
- 10:00 Akkuş Belediyespor finallerde
- 17:12 Aşı yaptırmayana para cezası!
- 17:08 Dolmuşlarda yüzde 50 sınırlama!
- 16:52 İş Merkezi ihalesi 19 Nisan’da sonlanacak
- 16:48 Ünye Kızılay’ın Gençlik Kolları kuruldu
- 16:44 Müze Ev bağışçısı Prof. Dr. Melih Aktan vefat etti
- 14:35 Karavanda Ramazan’a ilgi büyük
- 14:23 Avrupa 3. sünden Borsa’ya teşekkür ziyareti
- 14:18 Tabip Odası doktora şiddeti kınadı
- 14:05 Gündoğdu ve Kıran’dan anlamlı ziyaret!
- 13:57 Vaka sayısında kendi rekorumuzu kırıyoruz!
- 13:53 21 lira asla fındığın değeri değil
- 13:47 Vali Sonel’den Korgan’a ziyaret
- 11:10 Kayalıklardan düşen vatandaşı itfaiye kurtardı
- 10:56 Akkuş Belediyespor Efelerligine adım adım
Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?

Fındık Fiyatı
Türkler Orta Asya’da iken Ne yer ne içerdi?
Yaşam tarzlarını belirleyen hayvanlar, beslenme biçimlerini de belirlemişti. Ağırlıklı olarak et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri tüketirler, fakat sebze ve meyve yetiştirmesini de bilirlerdi.
Tahıllar ve meyvelerden içkiler yapar, bayram ve kutlamalarda şarkılar söyleyerek kupa tokuştururlardı. İslamiyetin yaygın olarak kabul edilmesinden sonra yeme içme alışkanlıklarımızda bazı değişiklikler olsa da en eski yiyeceklerimiz büyük ölçüde varlığını korudu.
Et sofraların baş tacı
Atalarımız, atlarının sırtında, bazen günlerce süren avlara çıkar, kartallar ve köpekler yardımıyla avlanır ve çoğunlukla geyik ve tavşan etleriyle, bazen de daha çok sığır etleriyle avdan dönerlerdi.
Büyükbaş hayvanlar tarlalarda işe yaradığından ve sütleri sağıldığından nadiren kesilir, daha çok koyun, keçi ve at eti yerlerdi. Etin bin bir türlü pişirme ve saklanma biçimi vardı. Etler haşlama, buharda pişirme, kızartma, şişte çevirme yapılıp yenilirdi.
Sucuk
Orta Asya’nın uzun süren kış ayları, dondurucu soğuklar olur ve hayat zorlaşırdı. Bu uzun süreli kışlarda tüketmek için et başta olmak üzere pek çok besini muhafaza etmenin farklı yollarını geliştirmişlerdi. Sucuk da eti saklama yollarından biriydi. Hayvan bağırsaklarının içine kurutulmuş veya kavrulmuş et, un ve baharat doldurarak yapılırdı. Bazı bölgelerde beyin, kuyruk yağı ve kan da sucuk yapmakta kullanılıyordu.
Pastırma
Yağmaya veya akına giden savaşçılar, dilimlenmiş ve tuzlanmış etleri deri kılıflara doldurup atlarının eyerlerinin altına sıkıştırırlar, bu şekilde pastırma elde ederlerdi. Pastırma ayrıca ateşte çevirme, köze gömme ve güneşte kurutma gibi yöntemlerle de yapılırdı. Uzun süreli savaşlarda, göçlerde ve kuraklık dönemlerinde hiçbir şekilde bozulmayan bu yiyecek, eski Türklerin başlıca besinlerindendi.
Kelle, paça, işkembe, beyin, ciğer
İşkembe ve bağırsakları kıyıp, baharatla karıştırıp bağırsağa doldurarak "yörgemeç" adında bir yemek yaparlardı. Bugünkü munbar dolması, buna benzer. Bağırsağa kıyılmış et, baharat ve tuz doldurup şişe geçirip çevirerek de pişirirlerdi ki bu da bildiğimiz kokoreçtir.
Beyin, kesilen koyunun en makbul yeri sayılır ve ağır misafirlere ikram edilirdi. Akciğer ve karaciğer, ızgara ve kavurma yapılır, baharatlanarak yenirdi.
Dilimize Farsça’dan “paça” olarak geçen yemeğe ise Türkler “topık süngük” yani topuk kemiğinden yapılan yemek derler ve afiyetle yerlerdi.
Kelle, ya haşlanır ya büyük fırınlarda pişirilirdi. Sakatatlar eğer haşlama yoluyla pişirilirse, aynı bugün olduğu gibi sirke, tuz ve sarımsakla terbiye edilir, öyle yenirdi.
Balık yemeyi de biliyorlardı
Göllere ve nehirlere yakın yaşayan Türkler, milattan önceki devirlerden beri balık avcılığıyla da uğraşırlardı. Ağlar, kancalı oltalar veya ağaç kabuklarından örülmüş sepetlerle nehir ve göllerden balık tutarlardı. Örneğin sanat işçilikleriyle herkesi hayran bırakan İskitlerin masasından mersin balığı eksik olmazmış. Hemen her şeyi olduğu gibi balıkları da temizleyip tuzlayarak güneşte kuruturlar ve kış aylarında tüketirlermiş.
