Atatürk, dinlenmek için gittiği İstanbul’daki Florya köşkünden, yanında yalnızca şoförü ile Küçükçekmece’ye doğru giderken tarlasında sabanla çift süren bir çiftçi görür. Çiftçinin sabanında koşulu olan öküzün yanında, koşulu bir de merkep vardır.
Şoförüne;
Arabadan İner. Tarlaya doğru yürür. Çiftçi kendisine doğru geleni görmüştür. Sabanında koşulu olan öküzü ve merkebi durdurur. Atatürk, yanına gelince;
Köylünün canı sıkkındır. Biraz da alınmıştır. Bezgin bir ses tonuyla;
Atatürk, çok sinirlenmiştir. Alışkanlığı gereği kızdığı zaman kaşlarını çatmaktadır. Onun bu halini gören köylü,
Atatürk;
Köylü duraksamıştır. Bunu anlayan Atatürk, devam eder.
Köylü Atatürk’ü bir müddet süzer. Atatürk, sessizce dinlemektedir. Köylü konuşmaya devam eder.
Atatürk;
Köylü gülümseyerek,
Atatürk, kızmıştır.
diye sorar.
Atatürk, cüzdanından elli lira çıkarır.
Elleri titreyen köylünün elini sıkar, yanından ayrılır. Hızlı adımlarla arabasına doğru yürür, Florya köşküne döner. Başbakan İsmet Paşa’ya şu telgrafı çeker.
Başbakan başkanlığında Bakanlar Kurulu Florya
köşküne gelirler.
Atatürk, şoförünü köylüyü alıp gelmesi için yollamıştır. Arabanın içinde sıra sıra dizilmiş Jandarmaların arasından Florya Köşküne gelen köylü;
“Eyvah ben ne yaptım” diye için için dövünmektedir.
Kendisini kapıda karşılayan şık giyimli bir beyefendi nazik bir sesle, “beni takip edin efendim” deyince içi biraz ferahlasa da çok korkmuştur.
Adamı takip ederek büyük bir toplantı salonuna girerler. Salon kalabalıktır. Ortada büyük bir masa, etrafında sandalyelere oturmuş şık giyimli insanlar ile ayakta duran iki kişi daha vardır.
Gözleri kararmış, ayakları bedenini taşımakta zorlanmaktadır.
Heyecandan kalbi fırlayacak gibidir. Tanıdık bir ses duyar.
Atatürk, sağ tarafında, yanında ayırdığı boş sandalyeyi eliyle işaret etmektedir. Köylü, zorlanarak yürür ve yığılırcasına sandalyeye oturur.
Durumunu anlayan Atatürk,
Köylünün soluklanmasını ve rahatlamasını bekleyen Atatürk, bir müddet sonra,
Köylü başından geçenleri bir
bir anlatır. Daha önce söylediklerinin eksik olanlarını Atatürk, tamamlar. Köylünün konuşması bitince Atatürk, masada oturanları tek tek tanıtır. Kendisinin de Gazi olduğunu söyler. Sonra ayağa kalkar. Elini masaya sertçe vurarak, öfkeli bir sesle;
“Beyler, ben çiftçinin koşumluk hayvanını sattıran kanun istemiyorum. Ben çiftçinin tohumluk buğdayını sattıran kanun istemiyorum. Ben çiftçinin tarım aletini, sağımlık hayvanını sattıran kanun istemiyorum. Ankara’ya dönecek ve bu işi hemen halledeceksiniz.”
Bu olaydan sonra aşağıdaki kanun bir gecede hazırlanıp yasalaştırılmıştır.
İcra İflas Kanunu
Madde 82/4.:
“Borçlu çiftçi ise, kendisinin ve ailesinin geçimi için zorunlu olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer teferruatı ve tarım aletleri haczedilemez..."
Nerelerden nerelere geldik ?
(Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü Post’tan derlenmiştir.)