Her kesim için ayri kiyafetler belirlenmisti, Müslümanlar farkli, Müslüman olmayanlar farkli giyiyordu, bu kurallara uymayanlar cezalandirilirdi.
.Eski Türkler göçebe hayatin geregi Orta Asya’da daha çok deriden yapilmis rahat kiyafetleri tercih etmislerdir. Bir iç don, üste giyilen kaftan, çapan, sapan ya da çarpit denilen bir çesit hirka, ceket ve ayaga giyilen çizme ve çarik bozkir kültürün dis giysileriydi.
Kadinlarin giysileri ise salvar, cepken ve ayakkabi ile basliklardan olusmustur. Hunlardan itibaren atli birliklerin kurulmasiyla, pantolon giyilmesi zorunlu olmustur. Çizmeler ise deri ve keçeden olup yarim ya da uzundu.
Selçuklulardaki giyim tarzinin birbirine benzedigi yalniz Selçuklu kiyafetlerinde kadini erkekten ayiran en önemli unsurun bas kisminda oldugu görülmüstür.
Yesil Renk Moda Idi
Avusturya’nin Istanbul elçisi olarak görev yapan Ogier Ghiselin , Türklerin daha çok “yesil” rengi tercih ettiklerini gözlemlemistir.
Osmanlilarda Müslümanlar açisindan “yesil” ile birlikte önem verilen diger bir renk ise “beyaz”di.
Hiristiyan ve Yahudiler basta olmak üzere gayri Müslimlerin kiyafetleri de birbirinden farkli tutulurdu. Her kesimin degisik sekillerde belirlenmis kiyafetleri vardi. Bunun disina çikanlar uyarilir veya cezalandirilirdi.
Osmanlilarda kiyafet, toplum yasaminin bir ifadesi olup, giysinin kumasi kadar, renginin de bir anlami vardi ve giyenin ait oldugu toplum düzeyini yansitmaktaydi.
Osmanli kadinlarinin kiyafetlerini sokak ve ev içi giyimi olarak ikiye ayrilirdi. 16 ci yüzyil baslarindan itibaren kadinlar sokak kiyafeti olarak ferace, yasmak ve peçeyi kullanmislardir.
Erkeklerin baslari mutlaka bir fes veya sarik yardimiyla kapali olurdu. Elbiseleri ise yine kadinlarinki gibi bol ve sade idi. Erkekler giyimlerinde cübbeyi ve sarigi mutlaka kullanirlardi.
Osmanli kiyafetlerinin en önemli genel özelligi bol dökümlü, örtülü ve uzun olmalariydi. Kadinlar salvar, hirka, gömlek, entari, erkekler salvar ve çarik giyerlerdi.
Günümüzdeki tarihi dizilerinde de karsilastigimiz bu modeller genelde bordo renklidir. Kaftan ise yine Osmanli devletinde giyilen bir kiyafetti..
.Kavuk erkeklerin basinda olan sariklara denirdi. Yasmak yine Osmanli devletinde kadinlarin yüzlerini kapatmak için kullandiklari sadece gözlerini açikta birakan parçalardi.
Sarayda giyilen kumaslar, renkler ve biçimdeki kiyafetleri halkin giymesi yasakti.
Türklerin felaketi hatirlattigi için siyahi sevmediklerini anlatmistir.
Ayrica; baslari sarikli büyük bir kalabaliga bakildiginda, bembeyaz ipekli kumaslara bürünmüs, bir renk cümbüsünün yasandigini ve o zamana kadar böyle bir manzarayi görmedigini anlatmistir.
Dinen “elbisenin hayirlisi beyazdir” hadisinden dolayi Selçuklu ve Osmanli beyaz renge önem vermistir..
Osmanlilarda ayakkabilar da rengine göre farklilik göstermekte olup, subaylar sari, erler kirmizi, ulema ise mavi renkte ayakkabilar giymislerdi.
Türklerin kiyafet ve elbisesi genelde giyenlerine önem ve itibar verecek ve giyeni heybetli gösterecek sekilde dikilmistir..
Muhtesem bir sarik, zengin ve iri katlari ile basi sarmakta, kiymetli kumastan ve çok güzel bol ve sarkik bir kaftan vücut ve endami kaplamakta, güzel bir kusak içine sokulan yatagan, hançer, ve diger silahlar görülmekte ve biyiklari ise ayni zamanda hem sevimli hem de seçkin olan bir çehreye sertlik vermekteydi.
Elbiseleri saklanirdi
Fatih Sultan Mehmed'in ölümünden sonra sarayda ölen sultanlarin giysilerini bohçalayarak saklama gelenegi olusmustur.
Bundan dolayi Osmanli Imparatorlugu dönemi islemelerini 15 ci yüzyildan 20 ci yüzyil baslarina kadar saklama imkani olusmustur.
