İSMAİL CANBULAT

Tarih: 30.11.2022 18:45

“ENFORMATİK ZIR CEHALET!”

Facebook Twitter Linked-in

Ağır bir bombardıman altındayız…

Bu bombardıman uçaklarla yapılmıyor; Ekranlarla, datalarla, cigabaytlarla, terabaytlarla, bu bombardıman cloud’larla yapılıyor, ağlarla, sosyal medyayla, fiberoptik kablolarla, klavyelerle yapılıyor.

(Diye başlamıştım neredeyse 3 yıl önceki bu yazıma… Durum öyle fecaat bir hal aldı ki artık, bu konulara bir daha değinme zamanı… Yazıyı tekrar okuyup-yazdım)

O kadar çok enformasyona maruz kalıyoruz ve her konuda (güya) o kadar çok şey biliyoruz ki, öğrendikçe aptallaştığımız bir (ç)ağda yaşıyoruz adeta.

Eski Millî Eğitim ve Kültür Bakanı Profesör Nabi Avcı’nın “bilgi bombardımanı çağında nasıl cahil kalınır, gerçek bilgiye nasıl ulkaşılır” konusunda yazmış olduğu, 1990’da Rehber Yayıncılık’tan çıkan “Enformatik Cehalet” adlı kitabında da bu konulara değinir.

Avcı; gazeteler, dergiler, kitaplar, televizyon ve bilgisayar arasındaki ilişkiyi anlatır, enformasyon ve bilginin aynı şeyler olmadığını söyler. Enformasyonun bize hiçbir şey vermeyeceğini savunur. Enformasyonun kurgulanmış sözcükler toplamı olduğunu belirtir. En ileri, en uyanık ülkelerde bile düşünme gücü yanlış ve yönlendirilmiş enformasyonlarla esir alındığını ve bu sayede de “beyinlerin” çok farklı amaçlar için robotlaştırıldığını ispatlar bize “Enformatik Cehalet” adlı kitabında.

GÜNÜMÜZDE İSE DURUM DAHA DA VAHİM BİR HAL ALDI; ENFORMASYONA BOĞULMUŞ OLANLAR, KENDİNİ “BİLGİLİ” SANANLAR ASLINDA ZIR CAHİL!

Enformasyon her yerde, her mecrada insanı kuşatıyor, taşırıyor, boğazına kadar dolduruyor; siz onu köleniz yaptığınızı sanırken aslında siz o enformasyonun kölesi oluyorsunuz.

Bakın, bu farka dikkat! “Bilgi” ise sizin köleniz.

Neticede Nabi Avcı; ‘bilginin’ tek taşıyıcısının KİTAPLAR olduğunu, bütün diğer araçların da ‘enformasyonun’ taşıyıcısı olduklarını savunuyor…

Geçenlerde bir programda; “Enformatik Cehalet kitabını şimdi yazsam, adını ENFORMATİK ZIR CEHALET! koyarım” diyesiydi…

#sosyalmedyahapishanesi

Hakkatten yaaa!

Çıkalım artık şu “gönüllü mahkûmu” olduğunuz #sosyalmedyahapishanesi’nden!

Oradaki her boş-beleş enformasyonu, yalanı, yanıltıcı-yönlendirici bilgiyi boca etmemeli bünyeye.

“Ucuza” kiraya vermemeliyiz o güzel beyinlerimizi, aklımızı, vicdanımızı…

Sosyal medya "her şey" demek değil, vazgeçilmez değil, delirmeyin! Köle tasmasını kendinize kendiniz takmayın!

Kitapları da hayatı da ıskalamamalı!

Gerçek bilgi kitaplarda, hayatın taa içindeki deneyimlerde, tecrübelerde ve “yaşamaklarda”…

KİŞİNİN DEĞERİ NEDİR?

Böylece “değerli” olur insan…

 

Mevlâna Hazretleri, “Kişinin değeri nedir? Aradığı şeydir” diyorsa eğer, neyi aradığıma ve nasıl aradığıma dikkat etmeliyim.

Duyargaları, duyarlılığı, vicdanı hep açık, “nefsiyle” her daim kavgalı, ruhuyla barışık, bilgiyle dost;

hayatı da “gerçek hayatta” yaşayabilen bir bilinç diliyorum hepimize.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —