Zimem Defteri: Eskiden Ramazan aylarinda gelenek olmus, bir yardimlasma usulü idi.
“Gölgenin bulunmadigi kiyamet gününde, Allah yedi insani kendi gölgesinde koruyacaktir. Bunlardan biri de sadakayi gizli verendir” (Hadis).
Zimem, zimmet kelimesinin çoguludur. Zimmet Arapça’da borç demektir. Zimem Defteri borçlarin yazili oldugu defter demektir, yani bildigimiz veresiye defteri.
Atalarimiz sevap da gizli günah da anlayisindan yola çikarak insanlari incitmeden sadaka vermek için çok ince yollar bulmuslardir.
Bunlardan en önemlisi olan “Sadaka Taslari”ni gelecek haftalarda yazacagim. Bugün yine Ramazan ayinin manevi havasina uygun olsun diye bir baska yardimlasma seklini anlatmak istiyorum
Günümüzde bu gibi yardim adetleri unutulmus, yerlerini insanlarin onurunu incitircesine, göstere göstere Ramazan paketleri dagitilmis, iftarlar verilmis ve insanlarin dilenci gibi önünde koyun gibi siraya sokulup bekletildikleri iftar çadirlari almistir.
Bazi belediyeler yavas yavas bu utanç verici iftar çadirlarini kaldirmakta ve yemegi kapali yerlerde vermeye çalismakta ve benzeri ancak Afrika’da görülen yemek çadirlari kalkmaktadir.
Genelleme yapmak dogru olmamakla birlikte eskiden bu ülkenin yoksullari arsiz, zenginleri hirsiz degildi.. Eskiden bu ülkede yardimlar gizli yapilirdi, televizyonun ve basinin önünde yoksulun basina kakilarak yapilmazdi.
Bu kadar ince düsünen Osmanli acaba neden iftar çadiri yapmamisti, Osmanlida neden iftar çadiri uygulamasi yoktu, Osmanlinin akli mi yoktu?
Osmanli kurdugu as evlerinde kapali yerlerde yardimini yapardi, Ramazan yardimlarini hava karardiktan sonra insanlarin evlerine birakirdi. Osmanli, kisin kurtlarin aç kalmamasi için de dag baslarina hayvan eti birakirdi. Kuslara kus evleri yapardi. Her çesmenin yaninda hayvanlarin su içmesi için su yalaklari vardi. Halen eski mahallelerde yasli insanlar evlerin köselerine kedi köpegin içmesi için bir kaba su koyarlar. Osmanli insanlari aç birakmadigi gibi hayvanlari da aç birakmazdi.
Son yillarda iftar çadirlari rezaletinden vazgeçilerek Osmanlidaki as evleri sistemine dönülmektedir. Ünye Belediyesi de bu yil çok yerinde bir kararla kapali yerde iftar vermektedir...
Bakkal Amca Öldü..
Zimem Defteri mahalle bakkallarinin, içinde binbir hazin hikayeyi saklayan meshur Veresiye Defteri dir. Biz geçmisten kalan her güzel sey gibi mahalle bakkallarini da öldürdük.
Hepimizin çocuklugunda, eline geçen üç-bes kurusla kostugu bir bakkal amcasi vardi. Deterjan, sabun ve rutubet karisimi kokusuyla, hayatimizin ayrilmaz bir parçasi idi bakkallar.
Dar gelirliler, bakkaldan alisveris yaparken, deftere yazdirir, aybasinda da bu “kara kapli defter” açtirilarak biriken borç ödenirdi. Bu mütevazi mekânlar, tek tek kapanirken her kapanan kapida bir çocukluk animiz kaldi..
Mahallenin Laz Bakkal Amcasi hemen her seyi satardi. Gömlek dügmesi, çitçit, çuval ipi, gripin, aspirin, naylon çorap, sakiz, don lastigi, horoz sekeri, leblebi tozu. Ne yazik ki bunlar yerini süpermarketlere, birakarak tek tek kapandi, tek tük kalanlarda can çekisiyorlar…
Bakkalla ile birlikte mahalle de yok oldu. Beton mekânlarda, daha yalniz ve tek basimiza kaldik. Komsuluk, dost, arkadas, selam, sevgi hatir, gönül kayboldu. Ruhumuz da betonlasti o kadar betonlasti ki, apartmanda sabahleyin merdivenlerde gördügüm çocuklara ve insanlara günaydin dedigimde yüzüme bakiyorlar. Yurt disinda bir gün merdivenlerden inerken komsuma dalginligimdan selam vermemisim, döndü bana “Mösyö bir sorun mu var?” dedi.
Zimem Defteri
Zimem Defteri Osmanli’nin yardimin zerafetini anlatan ve bize adeta ders veren bir sistemdi. .
Siz hiç Zimem Defteri’nden sayfa sildirdiniz mi?
Nasil mi olacak?
Zengin kisiler, Ramazanda borçlarini ödeyemeyenlere yardimci olurlardi. Bunu da isimlerinin bilinmemesi için gizli yapilmasini isterlerdi. Yardim yapmak, için hiç tanimadiklari fakir mahallelere gidip, mahalle bakkalina veya manava firinciya kasaba “Zimem defteriniz, yani veresiye defteriniz var mi? diye sorarlar defterde borcu kabarmis ödeme sikintisi içinde olanlari sorar bulurlar borçlarini öderlerdi. Veya bakkala veresiye defterini açtirip bastan, ortadan, sondan zorda olan çoluk çocuk sahibi kisilerin hesaplarini açmalarini ister esnafta bu hayirsever kisinin söyledigi sayfalardaki borç miktarini veya baska varsa onlarin borçlarini toplar söylerdi.
Kim oldugu belli olmayan bu iyiliksever kisi de söylenen miktari öder: “Silin borçlarini. Allah kabul etsin.” der, giderdi. Borcu ödenen, ödeyenin kim oldugunu; borcu ödeyen de, kimin borcunu ödedigini bilmezdi.
Iste, asil bir yardim sekli..
Yoksul rencide olmuyordu..Ana kural buydu. Hayri yapan bilinmeyen kisi bunu övünme vesilesi haline de getirmiyordu.
Bakkal huzurluydu, alamadigi parasini tahsil ediyordu. Borçlu ise bu yardim sever kisiyi gönderdigi için Allah’a dua ediyordu. Bilinmeyen kisi ise birine yardim etmenin sevabini aliyor ve huzurunu duyuyordu
Bugünkü hayirseverler bu yolu bilmiyorlar mi?
Biliyorlar ama islerine gelmiyor..
Çünkü bunda sov yok, kameralar yok, gazeteciler yok, reklam yok.
Göstermelik iftar yemekleri düzenleyerek körler sagirlar birbirini agirlar örnegi sov yapmak bu dünyada daha fazla getiri sagliyor, oysa bu iftar yemeklerinde bir tane fakir ve muhtaç göremezsiniz..
Allah yardimcilari olsun…
Kaynak:
Yakin Türk tarihi
Reha-OREN
Fatma Kosubasi
Yeni Safak Gazetesi
Osmanli Arastirmalari
9239,01%-1,08
39,52% 0,12
45,48% 0,11
4302,76% 0,05
6942,99% 0,20
Ordu
18.06.2025