İRFAN IŞIK - Canik-Paryadres Orta Karadeniz Dağları

İRFAN IŞIK - Canik-Paryadres Orta Karadeniz Dağları

Kuzey Anadolu’yu, Karadeniz’e paralel olarak boydan boya geçip, ulu Kafkaslara kadar uzanan dağların, Orta Karadeniz Bölgesindeki batı ucunun adıdır CANİK.

Bafra ovasinin bitiminden, Samsun’un arkasini teras-teras yükselerek saran, Çarsamba, Terme, Ünye, Fatsa’dan Bolaman’a uzanirken bir yay çizen Canik daglari, adini bu cografi bölgeye verdigi gibi; Osmanli Imparatorlugunun Trabzon Eyaletine bagli, zaman-zaman mutasarriflik, zaman-zaman da Sancak ve Liva olan idari bir yapilanmanin da adidir CANIK. Bu yapilanmanin merkezi Samsun’dur.

Bir, dört yillik süre ile Ünye de sancak olmustur Canik’te.

Canik sözcügünün ilk kullanildigi Türkçe metnin 1244-45 yillarinda kaleme alinan Danismendname oldugu sanilmaktadir. Bu metinde Canik sözcügü, Samsun’dan Trabzon’a kadar uzanan bölgenin, daglariyla birlikte, hem cografi, hem de idari adi olarak 25 kez geçmektedir. Osmanlilar, Canik’i üç idari bölgeye ayirarak yönetmislerdir. 

Antik cografyaci Strabon Canik bölgesini, güzel topraklarinin yani sira Amazonlarin ve Sidenelilerin ülkesi olan Themiskyra’ya da sahiptir diye anlatmaga baslar Cografika’sinda.

Themiskyra, antik çagin efsane kadin savasçilar toplulugu olan AMAZONLAR’in ülkesidir. Mit onlari, çiplak atlara binen, at sirtindan sasmaz bir isabetle ok ve mizrak atabilen, yay germege mani olmasin diye sag memeleri kesilerek çikarilmis kadinlar diye tarif eder.

Savasçi Amazon kadinlari, kuzey ülkeleri insanlarinin karakteristik özelligini tasiyorlarmis.  Yani, beyaz tenli,  sarisin güzel kadinlarmis.

Yeni savasçi kadinlar yetistirmek için, seçtikleri bir kente saldirir, kentin en güçlü ve en yakisikli erkekleriyle iliskiye girer, hamile kalirlarmis. Sonra da kadin, çocuk, yasli demez, iliskiye girdikleri erkekler de dâhil herkesi öldürür, kenti atese verirlermis.

Hamile kalan kadinlar, topluluk tarafindan büyük bir ihtimamla bakilir, akinlara katilmalarina izin verilmezmis. Dogum sonrasi erkek bebekler derhal öldürülür, kiz bebekler büyütülürmüs.

Amazon toplumunda bir tek erkegin bile yasamasina izin verilmezmis.

Giresun [Kerasos/Pharnekeia] un karsisinda Helenlerin Ares adasi olarak adlandirdiklari Khalkeritis adasi yer alirdi. Bu adanin Savas Tanrisi’na adanmis kutsal bir ada oldugu düsünülürdü. Rodoslu Apollonios burada Ares’e adanmis bir tapinak,  tapinagin önünde siyah kayadan yapilmis bir sunak oldugunu yazmistir.

Savasçi Amazonlar, Savas Tanri’si Ares’e, tapinagin önündeki bu sunakta at kurban ederlermis.

 

Günümüzde, tapinak ve sunaktan bir ize rastlanilmamaktadir.-

Amazonlarin kutsal saydiklari adada yasayan su kuslari, yabancilarin adaya çikmasina izin vermek istemez, kanatlarini çirparak onlara saldirirlarmis.

Bu gün dahi adada sayisiz su kusu yasamakta orada kuluçkaya yatip çogalmaktadirlar. Insanlardan ürkmez, yumurtalarinin üstünden kalkmadan onlarin çok yakinlarina sokulmalarina izin verir ve asla saldirmazlar.

