Vücudumuzda tüm hücrelerimizi bir sebeke suyu gibi sulayan kan akimimizin belli bir kivamda muhafaza edilmesi gerekmektedir.
Bu kivam, ne bir limonata gibi çok sulu, ne de bir muhallebi gibi çok kati olmalidir.
Iste bu kivam, biz farkina bile varmadan, bizi Yaratan Yüce Allah (C.C.)’in vücudumuza yerlestirdigi hücre ve moleküller ile dengeli bir sekilde saglanmaktadir. Kani pihtilastirma yönünde çalisan, yani kanama oldugunda bu kanin akmasini engellemek için tikaç görevi yapan hücrelere PLATELET veya TROMBOSIT denir. Ayrica vücutta da kanama oldugunda, kanamayi durdurmak için derhal harekete geçen PIHTILASMA ( KOGÜLASYON ) FAKTÖRLERI dedigimiz, moleküller de ayni yönde bize hizmet ederler.
Fakat bazi durumlar vardir ki, biz hekimler kanin biraz ‘’deli ‘’ akmasini isteriz, yani azcik sulanmasini isteriz. Fakat bu durumda da bu ayari tutturmak çok önemlidir, zira deli akan kanin siddetini biraz artirmasi durumunda vücutta, hatta beyin gibi çesitli hayati organlarda kanamalar olusabilmekte, bu da hastanin yasam sürecini tehlikeye atabilmektedir.
Hangi durumdur, bu kanin azcik sulanmasini istedigimiz yani deli akmasini istedigimiz durumlar? Örnek vermek gerekirse bir rahatsizlik sonucu kalp kapagi replasmani yapilmak zorunda kalan hastalar ( hasarli kalp kapaginin yerine protez kalp kapagi takilan hastalar ), Ortopedi protezi takilan bazi hastalar, kanin yavas akmasinin zarar verecegi hastalar vs. akla gelen en baslica örneklerdir. Burada istenmeyen durum, örnegin takilan protez kapagi düsünelim. Protez kapak vücut ile ne kadar uyumlu olursa olsun vücut için bir yabanci cisimdir, üstelik mekanik aksamlidir ve üzerine birçok hücre çeker. Tabiri caizse üzerinde pihtilasma olur, bu durum onun normal fonksiyon görmesini bozdugu gibi, buradan kopma tehlikesi olan pihti parçaciklari, daha uzaklara gidip hayati organlari besleyen damarlari tikayabilirler (emboli ). Iste bu durumda is daha da aciliyet arz eder.
Iste yukarida anlatilan durumlarda, kani sulandirici dedigimiz aslinda kanin pihtilasma yetenegini bozan ilaçlari ( Warfarin yani coumadin, heparin, asetil salisilik asit yani aspirin, vs. ) kullanmamiz gerekmektedir. Fakat bu ilaçlarin dozunu ayarlamak her zaman güçtür. Çünkü kanin pihtilasma mekanizmasi birçok faktörden etkilendigi gibi, günden güne de, hatta mevsimsel olarak da degisiklikler gösterir. Burada yapilacak en dogru islem, kan sulandirici ilacin düzeyini her defasinda tam dogru olarak ayarlamak için, sik sik ilgili laboratuvar tahlillerini ( Protrombin zamani yani PT, Uluslar arasi orani yani INR, aktive olmus Parsiyel Tromboplastin Zamani yani aPTT ) yaptirmaktir.
Öyleyse hekimimizin ilacin dozunu dogru ayarlamasina katkida bulunmak istiyorsak, belli ilaçlari hekimimize sormadan kullanmamaliyiz, belli gidalari da tüketmemeliyiz. Kani sulandirici ilaçlardan Warfarin, kanin pihtilasma faktörlerinin yapimini engellerken, aspirin ve romatizma ilaçlari ( Non steroid anti inflamatuvar ilaçlar, Ibuprofen, Ketoprofen, Naproksen vs. ) ise trombosit denen kanin tikaçlarinin, tikaç fonksiyonu yapmasini engellerler. Örnegin hekimimiz bize Warfarin kullanmamizi önermistir, fakat biz ilave olarak yukaridaki romatizma ilaçlarindan birini daha ilaveten sirt agrisi veya bacak agrisi diye biz kendi kendimize kullanirsak, kanama riskini artiririz ve bu da tehlikeli olur.
Bir de bazi ilaçlar vardir ki doktorun bize önerdigi warfarin’in, vücutta görevi bittikten sonra parçalanmasi için girmesi gereken yola, bu ilaçlar girerler kendileri parçalanir etkisiz hale gelirler ama, warfarin vücutta parçalanmadan daha uzun süre kalir ve istenmeyen sekilde daha uzun etki eder, bu durum da kanama riskini artirir, çünkü uzun süre parçalanamayan warfarin çift doz verilmis gibi etki yapar. Öyleyse Warfarin etkisini artiran bu ilaçlar hangileridir ?
