Asagida ki röportajda Ünye’de bir Cumhuriyet kizi olarak öne çikan Ünyeli Nuri Kadi’nin torunu ve Göksin’lerin tek kizi ve Ünye’nin ilk bayan üniversite mezunu olan Necla Göksin Sefercioglu’nun ilginç hayat hikayesini bulacaksiniz.
Necla Sefercioglu kimdir?
“Öncelikle ben Atatürk’ü çok seven, onun ilkelerine bagli bir Atatürkçü ögretmenim,” diyerek basliyor kendini tanitmaya Necla Sefercioglu. 29 Ekim 1925’de Ünye’de dogan 85 yasindaki Necla Sefercioglu, Ünyeli Nuri Kadi’nin torunu, Halide ve Fahrettin Göksin’in kizi, Eczaci Mehmet Nuri Göksin’in kardesi ve Hacettepe’de hocalik yapan Doktor Eflatun Göksin’in ablasi.
Ünyeli ilk tip doktoru olan Dr. Fahrettin Göksin’in kizi Necla Hanim, 1950 yilinda Ünye’nin ilk Ziraat Bankasi Müdürü Cavit Seferciloglu’nun Banka Müfettisi olan oglu Orhan Bey’le evlendi. 9 yil evli kalan ve esi 36 yasindayken vefat eden Necla Sefercioglu’nun bugün 3 çocugu 7 torunu var.
4. sinifi Ünye’de okuyan, annesi Halide Hanim’in istegi üzerine 1936 yilinda Ankara’da açilan TED Koleji’ne kaydini yaptiran Necla Sefercioglu, 9. ve 10. sinifi Ankara’da Kiz Lisesi’nde, son sinifi da Antalya’da okuyarak liseyi bitirdi. Kazandigi Ankara Dil Tarih Cografya Fakültesi’nden de 1947’de fakülteden mezun oldu.
Ilk olarak Ankara Bahçelievler Ortaokulunda görev alan Necla Hanim, evlendigi için 3 yil meslegini birakti. Esini 9 yil sonra kaybeden Necla Sefercioglu, tekrar meslegine dönerek Ankara Üniversitesi’nin çesitli fakültelerinde ögretmenlik yapti. Bugün emekli olan Necla Sefercioglu, verdigi özel derslerle ve güçlü hafizasiyla dikkat çekiyor.
-Bildigimiz kadari ile siz Ünye’nin ilk bayan üniversite mezunusunuz, bu konuda ne diyeceksiniz?
Bana da öyle dediler. Ailem dolayisiyla bütün Ünyelilerle hemen hemen görüsüyorduk. O dönem hiç kimsenin de kizinin üniversite okudugunu duymamistik.
Çocuklugunuzun Kadilar Yokusu’nun basindaki dedeniz Nuri Kadi’nin konaginda geçtigini biliyoruz. Bu konagi hatiralarinizdaki sekliyle anlatir misiniz?
Dedemin konagi çok büyüktü. Karsi komsumuz Hüseyin’in Tataroglu’nun halasi esiyle otururdu. Yanindaki evde oturanlara baskatipler derlerdi. Nuri Kadi’nin bitisiginde Sabri Kadi’nin oglu Kadir Bey oturuyordu. Alt tarafindan Kürt Gülüsan otururdu . Koçun Fatma Hanimlar, Ekmekçioglulari Samiler vardi. Ünye’de tek araç Sami Dayi’nin islettigi Ekmekçiler’in arabasiydi. Önden kollu, ates alir almaz gar gar gar diye ses çikartan bir araçti. O sesi duyunca Sami Dayi’nin geldigini anlardik.
Dedem Nuri Kadi’nin konagi bütün Ünye’nin panoramasini gören bir yerdeydi, vapurun gelisini izlerdik merakli gözlerle, geminin isiklarini seyrederdik geceleri…
Çocuklugunuzdan ve Ünye’deki okul yillarinizdan bahseder misiniz?
Babam Ünye'nin ilk doktoruydu. Tayini dolayisiyla sik yer degistirirdi. Ilkokula Amasya’da basladim, 2. sinifi Çarsamba’da, 3. sinifi Terme’de, 4. sinifi 1936 yilinda Ünye’de Anafarta Ilkokulu’nda okudum. Babamin tayini dolayisiyla 1937 yilinda Ünye’den ayrilarak 5. sinifi Ankara’da, sonra yine tayinlerle farkli yerlerde okuyarak tahsilime devam ettim.
Ilkokulda okulumuzdan hatirladigim kadariyla okulumuzda çesme vardi, çesmede su içerdik, dersten çikinca Sekerci Ahmet Amca’dan pandispanya alirdik.
Çocuklugunuzun geçtigi mahallenizden bahseder misiniz? O yillar hangi yillardi? Okulunuza iliskin unutamadiginiz neler var?
Ünye bu kadar büyük degildi, avuç içi kadardi. Ögretmenimiz Aliye Hanim vardi, onu çok severdik, severek dersine girerdik. Zaten sinifimiz 15 kisilikti. Teneffüslerde Pasabahçe’ye kosardik, elma alirdik. Evimiz Kadilar Yokusu’nun tepesinde ki dedem Nuri Kadi’ya ait evdi. Okula yürüyerek, yokus asagiya kosturarak eglenerek giderdik.
Aliye Hanimla birlikte çekilmis 9 talebeyle çekilmis bir fotograf var elimde. Aliye Hanim fotografta sapkaliydi. Yani Ünye, Cumhuriyetin ilaniyla birlikte yenilige açilmis bir kasaba idi. Annem mesela sapkasiz gezmezdi.