 

 Themiskyra bir ovadir der [ Çarsamba ovasi ] Strabon.

 Kuzeyi Karadeniz, güneyi Paryadres (Canik) daglari tarafindan çevrilen Themiskra’yi batida IRIS (Yesil irmak) Doguda ise Beris ( Miliç suyu ) sinirlardi.

 Paryadres’ten dogan ve daglarda vadiler olusturarak akan derelerle beslenen Thermodon (Terme irmagi ) irmagi ise alüvyonal ova boyunca akarak Karadenize dökülür.   

Kaynaklari Paryadres daglarinin gerisinde olan Iris, ( kutsal kent) Komana ( Bu günkü Gümenek ) kentinin ortasindan batiya dogru aktiktan sonra harap edilmis olan eski Gaziura  (Turhal ) kalesine dogru kuzeye kivrilir. Skylaks’in  ( Çekerek irmagi )  ve diger irmaklarin sularini alarak debisini artirir. Tekrar doguya döner, çok saglam bir sekilde tahkim edilmis olan Amasaia’in surlarini ( Strabon’un dogdugu yer. Amasya ) asarak Lykos (Kelkit irmagi) irmagiyla birlesir Iris olur. Themiskra ovasi boyunca akarak Civa burnundan denize dökülür.

Bu kadar bol sulandigindan, yörede, tarihin hiçbir döneminde kitlik olmamistir diyerek devam eder Strabon.

Daima nemli olan Themiskra ovasi zengin bir floraya sahipti. Ova, bastanbasa otla kapliydi. Bütün bir yil boyunca Koçan dari (misir) ve salkim dari üretilebilen ovada gün çiçeginden baska bol miktarda süpürge otu yetisirdi.  Hayvancilik bakimindan koyun, manda sigir, at yetistiriciligi için genis otlaklar vardi.

Aricilik açisindan ise ovada her çesit çiçek mevcuttu. Yörenin daglik sarp arazisinde keçi beslenirdi.

Daglarin etegindeki bölgelerde kendi kendine yetisen findik, ceviz, ayva, elma, armut ve üzüm cinsinden o kadar çok yabani meyve vardi ki, senenin her hangi bir gününde ormana gidenler her zaman için karnini doyuracak miktarda meyve ve yemis bulabilirdi. Meyveler bazen agaçlardan sarkarlar, bazen de zamanlari geçtigi halde, düsmüs yapraklarin altinda veya üstünde bulunurlar, böylece pek çogu korunmus olarak kalirdi.

Ayrica iyi beslenebildiklerinden yöredeki ormanlarda her çesit vahsi hayvan bulunuyordu.

Günümüzde oldugu gibi, Antik çagda da ayi, kurt, yaban domuzu geyik, karaca gibi hayvanlar avlaniyordu.  

      Ovanin sulak arazisinde her çesit su kusu ördek, kaz ve çesitleri ile çaliliklarda, dag tavugu (sülün) çulluk, bildircin turna ve toy avi da yapiliyordu.

Denizde bol balik vardi. Palamut baligi ilk kez Karadeniz’de avlanmisti.

Paryadres daglarinda tarihin her döneminde aricilik yapilirdi.

 

[Günümüz Türkiye’sinde ariciligin kalbi Ünye’dir.

Bu bölgede üretilen ballar, çok ünlü olmalarina ragmen bir çesiti vardi ki,  adina deli bal deniliyordu. Öyle ki, bu bali yiyenler sarhos olur, kusma ve ishale ugrar ya da geçici delilik benzeri haller yasayarak kendinden geçer hastalanirlardi. Gereginden fazla yiyenler ise zehirlenmisçesine, acilar içinde kivrandiktan sonra bayilir, hatta ölebilirlerdi.

Antik çag tarihinin çesitli evrelerinde yöre halki bu bali, silah olarak kullanmisti.