Osmanli sultanlari giyim-kusama önem verir, lüks kumaslardan dikilmis kaftanlar giyerlerdi. Saray kiyafetleri için kullanilan kumaslar saray bünyesindeki atölyelerde hassa nakkaslari tarafindan hazirlanan desenlere göre dokunurdu. Kaynak:
Yakin Tarihte Giyim Kusam
Yakin tarihinize baktigimizda Sultan Abdülmecit; bütün memurlara, pantolon giymeyi zorunlu hale getirir ve kendiside kravat takarak, Osmanlilarda kravat takan ilk padisah olur.
Zamanla; kravat, aydinlar arasinda benimsenir. Padisah tarafindan takilmasi da yüksek sivil memurlarin ve devletin ileri gelenlerinin, kravat takmalarina yol açar. Birinci Dünya Savasi bittiginde, tüm devlet memurlari kravat takiyordu.
Sapkayi ise Türkiye’ye ilk getiren, Ruslardir. 1900 lü yillarda, Istiklal Caddesinde, sapkaci dükkani açarak, yaptiklari sapkalari, azinliklara satmaya baslarlar. lk sapka takan Türk’ler ise, Avrupa’da yasayan jön Türkler olmustur.
Memurlar için pantalon kabul edildigi gibi yine memurlar ve askerlere kavuk yerine fes giydirildi.
O zaman seyhülislam basta olmak üzere bütün ulema fes giymenin dinen uygun olmadigini ileri sürerek karsi koymuslardi. Ilmiye sinifi sarikli fes, tarikattan olanlar türlü biçimde külahlar, halktan bazi kimseler de fes kalpak, keçe külah kullaniyorlardi.
1903 yilinda Abdülhamit süvari ve topçu askerlerine kalpak giydirmek istedigi vakit, ulema bu defa da kalp aslinda bütün bunlarin dinle hiç bir ilgisi yoktu.
Giyim-kusama iliskin son noktayi; Mustafa Kemal Atatürk bugünkü kilik kiyafetlerimizi düzenleyen kiyafet devrimi ile koydu. Eger o büyük insan bu devrimleri yapammis olsaydi bugün Afganistan dan farkimiz olmazdi ona ne kadar çok borçluyuiz bir kez daha burada görüyoruz.
. Osmanli Devleti zamaninda çok uluslu ve çok kültürlü bir yapi vardi. Her millet kendi kiyafetlerini giydiginden giyimde bir birlik yoktu. Buna karsi Avrupa’da modernlesmenin yasanmasi ile birlikte her ülke kendi yerel kiyafetleri yerine ortak ve çagdas kiyafetler giymeye basladi.
Mustafa Kemal kiyafet degisimiyle, Türk milletinin zihniyet bakimindan da çagdas toplumlardan bir farki bulunmadigini göstermek istemistir.
Bu devrimden önce, vatandaslarin kilik kiyafetleri karisik bir görünüse sahipti. Bilginler sinifi ayri bir kilikta, Hiristiyan ve Müslüman din adamlari ayri bir kilikta idi. Vatandaslar da, salvar, potur, fes, kalpak gibi degisik giysiler giyiyorlardi
Atatürk, kilik kiyafette yenilik yapilmasi için: “Uygar ve uluslararasi kiyafet ulusumuza en uygun bir kiyafettir. Onu giyecegiz.” diyerek bu devrimin geregini belirtmistir.
TBMM 25 Agustos 1925 de çikardigi bir yasa ile kilik kiyafet devrimini baslatmistir.
Atatürk gerçeklestirdigi inkilâplara bizzat kendisi öncülük etmis, sik kiyafetleri ile topluma örnek olmustur. Yurt disindan veya Türkiye’nin en iyi terzilerinden giyinen Atatürk’ün kiyafetleri devrin ileri gelenleri tarafindan örnek alinmis ve ölümünden sonra Anitkabir’deki müzeye kaldirilmistir.
Atatürk’ün sivil kiyafetlerini ele alan bir arastirmaya göre, O, dönemin Avrupa modasini yakindan takip etmis ve kendisine yakisani kullanmistir. Kendisi renk olarak kahverengi ve siyahi tercih etmistir. Giydigi her giysisi ayakkabisindan sapkasina, kol dügmesinden bastonuna büyük bir bütünlük içinde olmus ve aksesuar olarak sapka, mendil ve ahsap baston kullanmistir.
Eski Türklerdeki giyim. Ibrahim Kafesoglu,
Ayten Sezer Arig
Emre Gül- Dünya Bülteni-Tarih Dosyasi
9659,31%1,82
39,19% -0,13
44,81% -0,06
4196,32% -0,04
6767,71% -0,97
Ordu
11.06.2025