FATMA CANBULAT ERDEM


Cemre Ruhumuza Düşsün

Mavi Anne


20 Şubatta ilk cemre havaya düştü. Bahar hanım bize göz kırptı, geleceğinin müjdesini verdi, içimize neşe ve umut doldu. Güneş gülen yüzünü gösterince, refleks olarak insanlar da ona gülüyor. Daha hafif, daha rahat insanlar görüyorum çevremde. Doğanın bir parçası olan insan bedeni ve ruhu da cemreden nasibini alıyor. “Baharı müjdeleyen cemrelerin yalnızca havaya, toprağa ve suya düştüğünü zannediyorsanız yanılıyorsunuz” diyor Osman Müftüoğlu. Ne doğru bir söz. Cemre kaçsın içimize! biz de kışın ağırlığını, yükünü, kasvetini bir kenara atalım. Yenilenelim, hafifleyelim, ruh ve beden sağlığımızı güçlendirelim.

Cemreler biraz da yüreğimizdeki bahar kıpırtısının işareti sayılıyor ve her cemrede bahar bizi yeni bir yaşama davet ediyor, o davete uymak da bize kalıyor. Bana sorarsanız baharın ruhu ve bedeni yenilemeye teşvik eden cemreli davetlerine uymanızda fayda var!
Özellikle yorgunsanız, eliniz, ayağınız kesiliyor gibi olmaya başlamışsa, bıkkın ve motivasyonsuzsanız bu davete mutlaka uyun. Hele bir de ödem, şişkinlik, iştah bozukluğu, uyku sorunları yaşıyor, alınganlıklar, unutkanlıklardan yakınıyorsanız o daveti sakın kaçırmayın. Bedenimizdeki toksin seviyesinin taşma noktasına geldiğini anlatıyor olabilir. 

Eğer toksin yükünüz hücre ve dokularınızı yaşlandırıp, paslandıracak, kirletip aşındıracak seviyelere gelmişse bundan bedeninizin de ruhunuzun da etkilenmemiş olması mümkün değildir. Kış, dört mevsimin içinde bize en çok bedensel toksin yükleyen, bizi en çok yağlandıran, bizi en çok depresyona sokan mevsim. Belki de bu nedenle bahar bu kadar keyifli, neşelidir.

Her şeyden önce hiç olmazsa birkaç hafta “tuzdan, undan, şekerden, kafeinli içeceklerden, alkolden, sigaradan, gürültüden, aşırı ışıktan  ve elektro manyetik kirlenmeden” uzak kalmalı, hayatınıza daha çok renk, daha güzel müzikler, daha düzenli egzersiz çalışmaları ve daha hoş kokulu ortamlar sokmalısınız.
 

Ruhunuzu her zamankinden daha temiz tutmayı, başkalarına kızmamayı, olabildiğince az kıskanıp, “hasetlik” tuzağından uzak kalmayı, affetmeyi, hoş görmeyi, övmeyi de unutmamalısınız.

-Toksin yapıcı kimyasallar kullanmayın 

-Mümkün olduğunca organik besinleri kullanın.
- Organik olmayan besinleri tüketecekseniz, bol suda yıkayın.
- Kutu ve konserve besinlere olan bağlılığınızı sınırlayın.
- Besin hazırlamada plastik araç gereç kullanmayın.
- Porselen, cam veya renksiz çelik pişirme kaplarını kullanın.
- Kloru uzaklaştırmak için su filtresi kullanın.
- Doğal içerikli kişisel bakım ürünlerini (sabunlar, kokular, temizleme ürünleri vs) kullanın.
- Kimyasalları evinizde, bahçenizde ve arabanızda asgari düzeyde tutun.
- Evinizden ve çalışma ortamınızdan sentetik materyalleri uzaklaştırın.
- Pencereleri düzenli olarak açın ve evinizi havalandırın.
- Evinizde az ışık isteyen ev bitkilerini (bambu, eğreltiotu, kasımpatı) tercih edin.

 

Alıntı: Osman Müftüoğlu

 

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593