Tarih: 22.02.2021 09:11

NASIL BEYNİMDEN VURULMUŞA DÖNDÜM?..., ELMA..., “KARAGÖZ’Ü SATMA OĞUL!”- 1. BÖLÜM ve HİKMETLİ KARİKATÜRLER

Facebook Twitter Linked-in

NASIL BEYNIMDEN VURULMUSA DÖNDÜM?...

1970'li yillar. Ünye'de karli bir gün. Cumhuriyet Ilkokulu dördüncü sinifa gidiyorum.

Yagan kar iyice tuttu. Teneffüs aralarini dört gözle bekliyoruz.

Zil çalar çalmaz okulun bahçesindeyiz. Sonrasinda ortalik ana baba gününe dönüyor.

Kartopu savaslari tüm bahçeyi sariyor. Ben de kendi çapimda, kendi özel stillerimle kar topu salliyorum.


 

Bir anda alnimin çatindaki 'taak' sesiyle, adeta  beynimden vurulmusa döndüm ve kendimi yerde buldum. Tam burnumun diregine siki bir kar topu gelmisti.

Böyle kar topu olamaz lan! Iri bir tas parçasi sertliginde bir seydi bu! Gözümün ününde yildizlar uçusmaya basladi. Bir an Mars'i da gördüm sanki.. Mars'ta hayat vardi! O an gördüm!

Burnumun diregi kirilmis gibi sizliyordu. Gözlerim hafiften yaslanir gibi oldu. Kendime gelince, etrafimi kolaçan ettim.

Çok merak etmistim bu mermer kadar sert kar topunu. Tam önümde, bildiginiz buz parçasi gibi bir sey duruyordu.

Bu kar topunu yapan vicdansiz kimse, öyle sika sika yapmis ki kar topunu, bildiginiz kaya gibi bir buz parçasina dönüsmüs. Kartopunu bir cinayet aletine dönüstürmüs adeta! Ne cehalet! Ne adilik!

Bu durum o kadar gücüme gitmisti ki, gipgirmizi burnum, gulaklarim ve donan ellerimle bir köseye mazlumca ve mahzunca çekilip, oturdum.

Bi daha da kar topu oynamadim o bahçede…

*******************************************

 

ELMA...



Haberlerde gördüm bu sahneyi. Kar yagdiginda kuslarin aç kalma durumlari oluyor. Tüm yesillik kar örtüsü ile kaplaniyor çünkü.

Bir abimiz de önceden toplanmis oldugu elmalari agaç dallarina geçirerek kuslarin aç kalmamasi için çabaliyor.

Elinde tüfek bu havalarda kus avlayan da var, bu sekilde kuslarin ölmesine gönlü razi gelmeyen insanlar da var.

Böyle iyi yürekli insanlar sayesinde ayakta duruyor bu dünya. Bu abimize buradan kendi adima çok tesekkür ediyorum.

*******************************************



 

 

"KARAGÖZ'Ü SATMA OGUL!"- 1. BÖLÜM

 

Sanat duygumu terbiye eden Babam Muharrem Canbulat merhuma…

 

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, çocuklar sokakta oynar, mahalle henüz hayatta iken; internet yok, akilli telefon ve sosyal medya henüz icat edilmemisken; tel cambazlarinin tellerde, motosiklet akrobatlarinin üstüvanelerde fir döndügü, evlerde televizyonun olmadigi, insanlarin birbirleriyle yüz yüze muhabbet edebildigi, yani insanlik tarihinin en güzel, en samimi, en mutlu zamanlarindan birinde (aslinda çok da uzak degil, yetmis dört yilinda); Karadeniz'in senlikli ve seyürlü kasabasi Ünye'de 8 yasinda bir çocuk yasarmiiis…

Ünye her zaman seyürlü bir yerdi; insanlari adeta mizahla serbetlenmis gibiydiler; muhabbetin insanlari sarip sarmaladigi, nüktesiz, hinzir sakasiz, hikâyesiz geçen bir gün hatirlamam. Biz de neseli ve mutlu bir aile sayilirdik. Henüz televizyonun ruhlarimizi teslim almadigi aksamlarda bizim evde de hikâyeler, filmler anlatilir, benim kostümlü taklitlerim seyredilirdi. En iyi film anlaticimiz annemizdi.  Babam da yasadigi olaylari, seyrettigi tiyatro oyunlarini en ince detaylariyla 'büyük büyük' oynayarak anlatmaya bayilirdi. Tiyatroyu ailecek sever, büyük sehirlerden gelen turne oyunlarini ve okullarin sene sonu müsamerelerini hiç kaçirmazdik.

 "Of, Hay Hak!

Ibret perdesinde yaktik isigi

Aciyi tatliya katar Karagöz

Allah'a sükreder kapinca kasigi

Lafini kantarli atar Karagöz."

Ilkokul ikideydim.

Sanat asigi ögretmenimiz, büyük egitimci Faruk Civelek, bütün sinifi, Konak Sinemasi sahnesinde, tee Istanbullardan gelen bir 'hayâlînin' Karagöz-Hacivat gösterisini seyretmeye götürdü ve iste mahallede "asil film o zaman basladi"!

 1.BÖLÜMÜN SONU

HIKMETLI KARIKATÜRLER











Orjinal Habere Git
— HABER SONU —