ÇOCUK BURCU HIKÂYELERI: BORUCULUK OYUNU VE “TAZE GEVREK SIMIIIT! SIMITÇI GELDIYEEEAA!”
BORUCULUK OYUNU...
70'lerin sonlari... Mahallede oynadigimiz oyunlarin bir çogunun kendiliginden olusmus bir siralamasi vardi. “Boruculuk” oyunuda okul tatilinin oldugu yaz aylarindan birine denk geliyordu..
Oyun için elektrik malzemeleri satan dükkânlardan aldigimiz elektrik borulari ve okulda kullandigimiz geçmis dönemlere ait eski defter sayfalari yeterliydi.
Paraya kiyan daha iyi boru alir, Parasi olmayansa, daha ucuz olan her yere bükülebilen plastigimsi boruyu alirdi.
Defter kagitlarini özenle uzun dörtgen seklinde keser, pantolonumuzun kemer hizasina, yarisi disarida olacak sekilde sokar,
“çatisma aninda”, buradan çektigimiz kagitlari hemen uç tarafi ince olacak sekilde kiviripkülah yapar,
sarjöre (yani borunun içine) girecek sekilde ayarlar ve üfleyerek belli bir mesafeye kadar atardik.
Nefesi kuvvetli olan daha uzaga atardi!
Bu oyun için esit iki gruba ayrilir, birbirimize rakip olurduk.Herbirimiz bir yere saklanir, sonrabirbirimizi vurmaya çalisirdik.
Boruculugun en iyi oyuncularindan biride Islam Ürkmez’di.Mahalle oyunlarinda baskin bir rolü vardi Islam’in... Iddialiydi. “Çiftli” dedigimiz üst üste aralarinda hafif mesafeli bir bosluk olan, pahallu borulardan yaptigi fiyakali bir borusu vardi.
Bende ucuz plastik tekli bir boru var!Oyunlarda durumu bu boruyla idare ediyorum.Ben gecekondu çocugu, o Apartman dairesi çocugu... Ama çocukluk arkadasligimiz sirasinda bu dengesizlik rahatsiz etmedi ikimizide...
BIR GÜN YINE BÖYLE ÇEKISMELI BIR OYUNUN IÇINDEYIZ.
Önemli bir kural var; Kafa bölgesine külah atmak yasak!
Ben saklandigim yerden gizlenerek çiktim.Rakip oyuncu ariyorum.Islamda rakip oyuncu tarafinda.
Kendim iyice açiga çiktim.Ama ortalarda kimse yok...
Bayagi bir temkinliyim ama... Sagi-solu süzüyorum öyle.
Birden“höörfff!” diye bir üfleme sesi duydum.Duymamla, gözümün kenarina zink! diye bir sey saplandi. “Ah Anaaam!” dememle,gözüme saplanan seye elimi attim; Baktim bir külah.
Can havliyle külahi burusturup yere attim.
Kimden geldigi anlamak için kafami kaldirdigimda;bizim gecekondunun avlusunun dis giris kapisinin üstündeki düz beton üzerinde keskin nisanci gibi pusuya yatmis olan Islam’la göz göze geldim!
Adam borudaki külahi öyle bir üflüyor ki,resmen “höörfff!”diye korkunç bir ses çikartiyor!
GÖZÜME MI NISAN ALDI? YOKSA YANLISLIKLA KAFA BÖLGEMEMI ATTI KÜLAHI ANLAYAMADIM.
Bir çirpida kapinin üstündeki duvardan atlayan Islam,kosarak yanima geldi... “Ne merhametli çocuk yaa”diye düsünürken(aslinda öyledir de kerata, iyi çocuktur),
“Ne oldu,gözüne bir sey oldumu lan”diye sorup, hemenegilip yerde bir sey aramaya basladi.
“Ne ariyon yerde” dedigimde,“Külah nerde hani” dedi bana bakarak!
“Oglum sen manyakmisin, gözümü kör edecekti attigin külah,ben de burusturup attim yere!Sen tutturmus saglam külah ariyorsun!” Dedim biraz da sinirlenerek!
Gözüm biraz kanlandi aninda tabii.Allah’tan fazlacabir zarar görmedi.
