Sağlık personelinin önemini ve değerini bilmemiz gereken bu Korona günlerinde size bir film önereceğim; "Patch Adams". Robin Willams'ın gerçek bir hikayeden uyarlanmış olan 1999 yılında çekilen filmi. Film bize "keşke tüm doktorlar böyle olsa " dedirtiyor. Öyle sevgi ve ilgi dolu ki, hastalar hastalıklarının zorlu sürecini bir an olsun unutup hayata gülerek bakıyor onun sayesinde. Hele de hayati tehlike taşıyan hastalıklarla mücadele eden çocuklar. Eğlenmeyi, gülmeyi ve oyun oynamayı tekrar hatırlatıyor o soğuk ve kasvetli hastane yatağında onlara. Daha ne olsun?
Farklı görmeyi, yaşına başına bakmadan, ezberleri bozarak öğrenen bu kişi Hunter Adams adında biri aslında. Patch onun takma adı. Akıl hastanesinde yatarken bir hastanın bardağındaki deliği postit ile yamadığı için o isim veriliyor. Başkalarına yardım etmenin ve iyileştirmenin kendi hayatına yardım ettiğini, kendi ruh ve beden sağlığının iyileştiğini de bu şekilde kavramış biri Pach. Olaylara olumlu bir bakış açısıyla yaklaşması pek çok hasta üzerinde mucizeler yaratıyor.
Hastanede yatan ümitsiz hastalara verdiği moral ile onların hayatını güzelleştiriyor. Otoriter, hastaya ve hemşirelere mesafeli davranan doktorlara ders niteliğinde şu sözleri söylüyor; "Neden ölüme insanca yaklaşamıyoruz? Saygıyla, ılımla veya belki mizahla. Düşman ölüm değildir. Bir hastalıkla savaşmak istiyorsak kayıtsızlık hastalığı ile savaşalım. Her insan başkası üzerine etki yapar. Hastalığı tedavi ederken kazanır veya kaybedersiniz. Ama insanı tedavi ederseniz kesin kazanırsınız. "
Kimsenin göremediğini görmeye çalışın. Başkalarının korkudan, uyum kaygısından, tembellikten ötürü görmemeyi tercih ettiğini gör. Bak, tüm dünya her gün yenileniyor. Nesnelerin ardına bak, onların ötesini gör. Hayatı boyunca insanlara yardım etmenin yollarını deniyor, mutluluk denemeleri yapıyor. Farklı bir “merhaba”yla bile insanları güldürmeye çalışıyor. Neşenin bir yaşam tarzı olduğu, öğrenmenin en büyük amaç ve sevginin nihai hedef olduğu bir topluluk yaratmayı deniyor.
Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim, YouTube’da kaliteli içerikler hazırlayan Barış Özcan bu filmden yola çıkarak 3 öneride bulunuyor;
1. ŞAŞIR
"Aydınlık şaşkınlığın kızıdır. Şaşırmak bütün filozofinin temelidir." (Montaigne)
bazı şeyleri de bilmeyiver canım. Bir şey hariç. Hedefinizi bilin. Gitmek istediğiniz limanı bilin. Çünkü: “Gideceği limanı bilmeyene hiçbir rüzgârdan hayır gelmez.”
2. HEDEFİNİ BELİRLE
"On yaşında, bilginler gibi olacaklarına altmış yaşında, öğrenci gibi olsunlar. "(Montaigne)
Her zaman öğretici ol.
3.EZBERLEME, ÖĞRENMEYİ ÖĞREN
"Ezber bilmek, bilmek değildir. Hafızamıza emanet edilen şeyi saklamaktır." (Montaigne)
Ezberleme! Kendi kendine öğrenmeyi öğren.