Ben Ünye’de 4. sinifi okuyordum. Ermeniler giderken bir piyano satiyorlarmis, babam o piyanoyu aldi ve biz alaturka ders aldik. Ben biraz yaramazdim, müzige egilimim yokmus demek ki. Dedemin konaginda yokusun basindan gelirken görünce bir agaca çikar, saklanirdim. Hoca kahvede dermis ki doktorun oglu çok mükemmel, ama kizinda is yok. Daha sonraki yillarda da 7 yil konservatuarda Alman Hocalardan ders aldik, bazi enstrümanlari çalmaya basladik. Ama ben haftada üç kere sinemaya giderdim, çalismazdim, kizardi uyarirdi. Müzik kabiliyetim yokmus demek ki…
Peki evlendikten sonraki dönemden bize bahseder misiniz?
1947’de basladigimi belirtmistim meslek hayatima. 1950 yilinda evlenince 3 yilda ara vermistim. Ancak bu uzun sürmedi. Evlendikten 9 yil sonra esimi kaybettim ve tekrar ögretmenlige basladim. Bu sefer üniversiteye girdim ve hep Ankara’da görev yaptim. Meslege döndükten sonra emekli olana kadar Ankara Üniversitesi’nin degisik fakültelerinde Ingilizce Ögretmenligi yaptim ve 1987’de emekli oldum. Geçen yil meslekte 40 yilini dolduranlara bir plaket veriliyordu ve bende o törene davet edildim, çok mutlu oldum.
Hayatinizda okumanizda ki en önemli etken ne oldu, o yillarda bir kadin olarak okumayi nasil basardiniz?
Ankara Ulus’ta arkadasimla birlikte çekildigim bir resmi kayinpederim Cavit Sefercioglu görmüs. Bu kiz kim diye sordugunda, doktorun kizi demisler. Bu kiz güzelmis ogluma isteyeyim demis ve daha sonra ailemle görüsmüsler.
Liseyi bitirdigim yildi, babam Kayseri’ye tayin oldu. Annem bir sabah dedi ki, “Necla, seni isteyenler var” Biri esim Orhan, digeri de doktor bir akrabamiz. Babam ne diyor, diye sordum anneme. Babam da ikisinin de tanidigimiz ailenin çocuklari oldugunu, ben hangisini istersem ona verecegini söylemis anneme. Ayni zamanda da “Okurum derse de okuturum” demis.
Babama okumak istedigimi söyledim. Babam tayini çiktigi için annemle Kayseri’ye gitti. Emektar kadinimizi Ankara’da bize birakti, kardesimle birlikte kaldik, abim de o dönem Istanbul’da okuyordu.
Bize evliliginden, esinizden ve çocuklarinizdan bahseder misiniz?
1950 yilinda aslen Bartinli olan Ünye’nin ilk Ziraat Bankasi Müdürü Cavit Sefercioglu’nun oglu Banka Müfettisi Orhan Sefercioglu’yla evlendim. Ben evlendigim zaman Orhan’i Ünyeli saniyordum, ama babasinin görev yeriymis Ünye. Evlendikten 9 yil sonra esimi kaybettim. Iki kizim ve oglum var. Esimi kaybettigimde küçük oglum 10 aylikti, kizlarim ise 3.5 ve 8 yasindaydi. Ondan sonra meslegime dönerek çocuklarimi okuttum. Büyük kizim ögretmen, küçük kizim kimya mühendisi oldu ve oglum da Milli Egitim Bakanligi’nda çalisiyor.
Tekrar Ünye’ye dönersek dedeniz Nuri Kadi’nin kaç esi ve çocugu vardi, bunlar simdi neredeler ve Ünye ile ilgileri ne kadardir?
Babam Fahrettin Göksin 4 yasindayken babasi Balkan Harbi’nde sehit olmus. Babam tek çocukmus, o nedenle babam tarafindan akrabam yok. Annem de iki kiz kardesmis. Biri annem Halide 1995’de, digeri teyzem 1947’de vefat etti.
Dedemin ilk esi annemi ve teyzemi doguran Türk Tatar Osmanlarla akrabaligi olan bir kadindi. Ikinci esi bizi büyüten ve Arap olmamasina ragmen Arap Fatma Hanim denilen çok güzel bir kadindi. Son esi ise Bediha Hanim’di, sarniçta boguldu
Annemin babamla tanismasi ise su sekilde olmus. Babam mesleginde basarili bir doktordu. Dedem Nuri Kadi, babami görmüs at üzerinde. “Kim bu delikanli?” demis. “ babasinin sehit oldugunu, sadece annesinin oldugunu ögrenmis. Dedem de “O hanim bana gelsin” demis ve babaanneme demis ki “Hanim benim çok kiymetli bir kizim var, ben senin oglunu damat yapacagim hazirlan” demis ve annem babamla evlenmis. Dedem Nuri Kadinin mezari Çakirtepededir.
.
Ünye geçmiste ve bugün size ne anlatiyor?
Ünye’yi çok seviyorum. Ölene kadar da her firsatta gelecegim, ne olursa olsun Ünye’de olmayi seviyorum. Inciri ve kokulu üzümü çok sevdigim için genelde sonbahar aylarinda geliyorum.
Simdi her firsatta geldigim Ünye’de Çakirtepe’den sehri seyrediyorum. Içim aciyor. Ünye, Karadeniz sahilinin en güzel sehriydi. Simdi tabiri caizse tas yigini olmus, plansiz, projesiz yerlesmeler, yapilasmalari görmek beni çok üzdü.
9520,22%-1,71
39,35% 0,48
45,63% 1,41
4281,76% 1,38
6870,40% 1,67
Ordu
13.06.2025