kaptan’ın yelkenlisini takipte geri kalmaya başladı. Fenerle haberleşiyorlardı. Türkiye’ye yaklaştıklarında birbirlerini tamamen kaybettiler.
Mehmet Kaptan fırtınada yolu kaybetti, yelkenliye hakim olamadı, Ünye yerine Kandıra ilçesi Kefken kayalıklarına sürüklenerek kayalıklarda parçalandı ve içindeki yüz yolcusu ile birlikte boğuldular. Bugün Kefken kayalıklarında yelkenlinin battığı yerde bir Çerkez mezarlığı ve orada ölenler adına bir anıt vardır ve burada her yıl o gecenin anısına anma törenleri yapılır.
21 Mayıs 1864 tarihinde Çarlık Rusya’sının tüm güçleri ile işgal ettiği Kafkasya’dan Osmanlı İmparatorluğu’na 1,5 milyon Çerkes sürgün edilmiştir. Bu sürgün sırasında 600 bine yakın Çerkes hastalık, açlık ve değişik sebeplerle hayatlarını kaybetmiştir. Bu trajedinin geçtiği yerlerden biri de Kocaeli’nin Kandıra ilçesine bağlı Kefken kasabasının Babalı köyü sahilidir. Sakarya bölgesindeki Çerkezler Mehmet Kaptan’ın yelkenlisinin kayalıklara çarparak parçalandığı felaket gecesinden kurtulmuş insanların torunlarıdırlar. Yurtlarından sürülen Çerkesler Osmanlı Devleti`ne sığınmışlar, şehir ve kasabalarından kaptanlar yelkenlileri ile Kakasydan Ünye, Samsun, Sinop’a insan taşımışlardır.
Hüseyin Kaptan teslim edilen onüç yaşındaki prensin Soçi limanında ayrılışları yürekleri parçalamıştı..Babası sıkı sıkıya bu çocuğun Osmanlı topraklarında iyi bir eğitim almasının sağlanmasını tembihlemişti. Yanında yüz kişi ve on üç kişilik konseyle Osmanlı topraklarında Ünye’ye çıkan prens mülteci komisyonu tarafından Termeye yerleştirildi. Bugün Terme’deki Ahmet Bey Köyü böylece oluşmuştur..
Hüseyin Kaptan ise kardeşinin yolun kaybederek Kefken kayalıklarına sürüklenip boğulduklarından habersiz sabaha karşı Ünye’ye çıktılar. Halk deniz kenarında yaktığı ateşlerle onları bekliyordu.. Yolcular ve eşyalar boşaltıldı..
Tayfalardan biri koşarak Hüseyin kaptana geldi ve müjdeli haberi verdi. Hüseyin Kaptan’ın bir oğlu olmuştu.. Çocuğun adını Veysel koydular. Veysel büyüyecek, kaptan olacak ve babasının işini devralacaktı.
Size hikayesinin bir bölümünü aktardığım Yaşar Kaptan Veysel Kaptan’ın oğludur. Veysel Kaptan benim dedemdir.Yaşar Kaptan amcamdır. Yaşar kaptan 1912 yılında Türbe Mahallesinde babasına ait konakta dünyaya gelmiştir.
Benim adım da Yaşar ve adımızın konulma hikayesi birbirine çok benzediği için amcam beni motorda yanına alır, “benden sonra sıra sende“ der daha o yaşlarda beni yetiştirmeye çalışırdı.
Maalesef bana kaptanlık nasip olmadı.. Deniz taşımacılığı yetmişli yıllarda karayoluna kayınca benim kaptanlığım sandalımın dümeninde geçirdiğim günlerle sınırlı kaldı.
Yük ve eşya ve insan taşımacılığı o yıllarda deniz yoluyla yapılırdı. Haftada Ünye’ye birkaç germi uğrar yük ve yolcu alırdı. Gemiler yük ve yolcu gemileri olarak ikiye ayrılırdı. Yük gemilerine siyah gemiler, yolcu gemilerine beyaz gemiler denirdi. Bazen ikisi üçü birden gelirler Ünye’nin orta yerine demirlerlerdi.
Eğer gemi Ordu tarafından geliyorsa Yason burnunu döner dönmez dumanı görülür, yük ve yolcusunu almış hazır bekleyen Yaşar Kaptan’ın motoru arkasına bağladığı yumurta tabutları, elma sandıkları, kendir balyaları ve canlı küçükbaş hayvan dolu çaparları bağlayarak hareket eder vapur limana geldiğinde vapurun yanında olurdu.
Vapur Samsun tarafından geliyor ise Taşkana burnu görüşü engellediği için dumanı görülmezdi. Tepe mezarlığının yanındaki evinden vapurun Terme Çaltı burnundan döndüğünü gören Mezarcı Cemil Emmi ya koşarak iskeleye gelir haber verir ya da biraz aşağıdaki Rasiye Teyzeye gider pencereye bir beyaz çarşaf asmasını söylerdi.
İskelede bekleyen ve çarşafı gören Yaşar Kaptan makinist Oflu Yusuf’a haydi Yusuf der yola çıkarlar gemi limana inene kadar onlarda geminin yanında olurlardı.