Londra’nın ara caddelerinden birinde, tam da akşamın en kalabalık saatleri, bir gıda marketi, görüntüde genç bir hanım, kendi halinde reyonları dolaşmakta, alışveriş yapacakmış gibi, rafları incelemektedir. Çevrenin boş ve kimsenin görmediğine emin olduğu bir sırada, birkaç paket yiyeceği, mantosunun içerisinde bir yerlere tıkıştırır ve sonra hiçbir şey almamış –olmamış gibi, gişenin yanından geçerek, dışarı çıkar ve hızla uzaklaşır.
Evine geldiğinde hayli sevinçlidir, kendisini evde bekleyen kocasıyla sevgi ve muhabbet faslından sonra, mantosunda sakladıklarını birer birer ortaya çıkartmaktadır ve çaldıkları arasından sektöründe bir numara olan, en değerli, en iyi cinslerden bir şampanya şişesini de kocasına neşe ve gururla gösterir.
İşin tuhaf tarafı, karı koca, ikisi de, son derece nazik, kibar ve bırakın sıradan hırsız kişileri, bir çok zengin ve kalbur üstü kimsede bile bulunamayacak, son derece bir asalet ve zerafete sahiptirler ve hiçte hırsızlık yapacak vasıfta kimselere benzememektedirler.
Hallerinden ve konuşmalarından, çalışıp, eve gelir getirdikleri bir işlerininde olmadığı, üstelik bu tür işleri- hırsızlıkları, sık sık, şehrin değişik bölgelerindeki gıda satış yerlerinde yaptıkları, yukarıda da anlatıldığı gibi, çoğunlukla da hep kaliteli mallardan götürdükleri, bu şekilde gül gibi yaşayıp gittikleri, hallerinden gayet memnun, mutlu ve mesut bir aşk ve hayat yaşadıkları görülmektedir.
Çiftin yaşamları, böyle kendi hallerinde sürüp giderken, günün birinde, eve döndüklerinde, kapının zorlanarak açılmış, eşyaların alt üst edilmiş, çekmecelerin, dolapların içindekilerin yerlere saçılmış, kitapların içlerinin bile didik didik aranmış olduğunu görmüşlerdir.
Birileri evde bir şeyler aramıştır. Karakola gittiklerinde ise, daha değişik bir şeyle karşılaşırlar. Karakolda ki emniyet görevleri, onlara, zaten bildikleri bazı şeyleri, tekrar ve bazı bilmedikleri şeyleri de, ilk kez, anlatmak zorunda kalmıştır.
Karı koca, her ikisi de, Rusya’da, İhtilal’den sonra kaçarak İngiltere’ye iltica etmiş, eski Rus-Çarlık ailesi mensubu, hanedan üyelerindendir. Hanımefendi majesteleri, bizzat, son Rus Çarı 2. Nikola’nın öz be öz yeğenidir. Çar ve ailesi, eşi, çocukları hepsi birden İhtilal sırasında öldürülmüş olduğundan, Hanım efendi Majesteleri Prenses .. , şu anda devrik Rus tahtının tek varisidir.
Bunları kendileri de bilmektedirler. Londra’da kendi hallerinde yaşamaktadırlar. Rusya, İhtilal ve kötü günler, çok uzaklarda kalmıştır. Kendilerini kabul ve himaye eden İngiliz Hükümeti’ne ve hiçbir şeyden haberi olmayan İngiliz halkına da minnettardırlar.
Emniyet yetkilisi, biraz daha açıklama yapmak zorunda kalmıştır. Elbette ki, İngiliz Hükümeti ve halkı olarak, böyle değerli kişileri konuk etmekten memnuniyet duymaktadırlar. Tüm Londra Polis Teşkilatı, Scott Land Yard filan – o zamanlar M-16 yoktu her halde-, kendilerini çok iyi tanımakta ve sürekli gözetim altında tutmaktadır. Üstelik, çevrede görülen herhangi bir olağan üstü durumu, anında karakola haber veren komşularının yanında, kimse fark etmeden yürüttüklerini zannettikleri şeylerin parası, hiç geciktirilmeden, peşleri sıra, İngiliz Hükümeti’nin gizli ödeneğinden ödendiğinden, onlar geldiklerinde, çevreyi boşaltıp, rahat hareket etmelerini sağlayan market görevlilerinden, ayrılırken, onlara gülümseyerek el sallayan kasiyer kızlara kadar, tüm Londra esnafı, kendilerini çok iyi tanımakta ve onları, en değerli –yağlı –sorunsuz- peşin ödemeli özel müşterileri olarak kabul ederek, minnet duymaktadırlar.
Ayrıca, orada olduklarını, Rus-Sovyet Dış İstihbarat Teşkilatı’da bilmektedir. Zaten, kapılarını kıran da, evi dağıtan da Ruslardır. İngiliz, Emniyet teşkilatının, onları korumak için bunca fedakarca çabasına rağmen, Ruslar eve girebilmişlerdir. Bundan sonra, daha dikkatli olmaları gerekecektir.