Strabon’a göre Karadeniz sahillerinde yasayan Heptakometesler MÖ. Yaklasik 66 yilinda Pompeius’un ordusu daglik ülkelerinden geçerken, üç Roma bölügünü imha etmislerdi. Bunlar agaç sürgünlerinden elde ettikleri deli bali kâselere doldurarak yol üzerlerine birakmislar, askerler bunu yiyip bilinçlerini yitirince saldirmis ve kolayca hepsini saf disi etmislerdi.

     Deli balin hasta ettigi insanlar peli otu sarabiyla iyilestirilirdi.

Themiskra ovasi basta olmak üzere Karadeniz bölgesinden, Akdeniz ülkelerine, ticari degeri çok yüksek bal ve balmumu, parfüm, aromatik sakizlar, mideyi güçlendiren Peli otu ihraç edilirdi.

      Canik halki Peli sarabi imal eder, dizanteri hastaligini iyilestiren sitma otuyla birlikte onu da Akdeniz ülkelerine ihraç ederdi.

Gene de bölgenin en ünlü içkisi NASPERCENE sarabiydi. Misir Krali 1. Ptolemaios bu sarabi devamli ithal ediyordu. Ünye, sarapçiligin da merkeziydi Canik’te.       [i]

Ormanlarda çok miktarda yetisen ve en degerli yapi malzemlerini veren Kestane, Kara Agaç, Disbudak, Pelit agaçlari gemiciligi gelistirmisti. Antik çagin en kapsamli tersanesi Ünye ‘deydi. Bu tersanede harp gemileri dâhil, her çesit gemi yapilabiliyordu.

Pontos Krali 6 ci Mitradates, Helenistik kent devletleri ve Romalilara Karadeniz sahillerindeki tersanelerde yaptirdigi donanmasiyla nice yenilgiler tattirmis, Karadeniz’i Pontos gölü yapmisti. Yöre, imal ettigi gemilerin gereksinimi olan halat ve ip yapiminin da merkeziydi. Ova halki, özellikle Terme, kendir ekip yetistirerek lifini söküyor, Ünye tüccarlarina satiyordu. Kendir lifleri Ünye ip tersanelerinde halat ve ip oluyor, antik dünyaya ihraç ediliyordu.

Themikra’nin dogusunda Canik’e dâhil, Çarsamba ovasi gibi sulak olmamasina ragmen onun gibi alüvyonal bir ova olan Sidene vardi.

Pontos Krallari burada, sahil boyunca tahkimli Khabaka, Phabda/Phadisane  ( Fatsa ) vs Side/Polemonion ( Bolaman ) kalelerini konuslandirmislardi. Yöre adini, Sidenos ( Bolaman çayi ) Çayinin denize döküldügü yerde kurulmus olan Side isimli kaleden almisti.diyerek Canik’in sosyoekonomik tanimini bitirir Strabon:.

Khabaka kalesinin Fatsa-Bolaman arasinda bir yerde oldugu tahmin edilmekle birlikte su an için kesin lokalizasyonu yapilamamistir. Buna ragmen Kaleköy’e lokalize edilebilir.

Canik sancaginin Samsun – Niksar ve Bolaman’i kapsiyan Idari alani Cumhuriyetimizle ortadan kaldirilmis; Cografi alani ise, sadece daglarin isminde kalmistir.

Canik adi, yöre halkinin agzinda atasözlerine girmistir.  Havalar soguyunca: YAYLA-CENIK (Canik) BIR OLDU deriz. 

Yaylaya serinlemek, gür otlaklarinda hayvan beslemek için çikilir. Yaylayla Cenigin bir olmasi, hem sahillerin hem de yaylalarin adi olan Canik’in her yerinde isi esitlendi demektir. O halde artik, hayvanlarla birlikte Cenige, yani kislaya inme zamani gelmistir.

Bu atasözü Dogu Karadeniz Bölgesinden baska, Türkiye’nin hiçbir bölgesinde kullanilmaz.  

Selam sana yüce CANIK 

Kaynak: Canik Dergisi Sayi: 1