IKSAN ABININ ISTANBUL MACERALARI
ÖZ KARDESLER LOKANTASI
(Istanbul Gibi Bir Sehirde, Karinca Misali Nasil Kaldirmisim Ben Bu Agir Yükü?)
1985 yilinin sonbahar aylari… Istanbul’a geleli henüz tam bir yil olmamis… Canim gibi sevdigim Ünyemden ekmek parasi için ayrilmis, bu deli Istanbul’un tam ortasina “gümm!” diye düsmüsüm! Tarlabasi Caddesi’nin henüz tek serit oldugu, Istiklal Caddesi’nin de trafige açik oldugu yillar…
Istanbul’a gelmeme vesile olan dayimla (rahmetli), o önde ben bir adim gerisinde Tarlabasi Caddes’inde yürüyoruz.
Bana bir is bulmus. Konusmaya gidiyoruz.
Bana is buldugu dükkanin önüne geliyoruz. Bir sulu yemek lokantasi burasi. Yol seviyesinin altinda,yari bir bodrum kat. Camda “TABAKÇI ARANIYOR” yazili bir kagit var. Benim yapacagim is anlasildi. Içeri giriyoruz. Beni is yerinin sahibine gösteriyor. Beni gören lokanta sahibi: 'Bu çocuk buranin bulasik isini yapamaz. Kaçar gider buradan' diyor. Dayim,'kaçmaz ben kefilim' diyerek lokanta sahibini ikna ediyor. Açligimiz vardir diye bizi bir masaya oturtup, nohut ve pilav veriyorlar.
Hayatta yedigim en aci yemek oluyor bu. Çünkü yemekten sonra dayim gidecek. Ortamini bilmedigim bu yerde is basi yapacagim. Yemekten sonra dayim gidiyor… Istanbul meydan muharebem iste o an basliyor!
Beni mutfaga götürüp bulasiklarin basina koydular. Isi nasil yapacagimi tarif ettiler. Lokanta self servis çalisiyor. Öglenleri kapida uzun kuyruklar olusuyor. Günde, nerden baksan 400 ekmek kesiliyor. Bulasiklar Çakirtepe yüksekliginde… Is yogun; sabah 7:30 is basi yapiyorum, gece 00:30 da anca isim sona erip eve gidebiliyorum. Tarlabasinda bir odada üç kisi kaliyoruz…
Sabah çorba tabaklarini yikamakla ise basliyorum. Ögle yemegini hazirlama isinden sonra, geriye kalan devasa tencereleri yikamaya devam ediyorum. Ögle yemeginin bulasiklari da pesinden gelmeye basliyor. Sonrasinda aksam yemegi bulasigi basliyor geçenin geç vakitlerine kadar. Gece yarisina yakin tezgahtaki bosalan tepsiler gelmeye basliyor. Tepsilerin kenarlarindaki kuruyan yemek artiklarini bulasik teliyle çikarmaya çalismak tam bir ölüm. Gece 00:00 gibi mutfagi yikiyorum. En sonunda el arabasiyla çöpleri yüz metre ilerideki çöplüge bosaltiyorum…
Sasirmayin, ben burada bulasiktan sonra komilige geçicem, daha sonra da garsonluga. “Bir meslegim olsun” hesabi...
Tam 8 ay böyle çalistim ben burada. Sonra, lokantanin camina “TABAKÇI ARANIYOR” yazisi yeniden yapistirildi. Yeni bulasikçi alinacak ben de komilige geçicem, sekil bu…
Bir hafta içinde tam bes kisi gelip is basi yapti. Hepsinin yasi benden iki kat büyük. En fazlasi bir günü zor tamamladi, ertesi gün gelmedi. Eee, is kallavi! Iki saat çalisip,”evde kimligimi unuttum” diyerek kaçanlar da oldu. Bulasik yine bana kaldi!
Bir gün sudan sebepten patron benimle tartisti. Ben de zaten bir manaya bakiyorum. “Birakiyorum isi” dedim. Bu tip yerlerde çalisan isçi, isi aninda birakip kaçip gitmesin diye ilk bir ayligini içerde birakirlardi. O bir ayligi vermek istemediler, isi birakip gitmemem için. Inat ederek oturdum bir sandalyeye, -ben ömrü boyunca bileginin, tirpaninin hakkiyla yasamis emekçi Hasan Kocagöz’ün oglu ve çiragiydim- ve saatlerce kalkip elimi hiç bir ise sürmedim! Sonunda pes ettiler ve içerde kalan ayligimi verdiler. Arkama bile bakmadan çikip evin yolunu tuttum...
“Ulan” dedim gendü gengüme, “bu isin sonunda garson olsan ne olacak? Senin daha iyi bir is bulmam lazim Ihsan!”
Koca Istanbul da is mi tükenmisti?
Ve yine zipkin gibi daldim Tarlabasi’nin, Istanbul’un zalim bögrüne, çatidaki güvercinler, martilar bakakaldilar birbirlerine…
MURAT ABININ ÇIZMESI
Ünye’nin sembolü, efsane ismi, Ünye Köprüsünün ve sahilinin vazgeçilmez yüzüydü Murat Abi…Yaz-kis ayagindaki çizmeleriyle hiç durmaz, fir dönerdi Ünye’de, en çok da Köprü’de ve sahil boyunda..Ünye’nin bekçisiydi adeta.
Arada söyledigi çok akilli ve hikmetli sözleriyle; Bir deli mi yoksa veli mi oldugunu anlayamazdik. Ünye’sini çok severdi, yaban ellerde vefat etti.
Ünyeli Halk Bilimci Ihsan Akbulut’un deyimiyle,“Ünye'nin kültürel hafizasinda önemli bir yeri olan” Deli Murat'i -biz ona Ünyeli Murat Abi diyoruz- sevgi, saygi ve rahmetle aniyor,
“IKSAN ABININ YERI”nde, Murat abiden anilarin, onun degüsük sözlerinin ve hayatindan kesitlerin yer alacagi
“MURAT ABININ ÇIZMESI”kösesini açiyoruz.
Kösemizin fikir babasi MEHMET KUSÇU kardesimize çok tesekkür ederiz.
MURAT ABI KENDINI SÖYLE ANLATIRDI:
“Öyle sert de degilim, eger gülseniz, gülümserim..”
MURAT ABININ POZU...
2005 Yilinin bir yaz ayi. Istanbul'dan akmisim Ünye'ye.
Yunus Emre Çay bahçesinde çökmüsüm bir masaya. Karsi masada Murat abi anlik oturmalarindan birinde yine. Çayini içer içmez, “TAK!” kalkar masadan.
Çaktirmadan bir fotografini çekiyorum. Poz vermis gibi duruyor. Murat abi asla poz vermez! O pozu gizlice sen yakalayacaksin…
Bu sahsina münhasir kisi, Ünye'nin bir solugu ve nefesi gibiydi. Ünye'nin adimlamadik yerini birakmamistir… Disardan herkesi azarliyormus gibi görünen kavgalari hep kendisi ileydi. Ünye’nin cadde ve sokaklarinda onu görmemek büyük bir eksiklik sayilirdi…
O yok artik Ünye sokaklarinda, Ünye’de bile degil kabri!
13 Temmuz 2019‘da Ünye Hasretiyle Çorum'un Laçin Ilçesinde vefat eden ve orada defnedilen, yufka yürekli, hikmetli konusmalariyla bir çok akilliya ders vermis olan Murat Karatas Abimize Allah’tan Rahmet diliyorum...