Biz “kafaya atmak yasak” diyoruz,adam öyle gapdumus ki oyuna kendini, direk gözümüze nisan almis yaa!
Ama bazi mahallelerde külahin ucuna toplu igne dakiilardi! Bizde öyle bir “zalimlik ve aptallik” yoktu çok sükür! Yoksa Iksan abiyiz...Tööbetööbe!
...
Simdi havali, boya atan tüfeklerle oynanan “PAINTBALL” oyununun biraz daha ilkel biçimiydi BORUCULUK OYUNU...
Ama daha güzel, daha zevkli bir oyundu diyebilirim.
Daha dogal ve samimiydi çünkü.
Tipki eskiden olan her sey gibi...
“TAZE GEVREK SIMIIIT! SIMITÇI GELDIYEEEAA!”
Ünye'de bulunan Cumhuriyet Ilkokulu’ndan mezun oldum. Yeni ders yili basladiginda artik Ortaokul ögrencisiydim. Ünye Merkez Ortaokulu’na kayit olmustum.
Baba isçilikle geçimini sagliyor. Evimiz kiralik bir gecekondu. Benimde hafta sonlari simit satarak harçligimi çikarma durumu gündeme geldi, ailede...
?VeÜnye'nin taninan simit ustalarindan “Laz Mustafa”Amca’nin firininda buldum kendimi bir anda.
?Elimde, kenarlarina çubuk takili kayik bir sepet. Erken saate firina giderek 50 simit alirdim. Firin,Tepe Mahallesi’ne çikan yolun saginda bulunuyordu.
Ilk önce Tepe Mahallesi’ne çikardim;“TAZE GEVREK SIMIIIT! SIMITÇI GELDIYEEEAA!”
Hafta sonu oldugundan dolayi mahalle sakinleri evlerinde olurdu. Birçok evden kahvalti için simit alanlar oluyordu.
?O zamanlar Ünye Cezaevi de bu muhitteydi. Hafta sonlari görüs günü olurdu. Bende Cezaevine giderek simidin bir kismini da orda satardim. Gardiyan, çubuklara takili simitleri mahkûmlardan birine vererek içerde satmasina müsaade ederdi, sag olsun...
?Oradan yürüyerek Yali Gavesimevkisine iner, 35 simidi böylece satardim. Geri kalan simitleri de ilçe merkezinde satip bitirirdim.
?BIR GÜN TEPEDEN YALI MEVKIINE INERKEN BIR BINANIN BIRINCI KAT BALKONUNDAN KÜÇÜK BIR ÇOCUK 'SIMITÇIII!” DIYE SESLENDI.
?Balkona yanastim. Çocuk,'babaa simitçi geldi' diyerek balkon kapisindan içeriye seslendi.
?Biraz dikkatli baktim çocuk tanidik;Ilkokul ögretmenimin çocugu BU!
Anam anam!Çok utandim! Daha durur mu Iksan! Rampa asagi kosarak bi gaçtim ki urdan! Açikçasi, Ilkokul ögretmenimin beni o halde, simitçi olarak görmesini istememistim.
?Utancim yüzünden, en az iki-üç simit satmaktan oldum. Simit satmak yüz kizartici bir sey degil ki... Niye utaniyordum? Ama ergenlik kafasi iste!
?Balkona çikan Ögretmenim, ortalikta bir simitçi göremeyince sasirmistir büyük ihtimal.
Belki de ufakliga kizmistir 'oglum benimle kafami buluyorsun' diye... Çocuk belki simit almak için çarsiya bile gitmis olabilir.
Affet beni, ögretmenimin oglu!
IKSAN ABININ HEYBESI...
‘Gerçekten’ daha gerçek olan bir sey var midir? Evet, vardir: Masal... ‘Geçici olan gerçege’, kalici anlamini o verir.
(NIKOS KAZANCAKIS/El Greco'ya Mektuplar)
ASLINDA HIÇ GITMESIN ISTEDIM
BU SAÇMA VE ABARTILI
DURUM GERÇEK OLACAK GIBI!
NERDE O ESKI KARNE HEYECANLARI
IKSAN ABI DE 'KARIKATÜR KARNESI' ALIR
'MEYDAN GARGASININ' MACERALARI
GÖVDENIN ISLEVI KALMAYINCA