Bu kadar nostalji yeter ve artık günümüze dönelim. Bölge, bu günlerde, tekrarlanan malüm seçim nedeniyle, gündemin odak noktası haline gelmiş- ki, hiç bu kadar ünlü olmamıştı- Saraçhane’deki İstanbul Belediye Binası ve bölgenin havadan çekilmiş muhteşem görüntülerinin, ajans haberlerinde sık sık verilmesi, elbette ki, beni çok çok mutlu ediyor. Kolay değil, İstanbul’da yaşadığım yılların ve yaşadığım yerlerin, her gün tekrarlanmış dolu dolu hatıraları. Bölge, benim için çok kutsal bir yer. Haberlerde, görüntülerde herkes işin siyasi kısmını takip ediyor, ben ise, sanki gençlik yıllarımı yeniden yaşıyorum. Kalabalık görüntüler arasında pek belli olmasa da, elbette ki, 40-50 yıl öncesine göre mutlaka bir çok değişiklikler olmuştur. Elbette ki, artık Beyazıt Meydanı, aynı Meydan değil, İstanbul eski İstanbul değil, Türkiye eski Türkiye değil, Dünya eski dünya değil. Her şey değişti, değişiyor, değişecek. Tabiatın-hayatın kanunu böyle. Ancak, yine de eminim ki, parktaki ‘birbirini boğazlayan arslanlar’ aynen duruyordur. Zaten memlekette ki manzara-i umumiye de onu arz etmekte.
Zaman zaman kitaplarda, dergilerde, medyada filan, son zamanlarda da internette, sosyal medyada yayınlanır. Eski İstanbul resimleri- görüntüleri. Fotoğraf makinesinin kullanılmaya başlandığı 1840’lı -50’li yıllardan bu günlere kadar, her biri bir yeri, bir anı, bir dönemi gösteren hatıralar, karşı kıyılar, tepeler, yalılar, boğaz, deniz, tekneler, vapurlar, evler, sokaklar, boş araziler, insanlar, giyim , kuşam, meşrutiyetin- esaretin-kurtuluşun-cumhuriyetin git gide yakınlaşan yılların görüntüleri.
İstanbul’un elimizdeki ilk resimleri Bizans’tan kalma, çeşitli şekillerde hazırlanmış ve Boğaziçi’yle , Marmara’sıyla, Haliç’iyle, surlarıyla, yollarıyla,sarayları, kiliseleri, binalarıyla kentin tümünü birlikte gösteren baskılanmış gravürler.
Osmanlı’dan kalanlar ise, hepsi de İstanbul’a gelip gitmiş yabancı ressamlardan kalma gravürler ile daha sonraları bir şekillerde İstanbul’da yaşamış fotoğrafçıların resimleri. Derler ki, İstanbul’un sembolü , Topkapı Sarayı ve camilerle süslenmiş muhteşem siluetidir. Onlar ‘muhteşem yüzyıllar’ denilen, sondan birkaç yüzyıl öncesi zamanların, İstanbul’un boş, sessiz, yalnız, mutlu ve huzurlu zamanlarının görüntüleri.
Daha sonrakiler ise, daha farklı. Boğaz aynı güzellikte yaşıyor, Camiler de aynı muhteşemlikte, amma, birkaç yeni saray, birkaç konak yalı, birkaç saltanatlı dışında, binalar yıkık ve dökük ve insanlar daha daha çok yoksul ve perişan, İstanbul biraz daha kalabalık. Bunlar çöküşün-yıkılışın, sürekli kayıplarla yoksullaşan ve göçlerle nüfusu artan İstanbul’un görüntüleri.
Parlak günler gerilerde kaldıkça, İstanbul’un cazibesi gitgide azalıyor, her yeni yapılan konakla, sarayla, köşkle hazine boşaldıkça yük Anadolu ve Rumeli’den gelecek gelire kalıyor, saltanatın saraylarının köşklerinin, Sadabad’lerin, Boğaziçi yalılarının haşmetine, şenliğine rağmen, İstanbul halkı gitgide yoksullaşıyor, içine kapanıyordu
Yüzyıllar yüzyılları kovalamış, Tanzimatlar, Islahatlar olmuş, bunca değişime, yeniliğe rağmen, üretim artmadan israf artmış, hazine yoksullaşmaya başlamış, ancak, bunca harbe- darbe rağmen İstanbul’un keyfi, rahatı çok fazla bozulmamıştı.
Beklenen sonun başlangıcı Kırım Savaşıyla başlamıştı. Osmanlı, daha önce Ruslara kaptırdığı Karadeniz Deniz Ticaret Yolu’nun başlangıcını , Azak Denizi-Azak kalesi ve Kırım Yarımadası –Kefe Limanını yeniden ele geçirebilmek için, İngiliz ve Fransızlarla beraber, Kırım Harbine katılmış, yenilmiş ve üstelik, savaş masraflarını karşılayabilmek için yine İngiliz ve Fransız bankalarından borç almış, ilk kez dışarıya karşı borçlanmıştı.
Borçlanma, katlanarak hep sürecek, kısa sürede gelir getiremeyecek, bina, liman, tersane, demiryolu gibi alt yapı yatırımlarına, silah, askeri malzeme, vb. gibi ihtiyaçlara harcandıkça, üstelik, dışarıya karşı İmparatorluğun haşmetini gösterecek, saraylara harcandıkça, katlanarak artmış, ardından Çanakkale savunması ve 1.Dünya Savaşı hezimetiyle hazine sıfırı tüketmişti.
Ama, bugünkü resimlerin hiçbiri ve özellikle de insanlar, hiçte eskiye benzemiyor. Topkapı ve Camiler dışında siluet tamamen değişmiş, insanlarda, sosyal hayatta. ( Devamı var)