“Her baligin en lezzetli yeme mevsimi vardir, o mevsimde daha lezzetli olur, balik satilirken baligin nasil pisirilecegi de tarif edilirdi”
Tavasi, bugulamasi, brastisi, izgarasi, çitiratmasi gibi.
Çocukluk yillarimizda tahtalu uçurtma yapmak ve top yaninda uçurtmayi gökyüzünde dalgalandirmak büyük zevkti. Gazete kâgidi, çita un su karisimi çiris denilen yapistirici ile tahtalu yapilur, sonra uçurtmanin terazisi ayarlanurdu. Uçurtma gökyüzünde süzülürken ip bir çekilip birakilir” uçurtmaya selam verdirilirdi.
Yillar önce, Ünye balikhanesi, belediye sinemasinin yaninda bugün kültür sarayinin oldugu yerdeydi. Karayolu ve denize bakan yerde balikhane, arka caddeye bakan taraf da ise kasaphane vardi. Balikhanede sira sira balik tezgâhlari üzerinde taze baliklar bir renk cümbüsü üzerinde dagilirdi. Bir de balikçilarin satis yaparken söyledikleri sözler hiç aklimdan çikmaz.
“Mezgit al da eve tez git. Canli canli beyim bunlar, ister tava yap ister izgara. Mezgiti alti aylik çocuga yedir. Cam gibi hamsi beyim…” Biz küçük çocuklar balik satilirken balik poseti satar, kendimize harçlik çikarirdik. Sonradan posetler balikla beraber bedava verilmeye baslandi. Evimiz çarsiya uzak oldugu için öglenleri evden çarsiya sefer tasi ile yemek götürürdük. Genelde iki veya üç kap yemek olurdu. Yemekleri üç dört kisi beraber yerlerdi. Balikhane öyle enteresan bir yerdi ki burada piyasada esnaflik yapip iflas edenler, perakende balik satip günlük yevmiyelerini çikarirlardi.
Özellikle Ünye’de balik tutuldugunda ögleden sonra büyük kayiklarla baliklar iskeleye getirilirdi. Balikhanede tecrübeli çalisanlar tekne görülünce kimin teknesiyse hemen hazirlik yaparlar onu taniyip iskeleye kamyonlarla almaya giderlerdi. Ortakli sistemlerde gelir gider hesaplanir kalan kâr hak sahiplerine ödenir. Buna pay denirdi. Pay genellikle bir buçuk, bir veya yarim gibidir. Pay dagilimi genelde nisan sonu gibi olurdu. Bizim büyüklerimiz o zaman bize bol harçlik verirdi. En çok tüketilen balik hamsi ve mezgittir. Sonra palamut, lüfer, çinekop, istavrit, izmarit, isbare, kalkan, zargana, barbun, tirsi, vs.dir.
Her baligin en lezzetli yeme mevsimi vardir. O mevsimde daha lezzetli olur. Hamsi mevsimi sonuna dogru hamsiler irilesir. Büyüklerimiz, hamsinin kulagina kar suyu kaçti mi lezzetli olur, derlerdi. Herhalde deniz suyu iyice soguyunca balik yaglanip daha lezzetli oluyor. Küplere hamsi tuzlamasi yapilir. Ayni sekilde palamutun da tuzlamasi olur. Yazin hamsinin tuzu çikarilarak yenirdi. Balik satilirken baligin nasil pisirilecegi de tarif edilirdi. Tavasi, bugulamasi, brastisi, izgarasi, çitiratmasi gibi. Hamsi mevsimi basladiginda bereket ve bolluk olurdu. Herkes poset poset evine hamsi tasirdi. Evlerde nerdeyse üç ögün hamsi pisirilirdi. Bizim oturdugumuz Burunucu Mahallesi’nde fakir, babasi olmayan ailelere balik dagatilirdi. Genelde bu isler hava kararinca yapilirdi.
Balikhanede esnaflik yapanlardan hatirladigim sunlardir: Dofdin Saim, Mustafa Duygun kardesler, Irfan Ihsan Yelen kardesler (loliler) Fahri, Kadir Samsunlu kardesler, Kürtoglu Hüseyin, Kürtoglu Ahmet, Kaleci Ömerin babasi, Eyüp amca, Saru Mehmet, Inceceler, Hayati, Ekrem gibi isimleri aklima gelenler. Çogu Hakk’in rahmetine kavustu. Hepsi de çok iyi insanlardi. Hepsine Allah rahmet eylesin.
Bir de bizi evden çarsiya balik almaya gönderirlerdi. Annem, oglum bugün denizden çok motor geçti hadi balik alda gel, derdi. Balikhaneye gidip balik alirdik. Yolda eve gelene kadar tanidigim ve tanimadigim hemserilerimiz, balik kaça yiyenim, diye sorarlar, biz de ortalama kafadan fiyat söylerdik. “Bi lira emmi.” Balik posetini sallaya sallaya eve giderken poset patlar baliklar yere düserdi. Balik satilirken serbest piyasa kosullarina göre fiyat tespit edilir, aksama dogru balik satilmazsa fiyat kademeli olarak asagi çekilirdi. Önce mezgit iki buçuk lira diye bagirilir, sonra fiyati iki liriye iner, herkes fiyati asagi çeker. Sonra aksam pazari balik kalmaz. O zaman çiftlik balikçiligi yoktu. Irmak baliginin kimse yüzüne bakmazdi. Ille de deniz baligi olacak. Kalkan baliklari canli canli temizlenirdi. Kanca ile yakalanan iri mezgitler, palamutlar, torikler, kofanalar hepsi hayallerimizi süslüyor.