Türkün dünyaya hediyesi
Yoğurt
Türkler yoğurdu "kor" dedikleri yoğurt mayası ile mayalıyorlar ve bu işe "yoğurt çalma" diyorlardı. Türkler, kışa hazırlık olarak yoğurdu bile suyunu çektirmek suretiyle kurutuyor ve buna "kurut" diyorlardı. Yoğurda bazen sirke koyup hamur işlerine döküp yiyorlar bazen de sütle karıştırıp yemek yapıyorlardı. Hepimizin bildiği gibi sulandırıldığında da ayran oluyor. Ayran her tür yemeğin yanında tek başına tüketiliyor ayrıca çorbası ve peyniri de yapılıyordu. Yoğurdu ılık suyla karıştırıp, hayvan derilerinden yapılma tulumlarda çalkalayıp tereyağ elde ediyorlardı. Yağ, alındıktan sonra kalan karışıma tuz ekleyerek kaynatıp süzüyor ve böylece çökelek yapıyorlardı.
Meyve - Sebze
Eski Türkler, göçebe olduklarından hiç yerlerinde durmadan sürekli göçtükleri, tarla tapanla hiç uğraşmadıkları sanılır. Aslında çoğu Türk boyu yarı-göçebeydi, yani yalnızca yaz ve kış mevsimlerinde ve olağanüstü koşullar oluşmazsa hep aynı bölgelere yerleşirlerdi. Yerleştikleri ovalarda da kuru ve sulu tarımla uğraşır, meyve, sebze ve tahıl yetiştirirlerdi.
Henüz 10cu yüzyılda Uygurların Turfan şehrini ziyaret eden Çinli bir elçi yazdığı seyahatnamede, ovadan akan nehirlerden açtıkları kanallarla bahçeler ve tarlaları sulayarak çok çeşitli meyve ve sebzeler yetiştirdiklerini anlatır.
Mantının atası: Tutmaç yemeği
Buğday unuyla hazırlanan hamur, yufka gibi açılıyor, sonra baklava şeklinde kesiliyordu. İçine doğranmış et parçaları konuluyor, uçları birleştirilip kapatılıyordu. Sonra ya kurutulup göç esnasında tüketiliyor ya da kaynar suda haşlanıp süzülüyordu. Yoğurdun içine sirke ve sarımsak konulduktan sonra tutmaca dökülüyor ve böylece yeniyordu.
Tarhana
Tarhana çorbası, Orta Asya’da çoğunlukla kurut denilen kurutulmuş yoğurda kurutulmuş peynir et ile un ve baharat katılarak yapılır, soğuklarda sıcak suyla karıştırılıp kolayca hazırlanırdı. Türkler ayrıca tahıllardan umaç (oğmaç) adlı bir çorba, un çorbası ve mercimek çorbası da tüketirlerdi.
"Arı Yağı"ndan içki: Bal şarabı
Hun Türkleri, yoğurdu kiraz ve kayısı ile tatlandırıp adına lo dedikleri bir içki üretip içiyorlardı. Kıpçak bozkırı ve civarında yaşayan halklarsa, kumlak adlı sarmaşığa benzeyen bir bitkiyi balla karıştırarak, “arı yağı” dedikleri baldan bal şarabı yaparlardı.
Eski Türklerin Orta Asya’da geliştirdikleri yemek kültürünü, önce İslamiyet’in kabulü, sonra Anadolu’ya yerleştiklerinde karşılaştıkları yerli halkların kültürü etkiledi. Yüzyıllar boyunca yaşanan bu gelişme, nihayetinde bugünkü Türk mutfağını ortaya çıkardı.
Akıtmaç:
Yörük ve Türkmenlerin saç üzerinde yaptıkları hafif bir hamur yemeği. Deve veya koyun sütünden yapılır. Deve doğurunca alınan ilk süt, “ağın, ağız” dan yapılır. Bu sütün unla karıştırılmasından saç üzerinde pişirilir.
Bulamaç:
Un, yağ ve yoğurtla yapılır. Kaşgarlı Mahmud’un Divan’ında “bula” pişirmek anlamına geliyor.
Keşkek:
En iyi buğdaydan ve etle pişirilerek yapılır, delikanlılar tarafından kepçelerle dövülür. Lastik gibi olunca, üzerine kırmızı biberle eritilmiş yağ dökülür. (üzerinde gezdirilerekdökülür) Pek çok yerde buna herse de denilmektedir.
Höşmerim:
Yörüklerin meşhur peynir tatlısıdır. Yağ ve şekerden de yapılır. Edremit ve Tekirdağ’da tatlıcılar tarafından yapılıp satılır. Rize taraflarında “Höşmerli” diye anılır.
Mantı:
Çok eski bir Türk yemeği olan mantıya, Orta Asya’da “Metni” adı verilmektedir. Kayseri taraflarında çok meşhur olan bu yemeğe Anadolu’nun bazı yerlerinde “Tatar böreği” de denilmektedir. Mantı, hamur içine kıyma veya başka türlü iç malzemesi konularak suda haşlanarak yoğurt içine konularak tüketimi yapılmaktadır.
Samsa:
Uygur Türkleri, kuru bohça şeklindeki bir hamur yemeğine bu adı verirler. Eröz, ninesinin bu yemeğe “yaylankı” adını verdiğini ifade eder. Ayrıca, Türkiye’de Samsa tatlısının var olduğunu, Bulgaristan Türklerinin baklava dilimine “Samsa” adını verdiklerini belirtir.
Tutmaç:
Kaşgarlı Mahmut tarafından Türklerin meşhur yemeği olarak belirlenmiştir. Yumurtalı hamurdan yapılmış yufka, et, tereyağı ile yapılan bir yemektir. Bulgar dağlarında yaylıyan bütün Yörükler ve Konya Ereğlisi’nde oturan Bekdik oymakları, halen bilmekte ve yapmaktadırlar.
Yufka:
Yörüklerin, Türkmenlerin ekmeğidir. Saç üzerinde yapılan mayasız ekmektir. Eröz, Göktürk Kitabelerinde yufkanın “yufka” diye geçtiğini ifade ediyor.