Yörelerimizde Örf ve adetler

Yörelerimizde  Örf ve adetler

Abdullah US

Mitolojik ismi PONTUS olan ve HIRÇIN DENIZ anlamina gelen Karadeniz; bu bölgede yasayanlar üzerinde adinin anlamini tam olarak etkinlestirir. Kayikçilar, motorcular, birbirleriyle konusurken çok yüksek sesle konusurlar. Dalgalarin sesini ancak böyle bastirirlar. Ilk defa bu duruma sahit olanlar. Onlarin kesin kavga ettiklerini sanirlar.

 

Ülkemizin her yöresinde insani sasirtan o kadar garip örf ve adetlerle karsilasmak mümkün ki insanin inanasi gelmez. Bazi yörelerimizdeki ahlak anlayisini bildiklerim duyduklarim ve yasadiklarimi da içine alacak sekilde anlatmaya çalisacagim. Sonunda belki sasirip kalacaksiniz. Ancak doga sartlarini, sosyal sartlari ögrendikçe daha anlayisla düsünmeniz gerekebilecektir. Bu isin felsefesini yapmaya çalisanlar mutlaka bulunacaktir. Ahlak göreceli bir kavramdir. Hemen baslangiçta iyi ahlak, kötü ahlak diye ikiye ayirabiliriz! Bizlere sevabi ve günahi ailelerimiz ögretti. Okullarimizda ögretmenlerimiz, çevremizdeki büyüklerimiz çok büyük etkiler yaptilar. Ahlak anlayisimiz köklesti. Zaman kötü, kurtar artik kendini dememiz mümkün olmuyor.

Mitolojik ismi PONTUS olan ve HIRÇIN DENIZ anlamina gelen Karadeniz; bu bölgede yasayanlar üzerinde adinin anlamini tam olarak etkinlestirir. Kayikçilar, motorcular, birbirleriyle konusurken çok yüksek sesle konusurlar. Dalgalarin sesini ancak böyle bastirirlar. Ilk defa bu duruma sahit olanlar. Onlarin kesin kavga ettiklerini sanirlar. Iste kayikçi kavgasi denilen sözün dogus nedeni budur. Çevremizde her gün sahit oldugumuz kayikçi kavgalarina sakin inanmayin. Onlar ayni kayigin insanlaridir!

Folklorlari, yani oyunlari; halay çekmedeki gibi el ele tutunarak görülse dahi, halaydaki gibi genis alanlarda gezinerek yapilmaz. Çok dar alanlarda tepinerek oynanir. O yüzden buna horon tepmek derler.

Türküler, Istanbul bogazindan Doguya gidildikçe müstehcenlesir. Rize’de ise müptezellesir.  Trabzon’da kadin erkek normal konusmalarinda bile küfürden uzak duramazlar. Kadinlarin en basit ve sikça kullandiklari sözler “poh yiyenin usagi”, “poh yiyenin adami” gibidir.

Hani o Islam dinini kimseye birakmayan, yobazligin kitaplarini yazan, vaazlarini verenlerin memleketi Rize’de pornonun albümü yapilacak binlerce türkü kadin-erkek bir arada iken söylenip oynanabilir.

Her ülkede aptalca fikralarin mal edildigi bir bölge mutlaka bulunmaktadir. Mesela Almanlarin Laz’i Hamburglularin oldugu söylenmektedir. Ülkemizde Istanbul Bogazindan Doguya dogru herkese Laz denmektedir. Ancak Rize’ye kadar olan kesimde kimse Lazligi kabul etmemekte; Rize’ye gelince, suralarda birkaç köy ve kasaba da var denmektedir.

Genelde bosa konusan insanlardir. Buna su örnegi verebilirim:

Temel’le Dursun çok iyi arkadastirlar. Temel Istanbul’da çalismaktadir. Dursun, Temel’i ziyarete gider. Çok sevinen Temel, Dursun’u Istanbul’da doyasiya gezdirir. Artik dönüs zamani gelmistir. Dursun, Temel’e Istanbul’u çok sevdigini, kendisine de bir is bulur ve haber verirse hemen gelebilecegini söyler.

Temel bir müddet sonra Dursun’a telgraf çeker. Kendisine is buldugunu belirtir. Ne zaman, ne ile gelecegini belirtirse karsilayacagini söyler.

Çok sevinen Dursun, falan gün falan vapurla gelecegini, o tarihte kendisini Galata Rihtimi’nda karsilamasini belirten bir telgraf çeker.

Vapur gelmis, Galata Rihtimi’na yanasmak üzeredir. Temel rihtimda güvertedeki Dursun’u aramaktadir. Dursun da Temel’i. Göz göze gelirler. Ve birbirlerine el sallarlar. Vapur yanasir yanasmaz iskele salinir. Temel hemen atlar. Yukari hizla çikar. Güvertede Dursun’la karsi karsiya gelir. Ve konusma baslar.

 Uy Temel sen müsun?

 Penum. Uy Dursun sen müsun?

Penum.

Sarilip kucaklasirlar. Ve sonra Dursun sorar.

Telgrafimi aldun mi?

