MUHAMMED SIDDIK ÖZ

Tarih: 19.09.2022 19:25

AHİRET ODAKLI BİR HAYATTA

Facebook Twitter Linked-in

TAMAHKARLIK /AÇ GÖZLÜLÜK / HIRS VE DOYUMSUZLUK !!!?

     Doyumsuzluk tarafımızı köreltip, artık her şeyle KANAAT edip yetinecek miyiz yoksa doyumsuz olmamız gereken doğru şeyi mi bulacağız?

Aziz okuyucular, bu gün sizlere inanç değerlerimizde hiç te hoş görülmeyen çok önemli hatta yasaklanmış olan bir karakterden bahsedeceğim.

Gümüşhane Üniversitesinde araştırma görevlisi Furkan USTAKURT’un REYHAN dergimizde yayınlamış olduğu bir makalesinden aldığımız satırları özetlemek istiyorum.                                                                                                                                “ Her birimiz TAMAHKAR  bir fıtratla yaratılmışız. Tamahkar yani aç gözlü , doyumsuz ve çok şey istemeye meyyal bir karakterle. ( Meraic  70/19 ) Elimizdeki ile yetinmez hep daha fazlasını isteriz. Peygamber efendimizin tabiriyle iki vadi dolusu altınımız olsa da üçüncüsü için arayışa geçeriz. Dünya hayatında eskisek de güç ve kuvvetimiz zayıflasa da mal sevgimizin yani hep daha fazlayı talep etmeye olan meylimizin artacağı da Peygamber efendimizin ifadeleri. Bütün bunlar insanın tabiatı itibariyle yapabilecekleri şeyler. Ancak biz insanlar akıl ve irade kabiliyetiyle de donatılmış olmamız hasebiyle bütün bu gidişatı yavaşlatabilir ya da doğru bir maceraya yönlendirebiliriz. Zira bizlere kim hırs ve tamahla doldurduğu bir kalp ile dünya malını isterse bu malın bereketinin olmayacağı ve gerçek zenginliğin mal çokluğu ile değil gönül tokluğu ile olduğu haber verilmiştir. Peki bu hasletin bizde olup olmadığını tespitten sonra yapmamız gereken şey ne olmalı? Onu tamamen silmeye çalışmak mı ?  Yoksa baktığı yönü değiştirmek mi olmalıdır? Yani bu doyumsuz tarafımızı köreltip artık her şeyle kanaat edip yetinecek miyiz yoksa doyumsuz olmamız gereken doğru şeyi mi  bulacağız?  

         İnsanoğlu tabiatı gereği sürekli gündem ettiği şeyleri bir zaman sonra farkında olsun- olmasın hayatının merkezine koyuyor ve çevresini olayları bu merkezi esas alarak yorumluyor/ anlıyor.  Eskilerin: “İnsanın zikri ne ise fikri de odur” dediği bu olsa gerek. Bu sebeple olmalıdır ki genel temayülümüz içinde yaşadığımız bu dünya hayatını her fırsatta savunmak ve vaz geçmemek üzerine olmaktadır. Bu minvalde pek çok ayet-i kerime ve hadisi şerif de dünya hayatının lehine yorumlanmaktadır.

       Ez cümle olarak anlatmak istediğimiz husus zeminimize ahireti yerleştirerek çevremizi buna göre yorumlamaktır. Zemine ahiretin nasıl yerleştirileceği ise belki de bir ömür sürecek bir mücadele sonucunda bile tamamıyla elde edilemeyecek bir hedeftir. Önemli olan bu niyetle bu mücadele içinde ömür geçirmek olmalıdır.  Peki, zemine ahireti yerleştirdiğimiz takdirde konumuz olan tamahkarlık özelliğimiz nasıl olacak? Mesela, İnşirah Suresi’nin 7.-8. Ayet’i kerimelerinde “Bir işi bitirince başkasına koyul/başla ve Rabbine rağbet et.” Buyurulmakta ve burada kişinin bu konuda tamahkar ( çok istekli arzulu) olması Rabbinden gelecek her türlü ikrama karşı istekli davranarak peşinden koşması, asla kanaat ederek çekingen davranmaması gerektiği ifade ediliyor. Dolayısıyla mümin bir kişinin daha üstün makamlar olduğunu bilip de onlara arzu duymaması o kişinin düşük himmetli olduğu manasına geldiği söylenebilir.                                                                                                                                                         Örneğin;

 Yaptığımız bir hayır işini bitirdiğimizde bu günkü ödevimizi yaptık, bu kadarı yeterli demeyip yeni bir fırsatı hemen değerlendirmemiz gerekiyor. Yine, Rabbim ilmimi artır ayetinin kişinin  marifet yani Rabbini tanıma yolunda kendisine rehber olacak ilme karşı kanaatkar değil tamahkar olmasını yani sürekli ve doyumsuzca talep etmesi gerektiğini teşvik ettiği anlaşılabilir. Son  cümle olarak ise kainatın boşluk kabul etmiyeceği kaidesinden hareketle kalbimizden masivayı (Allahtan başka her şeyi) çıkarıp Rabbimizi yerleştirmeli ve bu hususta bize fayda sağlayacak şeylere karşı son derece tamahkar davranmalı olduğumuzu belirtmek istiyoruz.”

     Evet aziz okuyucular Furkan Ustakurt’un makalesinin özeti bu şekilde. Arife tarife ne hacet demiş atalarımız.  Kalın yine sağlık afiyet ve selametle.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —