UZM. PSK. DAN. M. ZEKİ SAKA


BİR SINAVSA HERŞEY….


Zor günlerden geçiyoruz. Ve bugünlerin daha ne kadar sürecegine dair de henüz bir netlige sahip degiliz. Ikinci saskinligimiz da bu olsa gerek. Öngörememek. Ya da gelecegi, gelecekte olabilecek olani zamanla mukayyet hale getirememek. Oysa biz, her seyiyle, olmusuyla olacagiyla bildigimiz, bildigimizi vehmettigimiz bir dünyada yasadigimizi düsünüyorduk. Saskinligimizin bundan biraz.

Demisken, birinci saskinligimizi da söyleyeyim.

Bizi ilk sasirtan sey, biz böyle bir virüsü beklemiyorduk. Virüs bilmedigimiz, beklemedigimiz bir sey degildi çünkü. Virüsler hep vardi hayatimizda. Gelir ve geldikleri gibi de geçer giderlerdi hayatimizdan. Biz modern dünyanin modern bireyleri her seye her duruma hazirlikliydik kendimizce. Yapay zekâyi konusuyor, insan klonlamaktan bahsediyor, zamanlar arasi geçisi tartisiyorduk. Bunca bilginin, birikimin, teknigin ve teknolojinin içinde apansiz yakalandik.

Ama öyle olmadi.

Kendimize en güvendigimiz anda tepetaklak oldu her sey.

Bazen tüm bu süreçte olanlar bir belgesel sahnesi gibi canlaniyor gözümün önünde. Ve kendimi, kendimizi, insanligimi, insanligimizi görmekten ürperiyorum.

Bu nasil bir güven duygusudur?

Anlamis degilim!

Bak Amerikaya, demek istemiyorum. Ama bakilmayacak, görülmeyecek gibi degil. Görmemek için kör olmak yetmez, gözlerinizi inadina yummak, kendine içine kapatmak bile nafile gelmez. O süper güç yaprak gibi savruluyor. Hayat dumur oldu, ölümle hayat ayni solukta duyuluyor simdi.

Sosyal güvenlik sistemine güvenen, insan ömrünün uzunluguyla gerinen, kisi basina düsen milli hasilayla böbürlenen koca koca sistemlerde insanlar bir basina ölüme terk ediliyor. Sanki onlar önden gidecekte, gittikleri yerde geldikleri yerin kapisini kapatacaklarmis gibi. Modern dünyada, gerilerde kalmis, çoktan unutuldugunu zannettigimiz bir davranis yeniden gün yüzüne çikiyor. “Modern cahiliye” gösteriyor kendini. Yaslilari diri diri topraga koymaktan baska ne ki bu? Bakimevlerinde yüzlerine bile bakilmayan onlarca bakima muhtaç engelli, yasli insan var. Ve onlarin yüzüne bakan simdi sadece ölümün pembeligi.

Ya bizdeki manzara?

Çok detay verip de yeniden yeniden hatirlamak, animsamak istemiyorum. Marketler, akaryakit istasyonlari, atm’ler… Hepsini istila ettik adeta. Iki günlük sokaga çikma yasaginda bir somun ekmek için ne hallere düstük.

Tamam; toplumsal / sosyal hafiza diye bir sey var elbette. Bizim ülkemizde sokaga çikma yasaginin karsiligi “sikiyönetim”dir. Ve bu kavram bizim bütün sosyo-psikolojik semalarimizi harekete geçirir. Ama bu kadarina gerek var miydi?

Soru bu!

Bugünler geçecek elbette.

Insanin hiçbir hali baki degildir.

Dünyanin da öyle.

Ama biz bu sinavi geçebilecek miyiz?

Kendimiz, kendiligimiz, insanimiz, insanligimiz…    

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593