Yaz aylarinda midye büsürmek en güzel ugraslarimizdan biriydi. Kayalarin derin yerinden usta dalgiçlar gibi derine dalinir midye kayadan sökülüp sonra ayiklanir. Saç teneke üzerinde nar gibi kizartilirdi. Bu arada görev bölümü yapilir, büyükler ocakçi kalir, küçükler odun toplamaya gider komsularin bahçesinde çit kalmazdi. Birde pisirilen midyeler gelen turistlerle paylasilir, iletisim saglanmaya çalisilirdi
O yillarda mahallemizde ana gövde üzerine bez kesilerek yapilan sandallar meshurdu. Kayiklarin etrafi yagli boya veya katranla kapatilirdi. Sizdirmaz olmasi çok önemliydi. Her an batma tehlikesi mevcuttu. Yaz aksamlari iskeleye dogru gezinti yapilirdi. Iskele alti güvercin yumurtalarina ve yavrularina bakmak en büyük zevkimizdi. Bazi zamanlarda balik tutmaya giderdik. Büyüklerimiz bu kayiklar emniyetsiz olduklari için bunlara kâgit kayik derlerdi. Hemen hemen her sene basinda kayiklar yenilenirdi. O yilarda Uzunkum, Devrent taraflarinda denize giren sayisi fazla degildi. Belediye otobüsleri dolmuslar yaygin degildi.
Genelde Bahri Çicek, Saatçi Mehmet Özbaylarin yalisinda denize girilirdi. Deniz kenarindaki evler kamuflaj yapar aileler rahatlikla denize girerlerdi. Bronzlasmak için gazli içecek kola ya da zeytinyagi tentürtüyot karisimi vücuda sürülürdü. Küçükler sig yerde yüzerler iyi yüzme bilenler ise grup halinde açilirlar, sirasiyla Kalebuzu, askerlik subesi, iskeleyi, parki görmeye çalisirlardi. Bazen evden izin almadan denize girerdik. Denizden çikinca iç çamasirimizi arkadasimizla karsilikli olarak burmak suretiyle suyunu sikardik. Iyice kurusun diye kayalara çarpardik. Yine de iyice kurumaz pantolonumuza islagi gecer, arkadaslarimizla alay konusu olurduk.
Sahilde kayabaslarinda olta balikçiligi yapmak en büyük zevklerimizdendi. Sahilden kayalarin üzerinden siçrayarak Atik yalusuna ulasir, burada gedalla inelü yemlik olarak yakalanur veya hamsi yavrusu zamani evdeki eski tül perdelerle yavru hamsi yakalarduk. Sonra ver elini Topyani, Dikilitas, Feneralti, gemi, çamlik alti kayalari. Bir de büyük baliklarin yavru hamsiyi kovaladigi, yoguntu olursa deymeyin keyfimize gitsin. Denizin üzeri kipir kipir olur. Bazen aç balik yemsiz igneye bile atlardi. Zargana baligini tutmak zordur. Yakalayinca misinaya bosluk vermeyeceksin. Denizden disari çikinca kuyrugu ile misinayi bir birine dolar. Çinekop gibi baliklara istavrit baliginin sirtindan jiletle kesip yemlik yapardik Aksam av dönüsü yakalanan baliklar kizilot yapragina dizilir ese dosta hava atulurdu.
Çocukluk yillarimizda tahtalu uçurtma yapmak ve Topyani’nda uçurtmayi gökyüzünde dalgalandirmak çok güzel olurdu. Gazete kâgidi, çita, un, su karisimi çiris denilen yapistirici ile tahtalu yapilur, sonra uçurtmanin terazisi ayarlanurdu. Diger uçurtmalar tehdit etmesin diye uçurtma kenarina jilet konurdu. Kuyruga da denge saglasin diye agu otu baglanurdu. Uçurtma gökyüzünde süzülürken ip bir çekilip birakilir uçurtmaya selam verdirilirdi. Makara ipler birbirine baglanarak en yüksege kim salacak tartismasi yapilirdi. Uçurtmanin ipi kopar pesinden radar tepesine kadar çikilirdi.
Çocukluk ve gençlik yillarimiz bu sekilde akip gitti. Ünye sevgisiyle dolu yüreklerimiz her zaman çosmaktadir. Ünye disinda yasamak zorunda olan bizim gibi gurbetçi hemserilerimiz Ünye’mizin kiymetini daha çok anlamaktadirlar.
Tunçbilek-Tavsanli-KÜTAHYA
10639,29%0,22
40,45% 0,10
47,51% -0,08
4453,89% -0,09
7068,94% 0,00
Ordu
23.07.2025