
- 19:22 Devletin Valisi kumpas kurmaz!
- 19:18 İçinde bulunduğumuz durum çözülemez değil
- 19:12 Torun’dan Ünye’de dolu dolu ziyaret!
- 18:38 Valilik’te bayrak devir teslim töreni…
- 18:35 Ülke tarımı büyük bir açmazın içinde!
- 18:25 Torun: Esnafımızın derdini dinliyoruz
- 17:04 Sıkıntıları görmezden geliyorlar!
- 16:51 Tüketerek değil üreterek kazanırız
- 16:47 Adıgüzel, Büyükşehir’den BALMER’e destek istedi
- 15:55 Dinamik Denetim faaliyetleri başladı
- 15:38 Altınordu Belediyesi’nden 15 milyon liralık korona desteği
- 14:44 Melet'in çehresi değişiyor
- 14:26 Dr. Özlem Cankurtaran İle Hayata Dair
- 13:56 Ünye’de kapsamlı korona denetimi
- 13:33 Kamile Kıroğlu vefat etti
Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?

Fındık Fiyatı
DOSTLARIN DEĞERİNİ YAŞARKEN BİLMEK GEREK- GOGOL’UN PALTOSU... - HANİ BUNUN İLK SAHİBİ... - hft’den, BAHSET Şiiri… VE ÜZERİNE KAR YAĞ(AMAY)AN KARİKATÜRLER...

DOSTLARIN DEĞERİNİ YAŞARKEN BİLMEK GEREK: “GOGOL’UN PALTOSU...”
Hepimiz “Gogol’un paltosundan” çıkmadık elbet! Bazılarımız “İslam Ürkmez’in paltosundan” çıktı. Sonuçta ben de bu paltodan çıktım. İftihar ediyorum bununla...
--------------------------------------------------------------
(“GOGOL’UN PALTOSU” NEDİR? Dostoyevski'nin, Gogol'un yazmış olduğu ve Rus Edebiyatı’nın yapıtaşı sayılan "Palto" hikâyesi üzerinden, “Rus Gerçekçilik Akımını” övmek için söylemiş olduğu bir sözdür.)
--------------------------------------------------------------
Ünyemizin değerli edebiyatçılarından biri…
Benim çocukluk arkadaşım ve bu hayattaki en kıymetli dostlarımdan biri… İslam Ürkmez…
“O tam bir palto aşığı gibiydi” desem abartmış olmam.
Nerde ise ağustos ayında bile palto giyebilecek bir yapıya sahipti. Kendisini paltosuz çıplak hissediyor gibiydi. ‘Şuursuz kalabalıklardan’ kendisini böyle saklıyordu adeta. (Kızar bu lafa şimdi...)
Paltosu ve sağ kolunun altına sıkıştırdığı ajandası ile İstanbul ve Ünye sokaklarında sorguladığı hayatın gerçeklerini, ajandasına uzun yıllar kaydetti.
Hep sorguladı, "insan nedir, dünya nedir, evren nedir, aşk nedir, ölüm nedir?” Yeşil renk palto altında bir felsefe, bir tefekkür devi yatıyor gibiydi adeta. Ajandası ise sağ kolunun altından hiç eksik olmazdı.
Çıkarın paltosunu, alın elinden ajandasını, bakın, ‘Feneraltı’nın sularında yüzme bilmeyen ergen misali’ çırpınıp durmuyor mu?
Gogol’un “Palto” hikâyesinin kahramanı ‘Akakiy Akakiyeviç’, paltosunu, kendisine bir itibar kazandırması için giyer.
İslam Ürkmez’in bir itibar sorunu yoktur. Onunki topluma faydalı insanlar yetiştirmek ve kalabalıklar içinde bu insanların yok olmasını önleme çabasıdır.
Bu paltolu ve ajandalı genç hep merak konusu olur. Oturduğu çay ocaklarının ve çay bahçelerinin masalarında hiç yalnız kalmaz.
Hep soru sorarlar bu paltolu adama. Ajanda üzerinde yılan kıvraklığında dolanır kalemi. Hayatı anlatır, insanı anlatır, aşkı anlatır, seni sana anlatır.