Bunlar: Basta ALKOL, Parsetamol grubu ates düsürücü ve agri kesiciler, Penisilin grubu antibiyotikler, Sefalosporin grubu antibiyotikler, Kloramfenikol grubu antibiyotikler, Trimetoprim – Sülfametoksazol grubu antibiyotikler, Siprofloksazin grubu antibiyotikler, Sülfonamid grubu antibiyotikler, Eritromisin grubu antibiyotikler, Amiodaron, Mide asidini önlemek için Simetidin kullanimi, Kortizon’lu preparatlar, flukanazol gibi mantar ilaçlari, Lovastatin gibi kolesterol düsürücü ilaçlar, Kalp ilaci olarak kinidin, toplumumuzda maalesef sik kullanilan Trisiklik anti depresanlar, E vitamini alinmasi, Tiroid hormonu verilmesi gibi.
Warfarin etkisini azaltan ilaçlar da vardir. Bunlar da warfarin dozunun yetersiz kalmasina neden olurlar. Bu ilaçlar: Özellikle C vitamini alimi, dogum kontrol haplari, alerji önleyici antihistaminikler, Anti tiroid tedavisi alanlar, idrar söktürücü olarak sprinolakton kullananlar, Barbitüratlar, karbamazepin, azatiopurin, merkaptopurin, asiri miktarda diyetle K vitamini alinmasi vs. Özellikle asiri oranda K vitamini alinmasi Warfarin etkisini azaltir, böylece warfarin kendisinden beklenen kani sulandirma vazifesini yeterince yapamaz, daha fazla doz artimina sebep olur. Öyleyse K vitamininden zengin gidalari warfarin kullananlarin tüketmemesi veya hekim izniyle yemesi gereklidir. K vitamininden zengin gidalar : Karadeniz yöremizin sofralarimizin bas taci LAHANA, ISPANAK, PAZI, BRÜKSEL LAHANASI, BROKOLI, MAYDANOZ, SEMIZOTU, KIVIRCIK MARUL, YESIL ÇAY, LEBLEBI, KARACIGER, SALGAM, BALIK YAGI, Kuskonmaz, karnabahar, bezelye, avakado, peynir vs. Burada bir parantez de YOGURT’a açalim. Warfarin kullanan kisiler asiri oranda yogurt yememeliler çünkü: Yogurt barsak bakterilerinin K vitamini yapimini artirarak etki eder.
Özellikle kemoterapi alma zorunlulugu olan hastalar, warfarin de kullanma mecburiyetindeyseler, çok sik PT ve INR takibi yaptirmak zorundadirlar. Genel olarak diyet listenizde ani degisiklikler yapildiginda örnegin mevsim geçislerinde, seyahatlerde vs. warfarin dozunuz her zamanki etkisinde olamayabilir, bu doz ayari için mutlaka hekiminizin de önerisini alarak bir klinik Biyokimya laboratuarinda, PT ve INR testi yaptirmaniz gerekir. Warfarin kullanmak zorunda iseniz, cüzdaninizda warfarin kullandiginizi belirten bir not olmalidir.Hangi branstan olursa olsun, hatta dis hekimine dahi gitseniz, warfarin kullandiginiz hekiminize söylemeniz gerekir. Sunu da unutmamak gerekir ki gebeligin özellikle ilk 3 ayi, her türlü ilaci alirken her zaman oldugu gibi mutlaka hekiminize danismaniz gerekir.
‘’ Warfarin nasil kesfedilmis ?
Kisa hikayesini anlatalim:
1920’li yillarda Kanadali bir veteriner patolog, sigirlarin bir agacin etrafindaki küflü yoncalari yiyip, barsak kanamalari sonucu öldüklerini görünce, bu küflü yonca’nin sigirlarin kanini çok sulandirdigini ve kanamaya neden oldugunu tesbit etti. Daha sonra içindeki etken madde bulundu ve arastirma yapan kurulun adinin (Wisconsin Alumni Research Foundation ) bas harflerine izafen bu yeni ilaca WARFARIN yani kumadin dendi. Fakat bu ilacin o zamanlar bulunma amaci tipta kullanilsin diye degil, ne yazik ki fare zehiri olarakti. Tipta kullanimi için ise 1950’li yillari beklemek gerekiyordu. Günümüzde maalesef fare zehiri olarak da kullanilmaktadir.
14155,46%0,76
42,69% 0,23
50,15% 0,06
5897,70% 0,71
9533,17% 2,62
Ordu
13.12.2025