Beni sokmayan yilan bin yasasin, deme
Durdugu yerde durmuyor kene
Bir yerinde ne olursa dünyanin
Burnunun dibine geliyor gene
Dünyayi 3-5 ya da 8-10 büyük ailenin yönettigi söylenir. Bunlar, dünya Finans Kapital’inin büyük çogunlugunu elinde tutuyor. Ne milletleri düsünüyor ne halklari… Ne sefkati var ne merhameti… Paranin/Anamalin/Anaparanin zorbaligi… Temel Borsalar da bunlarin elinde… Borsa oyunlariyla, kapital hareketlerini kontrol ederek, salliyorlar, çalkaliyorlar dünyayi. Isleri iyi gitmezse, savas çikariyorlar. Masumiyet onlara yabanci. Giderek kendileri de robotlasiyorlar … Bunlar öyle güçlü ve hükümran ki, genel olarak, ülkelerinin siyasal yönetimlerini kapital gücüyle (kapital elinde olunca; basini, medyasi da dâhil oluyor) belirleyerek ele geçiriyor ve ondan sonra da tüm dünyaya saldirtiyorlar. Sözgelimi ABD, böyle bir yapida. Amerika’nin bakanlari bile sermayedar. Hepsi fabrikatör. Amerika Birlesik Devletleri’nde, siyaseti kim ya da kimler finanse ediyor… Elbette onlar. Halk katilimi, bagislar falan da var ama, asil belirleyici olan, büyük para güçleri. Her dönem, bakanlardan biri petrol sirketi sahibi, biri silâh sirketi sahibi. Bunlar bir çok seyin sahibi ama aslâ insaf ve merhamet sahibi degil! Bunlarin dünya ülkeleri içinde muadilleri ve ortaklari dahi uzantilari var. Bu tarz anlayis ya da kisiler yahut yapilar, dünyanin mikseri; her seyi karmakarisik etmekle mesgul. Hiç rahmanî isleri yok. Bunlar yüzünden, denizlerin, irmaklarin kirlenmesi, ormanlarin yok olmasi, dünyanin çöllesmesi, türedi hastaliklarin çikmasi. Zaman zaman ortaya garip durumlar çikiyor. Yeryüzünün tadini kaçiran sevimsiz zuhurlar oluyor. Birilerinin kastinin ya da yanlisinin ceremesini saf ve/veya masum kitleler ödüyor. Birileri illet yaratiyor, illete sebep oluyor, zillet yaratiyor. Dünya milletleri çile çekiyor. Birlesmis Milletler Örgütü var ya… Bunlarin yüzünden, tam olarak birlesemiyor milletler… Birlesmis Milletler Örgütünü da çigniyorlar islerine gelince… Devre disi birakiyorlar, etkisiz kiliyorlar… Birlesmis Milletler Genel Sekreteri de, tüm iyi-niyetine ragmen, etkisiz-yetkisiz dolasiyor ortalikta.
-Bana bir sey olmaz deme, aptal!
-Bize bir sey olmaz deme, aptal
Görüyorsun tââ Çin’den, Maçin’den
Korona geliyor pesinden-- -
Benziyor bir borana
Kim üretmis, kim atmis ortaliga
Kökünü, menseini sor ona
Yeryüzünde/dünyada; para-tanriya tapan (parayi tanrilastiran), borsayi tapinak, dolari+euroyu tapinma zemini, kâr ve gücü motto yapan bu seçkinci (elitist) yapi, siyaset kurumunu ve siyaset aktörlerini sahadaki elemanlari; ülkelerin askerî ve polisiye gücünü, kendi sermaye ve mameleklerini koruyucu bir kolluk olarak görmektedirler. Hukuku ve yasalari da oyuncaklari olarak görürler. Bunlarin, agirlikli ve reel olarak, G-7 tâbir edilen ülkelerde yerlesik ve köklü olduklari bir vakia. Patenti, alâmeti fârikasi ve dahi sermayesi bunlara ait olmak kaydiyla, gerek G-20 ülkelerine ve gerekse tüm dünya ülkelerine yayilan iliski ve aglari, yapilanmalari var. En basitinden yabanci bankalar ülkemiz de dâhil birçok memlekete hayirseverliklerinden dolayi konuslanmiyorlar. Ülkemiz de dâhil bir çok memlekette, etkin ve güçlü olan büyük sanayiciler, büyük markalar, hep bu etkin ve egemen sermaye merkezlerinin/odaklarinin kolu-bacagi. Kisacasi bunlar, ahtapot gibi sarmislar dünyayi. Bütün dünya pazar, tüm insanlik müsteri. Bütün para irmaklari, bütün oluklar onlarin denize akiyor. Ülkeler savasir, onlar kazanir. Ülkelerin dogal kaynaklari vardir, bir yolunu bulur, onlar kazanir. Ülkelerin insan kaynagi, beyin gücü vardir, bir yolunu bulurlar, onlar kazanir… Onlardan ne damlarsa, onlardan ne artarsa, geride kalanina o/onlar kaliyor. Bankalar, reklâmlar, medya, basin üzerinden de uluslari, halklari, toplumlari çok güzel uyutuyorlar, misil misil.