Bu paltonun yanında Gogol’un paltosu halt etmiş. İslam Ürkmez’in bu paltosu şehir efsanesi haline dönüşür.
Gece yarısı bu paltonun Ünye cadde ve sokaklarında, sesiz şekilde süzülerek uçtuğu söylenir.
En çok da Ünye’nin Saca Köyü tarafında görüldüğü söylenir bu paltonun…
Bu hayattaki en büyük şansım oldu benim İslam dostum. Bu da yetti…
İslam Hoca ve paltosuna selam olsun!
….
(Bu arada yazı, heyecanlı bir hikâyenin girizgâhı gibi oldu biraz. Kim bilir, devamı roman bile olabilir… Ne dersiniz?)
*********************************************
İKSAN ABİYİZDEN TEFEKKÜRÜ BOL BİR CUMA YAZISI:
HANİ BUNUN İLK SAHİBİ?
Bizim yörelerde, büyük bahçelerin, fındıklıkların bir köşesinde, dededen-babaya aile büyüklerinin kabirleri bulunur genelde.
Ben bu kabirleri gördüğümde, biraz hüzünlenirim; bu koca bahçeye ömrünü adarsın, hiç ölmeyecekmiş gibi çalışır, hep ‘daha fazlası için’ ömrünü çürütürsün ama bu bahçedeki yerin sonunda ‘3 karışlık’ yerdir!
Lakin bunu hayattayken idrak edemezsin.
Bak şu anda bahçenin yeni sahibi senin kaç kuşak sonraki torunun! Ve o da aynı tuzağa düşmüş.
Ne hazin değil mi?
….
Hayırlı Cumalar efendim…
*********************************************
“AH MUHABBET! MİLLET SENİ LAKIRTI SANIYOR...”
HASAN FAHRİ TAN (hft)
İşlerimiz ters gidince “Kaderi Yazanı” değil de “sebepleri” görürüz.
Bir şey olmuyorsa ya zamanı gelmediği içindir ya da nasip değildir. Zamanı gelince insan, “Kaderi Yazandan” utanır ama iş işten geçer.
Ben de bu şiirde, böyle bir halet-i ruhiye ile sebeplere saydırmışım…
Kader.
Allah bilir, biz bilmeyiz.
………………………………………………………………………..
BAHSET
Çiçekten böcekten bahset biraz
Sarm/aşık/tan sana ne…
Hayvanat bahçesine döndü dünya nasılsa
Ottan-samandan bahset
Sevdâ senin neyine Şair
Dâvâ neyine…
‘’Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi’’
Nefes al /
Nefes ver
Ve bir yudum soğuk su iç hayallerin üstüne
Havadan- sudan bahset…
Her çöken zifir’i, ilham mı sandın
Her mü’minim diyeni adam…
‘’Çakallar puslu havayı sever’’ dostum
Sisten-dumandan bahset ...
Kurda kuzudan bahset, tazıya tavşandan
Armudun iyisini d/ayından esirgeme
Banknotları bebek gibi sevenleri de düşün
Çekten-koçandan bahset...
Ölümü öldüren mısralar doğur sonra
Kabristana zinhar uğratma şiiri
Bengisu pınarı nerededir; göster
Çıkmayan candan bahset...
Sen de istemez misin adın duyulsun
Şöhretin yazılsın dokuz sütuna
Dinlersen sözümü / tutarsan şayet:
Biraz saygı göster nefis putuna
...
Yataktan/yorgandan bahset...
Hft
*****************************
ÜZERİNE KAR YAĞ(AMAY)AN KARİKATÜRLER...
SEVİYORUZ ABİ BİZ KAR YAĞIŞINI!
AMA BU SENE PEK GÖREMEDİK KENDİSİNİ!
…..
Kar yağıyor.
Tipi ile çalkalanıp savrulan kar değil ama.
Dümdüz inen ve düşmekten ziyade seçtiği yerlere konuveren iri taneli bir kar.
Adeta gözü gören, az çok iradesi olan,
nebatla mahluk arası yarı şuurlu karlardan.
(REFİK HALİD KARAY / Bu, Bizim Hayatımız)