Aldum. Ya sen benimkini?

Pen de aldum.

Ula Dursun neyle geldun?

Ha bu vapurla.

Ne zaman geldun?

Ha simdu.

 

Yukarida da görüyorsunuz. Bilinmedik hiçbir sey yok. Tamami bos konusmalardir!

 

Karadeniz’e gittigimde uzun zamandir görmedigim bir arkadasim hemen kosarak gelir. Kucaklar. Ve sorar “Ne zaman gideceksin?” Bu su anlama gelmektedir. Hemen gidecegini söylersen sana mutlaka bir ikramda bulunmak isteyecektir. Sayet birkaç gün kalacagini söylersen iyi der. Bir gün beraber oturur sohbet ederiz. Bu da içkili bir sohbet anlamina gelmektedir.

   Ülkemizde akil dolu fikralar; ya Kayseriliye, ya Kürde, ya da baska bir bölge insanina mal edilir. Karadenizlilere ise aptalca fikralar kalir. Bunlari Karadenizliler de keyifle söylemeye bayilirlar.

Baska bölge insanlari; bu fikralari akil dolu bulduklarini veya Karadenizlilerin akillarinin ögleye kadar çalistigini söylerler. Onlar da gerçekten kafalarinin çalistigina inanirlar. Sayet çalismiyor derseler Karadenizlilerin uyanacaklarindan korkarlar.

Bölgeye ait tüm fikralar, “Karadeniz fikralari” “Laz fikralari” veya “Temel fikralari” adlari ile toplanip yayinlanmakta veya söylenmektedir.

Temel fikralarinda genellikle Fadime de yer alir. Ve bunlarin çogu müstehcendir. Bazi Laz dernekleri müstehcen Fadime ve Temel fikralarinin yasaklanmasi yönünde dava açmislarsa da olumlu bir sonuç alamamislardir. Affiniza siginip bir tane yazmak istiyorum:

Temel biraz erken eve gelir ve yatak odasinda Fadime ile Dursun’u uygunsuz vaziyette yakalar. Hemen silahina sarilir. “Ula Dursun! Vuracagum seni” dediginde Dursun yalvarir: “Niye beni öldüreysun. O zaman sen de zindanlarda çürüyeceksun. Fadime sahipsüz kalacak! En iyisi mi biz burada tabancalarimizi bosa atesleyip ölü numarasi yapalim. Fadime kimin basina gelip aglarsa onun olsun.” Anlasirlar. Tabancalar patlar. Her ikisi de yere yatarak ölü numarasi yaparlar. Bir müddet sonra kosarak Fadime odaya girer ve bagirir. ”Ula Ilyas her ikisi de öldi. Artik ortaya çikabilirsun!”

Dogu Karadeniz bölgemiz Islam’la en son tanisan bir bölgedir. Rus mezaliminden kaçmaya çalisan Kafkas halklarini, Osmanli; Müslüman yapmis Hanefi mezhebini de kabul ettirerek kendi topraklarinda koruma altina almistir. Bunlarin çogunun 5–6 kusak atalarini arastirirsaniz degisik dinlere mensup olduklarini görmeniz mümkündür. Defalarca hacca gidip haci olmus biri öldügünde, cenazeyi kaldiran imama karisinin gelip “Bu eskiden Hiristiyandi, bir de papaz çagirip öyle de bir merasim yapsak olmaz mi?” diyenlerin çiktigi da söylenmektedir. Hatta yakin zamanlara kadar bazi evlerde Meryem Ana ikonlarinin saklandigi ve buralarda gizlice ibadet eden Müslümanlarin bulundugu da söz konusu edilmektedir.

 

M.Ö. 4. yüzyilda yasamis filozof, Diyojen, Sinoplu’dur. Bir fiçinin üzerinde elinde fener, yaninda köpekle koca bir heykeli bu sehrimizde bulunmaktadir. Bir fiçi içinde hayatini sürdüren, Iskender gibi bir krala “Gölge etme baska ihsan istemem” diyebilen, gündüz yanan bir fenerle çarsilarda dolasan, soranlara da “adam aradigini” belirten Diyojen’in, Temel’in atasi olmasi mümkün mü? Sizler ne dersiniz?

Son olarak sunu belirtmeliyim; Karadenizli olmam dolayisiyla sik sik adimin basina Laz sifati da eklendi. Ancak beni en çok üzen Temel’e yakistirilan fikralardi. Iste bu yüzden Karadenizlilikten istifa ettim. Ancak bunun yeterli olmadigini görünce tedavi de oldum kurtuldum. Eski nüfus kâgidimda Kayseri yaziyor. Ehliyetime de bu sehrin adini yazdirdim. Ancak yeni nüfus kâgidimdan silmek mümkün olmadi. Esim ve çocuklarimin memleketlerini iftiharla söylediklerine sik sik sahit oluyorum. Bana sorarlarsa genelde “Haymanabulluyum” diyorum. Haymana’ya -bul ekleyince Istanbul’a benziyor. Benim için daha uygun oldugunu saniyorum!

 

 



Canik Dergisi

Canik Dergisi Haberleri