Tarlasini ekmeyen, ziraat yapmayan köylü; köyde yasarken inek-dana bakmayan, tavuk beslemeyen; sütü, yogurdu, yumurtayi, tavugu, eti çarsidan alan köylü… Havlisinde sebze yapmayan, bahçesinde meyve yetistirmeyen köylü… Farkinda olmadan, sen de onlara çalisiyorsun… Köyde, güzelim temiz havada, organik dünyanin içinde yasarken; tarlada, bahçede çalismayi ayip sayan, ekip dikmeyi, hayvan bakmayi, ahira-kümese gitmeyi yanlis sanan köy sosyetesi, farkinda olmadan, onlara çalisiyorsun.
Bana ne, bana ne, derken
Korona kesti kapiyi erken
Hiçbir seye karismam
Isime bakarim
Yer içer çisimi yaparim
Repolarima depolarima
Faize reeskonta bakarim
Parami alir gezmeye çikarim
Diyordun da
Kazin ayagi öyle degil
Sen istiyordun Verona
Covid-19 dedi; gel, ver ona
Son model arabana binecektin
Ama kapidan çikamaz oldun
Iste sen hodbinlik ederken
Kirlendi dünya
Sen kendine yasarken bak neler oldu
Buzullar eridi kutuplarda
Baliklar öldü, kus türleri tükendi
Ben bir sey yapmadim deme
Hep nefsine çalistin
Toplumu, insanligi düsünmedin
Keklikler tükendi
Keneler artti
Söyle bakalim
Kekligi niye vurdun
Suç benim degil deme
Kasten ya da ihmalen
Olasi kastla yahut
Suçlar, kabahatler senin
Kendinden baska kus tanimayan
Hazdan baska is bilmeyen
Bencil, nekes, ugursuz
Hodbin, duyarsiz, suursuz
Puhu kusu kadar yok insanlikta yerin
Kapiya çikamiyorsun
Gerin ha gerin
Baliklar, kuslar ölürken
Ormanlar tükenirken
Rahat miydi yerin
Çevre, dogal çevre, doga, ekolojik denge, insanlik diye bir deger yoktur onlar için… Dünyayi ve olaylari algilamalari böyledir. Bunlar açisindan; insanin (Ademoglu’nun) ve toplumun/kitlelerin, herkesin ortak çikarinin ulvî bir degeri yoktur. Bunlar için ulviyet yoktur. Onlar için; vefa, feragat, digerkâmlik, sefkat, insaf, merhamet, adalet, nezaket, rikkat, ..vb. yabanci ve gereksiz kavram ve anlamlardir. Varsa yoksa, para, güç, konfor, haz, ...vb. Yeter ki onlarin tikiri yerinde olsun; kitleler hasta olmus, milyonlar ölmüs, yürekleri/vicdanlari tik etmez. Zerre dek sizlamaz içleri. Yürek degil, araba lastigi var içlerinde.