Emniyet yetkilisi, her şeyi söylemiştir, ancak, bir tek şeyi, tüm bunların sebebini söylememiştir.
O tek şeyi ise, gece yarısı kapılarını çalıp, Rusça konuşan ve kendisini Rus-Sovyet hükümetinin Londra özel temsilcisi olarak tanıtıp, kibarca içeri girmek için izin isteyen, kişi söyleyecektir.
Şu anda devrik Rus Hanedanı’nın yaşayan son temsilcisi olan, Hanımefendi Prenses ( veya sıradan vatandaş ) ..,, şunu kesinlikle bilmelidir ki, Sovyet Hükümetinin Prenses ve eşinin hayatlarına dokunmak gibi bir niyeti yoktur.
Kendilerinin pek bir şeyden haberleri yoktur, amma, öz vatanı ile mazi dışında hiçbir bağı kalmamış, sıradan bir vatandaş olarak sürgünde yaşayan Saygıdeğer Prenses Majesteleri, şu anda, yaşayan tek hanedan üyesi olarak, ölümünden önce, amcası Rus Çarı 2. Nikola’nın şahsi –resmi mülkü olarak kayda girmiş bulunan Kafkas-Azeri-Bakü petrol yataklarının tek sahibidirler.
İngiliz hükümeti, Çarlık dönemlerinde, bir takım İngiliz petrol şirketlerine verilmiş bazı imtiyaz haklarını bahane ederek, bu petrol yatakları üzerinde hak iddia etmektedir. O nedenle, İngilizler, onları Londra’da misafir etmekte ve kendilerine, bu kadar yumuşak ve hoşgörülü davranmaktadır. İngiliz hükümeti telaştadır. İmtiyazların süreleri dolmak üzeredir. Eğer Prenses hazretleri, Miras sahibi olarak, anlaşma ve imtiyazları yenilerse, İngiliz hükümeti kendisini paha biçilmez servetlere boğacaktır. Ancak, tabii ki, bu şekilde bölge petrol yatakları, İngiliz Şirketlerinin elinde kalırsa, koskocaman yoksul bir ülke halkı, kendi topraklarından çıkan petrolün her damlasını kullanabilmek için, onları çıkartıp, devlete satan, yabancı şirketlere para ödeyecektir. Halkçı-devrimci Sovyet Hükümeti ise, Bakü petrol yataklarını karşılıksız devletleştirerek, kendi üzerine almak ve Sovyet halklarının yararına kullanmak istemektedir. Her şey, Majeste Hanımefendilerinin, tüm bu varlığını, hükümete-devlete bağışladığını belirten bir imzasına bağlıdır. Prenses hazretlerinin bu işten, Soyvet halklarının kendisine karşı, sevgi ve minnet duygularından başka bir kazancı olmayacaktır. Karı koca, birbirlerine bakışırlar. Yetkili kişi, çantasından, ilgili belgeleri çıkartır. “Elveda Rusya, elveda Hanedan, elveda zengin günler, merhaba yoksulluk, merhaba sıradan bir yaşam, yaşasın vatanım...” Prenses, basar imzayı.
Hikaye bu şekilde. Tabii ki, günlük hayatta her şey öyle basit ve kolay olmuyor. Bu bizim anlattığımız film icabı, ancak arkasındaki gerçek, dünya petrollerinin, bu arada Azeri petrollerinin de yağması söz konusudur. Ruslar, Bakü Petrol Yataklarını bir şekilde İngiliz Petrol Şirketlerinin hakimiyetinden ve ipoteğinden kurtarmışlardır. Kafkas-Azeri-Bakü petrol yataklarından çıkartılan petrol, yıllarca, Sovyet Halkları’nın refahı ve mutluluğu için kullanılır.
Ancak, tarihi biraz düşünerek okursak, Enver Paşa’nın Kafkas Ordusu’nu kurması, felaketle biten Sarıkamış Seferine rağmen Osmanlı-Türk birliklerinin, oraya yerleşmekte olan İngiliz Ordusunu yenerek, Rus askeri-Ermeni çeteleri işbirliğindeki bütün müdahale ve vahşetlere rağmen Bakü’yü kurtarmaları, 1918-Bağımsız Azerbaycan Devleti’nin kurulması, maalesef, Rusların bu devlete son vermeleri, tarihi gerçeklerdir. Azeri petrolleri Rus yönetimine girmiştir.
Aradan bir yüzyıl geçmiş, devirler çok değişmiş, günümüzde, özellikle , petrol ve doğal gaz konularında Azerbaycan ile yaptığımız işbirliği ve BTC gibi büyük yatırımlar ile Karabağ’ın kurtarılmasından sonra, Bakü ve Hazar ötesi enerji kaynaklarına ulaşma konuları , artık doğrudan doğruya bizi de bu işlerin içerisine sokmuştur. Doğu’ya yaptığımız karayolları, hava alanları, Laçin Tren Yolu koridoru vb. büyük ölçekli yatırımlar, hep bunlarla ilgilidir. İleride bir gün, daha ötesini de anlatırız. Saygılarımla.