Güneslendigi kumsala bin bir çöp birakan, piknik yaptigi dere kenarinda olmadik çöpler birakan, gezip tozdugu, temiz hava aldigi ormani çöpe bogan… Onlara çalisiyorsun… Canim tarlasini bire bin fiyata sermayeciye satan vatandas, farkinda misin, onlara çalisiyorsun… Ormanin degerini bilmeyen, ormanlari kesip yok eden vatandas, onlara çalisiyorsun… Balik yakalamak için bomba atan, çok kazanacagim diye yavru baliklari ve yumurtalari öldüren balikçi; farkinda misin, onlara çalisiyorsun…
Zevk yapacagim diye kus katliami yapan avci; kusun bir lokmacik canina, teknoloji canavari tüfeklerle saldiran avci… Onlara çalisiyorsun… Ormanin ve dünyanin güzelligi olan geyikleri, karacalari, ceylanlari, ender hayvan türleri, nesli tükenmekte olanlari vuran avci, tümüyle onlara çalisiyorsun… Sokak hayvanlarina kötü davranan, onlara çalisiyorsun… Dereleri, irmaklari, denizleri kirletenler; çöpünü yere atan, yere tüküren, dükkânin atigini, döküntüsünü dereye irmaga atan; küçük isletmesinin, atölyesinin akintisini, döküntüsünü dereye, irmaga akitan/atan, onlara çalisiyorsun… Var olmaya, para kazanmaya çalisirken, küçük ve/veya orta sermayesiyle is yapmaya çalisirken; dogayi gözetmeden, tüm çevreyi çöpe, akintiya, döküntüye bogan, çevresini yasanilmaz kilan küçük ve orta yatirimci; bilerek veya bilmeyerek, onlara çalisiyorsun…
Diger yandan; banka reklâmlarina bakar misiniz… Diyorlar ki kendileri için: “Sizi düsünür!” –yalan! “sizin için, size ayricalik!” –Yalan! “Özel günlerinizde sizinle, zor günlerinizde sizinle, saygiyla sizinle, sevgiyle sizinle, o daima yaninizda!” –Yalan! “-size özel hazirladik, size özel çözümler; eviniz için, yuvaniz için, esiniz için, çocugunuz için, bankanizdan hediye!” Yalan!!! Vallahi de yalan, billahi de yalan! Bankalarin faizden baska düsündükleri yok. Ranttan baska gayeleri yok. Reklamlarin hepsi yalan. Sizi tuzaga çekiyorlar ha bire. Gelirinizin bin katini harcatiyorlar, sonra da köle yapiyorlar. Tüketim hayvani olmayin! Tüketim kölesi olmayin! Reklâm mali, reklâm manyagi olmayan., Kendinize, ailenize, akrabalariniza, komsulariniza, çevrenize karsi mankurtlasmayin! Insanliktan çikmayin! Bankalar yalanci! Reklâmlar yalanci! Reklâmlar düsman… Yilan gülümsemesi onlarinki. Inanmayin!
Paranin dini imani yok, derler. Sermayenin milliyeti olmaz, derler. Dolayisiyla vatani da olmaz ve vatanseverligi de. Öyle derler. Illâ ki yasanmis deneyimler vardir. Durup dururken söylenmemistir bu sözler. Bu, paraya-tapar yapilar; uluslararasi aglar olustura olustura; uluslari asan ve tasan sirketler kura kura; hattâ giderek, uluslarüstü aileler kura kura; genis ve çetrefil is ve akrabalik iliskileri içinde; dünyayi bir biçimde yönetiyorlar. Komprador aileler bunlar; adeta devletlerinden, milletlerinden, milliyetlerinden ayri ve bagimsiz… Veya dinleri ve/veya milliyetleri varsa bile, bunlarin önemi azalmis, keskinligi zayiflamis, flû bir görünüm almis, neredeyse kuru kabuk durumuna gelmis, içerigi/özü yitirilmis, anlam ve ruh ifade etmez tarza düsmüs… Hattâ bunlar, dinlerin ve mezheplerin de içine sokularak, onlari da –ciddî ve önemli ölçüde- yönetiyorlar. Dünya kamuoyu veya bölgesel kamuoylari yahut milletlerin kamuoylari neden etkileniyorsa, neyi önemsiyorsa, onu ele geçirme gayretine giriyorlar. Bütün maddî ve manevî olusumlarin beynine nüfuz etmeye bakiyorlar. Kendi çikarlari için, din ve mezhepleri de silâh ve araç olarak kullaniyorlar… Bütün virüsler ve türedi hastaliklar da, onlarin yeryüzüne hediyesi(!)
Frankenstein yaratmis sanki
Mary Shelley yeniden basimiza
Su abidik gubidik dünyamizda
Tingir mingir yasarken
Kars’ta peynirimiz kasarken
Nerden geldin kapimiza, ugursuz Korona!
Cola tutkunu seni
Içmez misin temiz ayrani
Seni gidi yanki hayrani
Zor bulursun artik
Temiz ayrani