UZM. PSK. DAN. M. ZEKİ SAKA


Çölleşmedir Yaşadığımız….


Küresel bir isinmadan bahsediliyor. Buzullardaki erime, okyanuslardaki su seviyesinin yükseltirken, isitiyor da. Diger taraftan kar yagisindaki azalma kaynak sularinin azalmasini da beraberinde getiriyor. Yagmur miktarinda belki bir düsüs yok ama o da bildigim kadariyla orantisiz düsüyor yeryüzüne. O kadar orantisiz ki yeryüzünün bir kismini sel götürürken bir kismi bir damla yagmura hasret yasiyor. Nihayet hizli bir çöllesme mevcut.

Dünya genelindeki manzara üç asagi bes yukari böyle tasvir edilebilir. Bozulan ekolojik denge nihayet cografyada kendini gösteriyor. Ama ben bu durumun sadece cografya sinirli olmadigini düsünüyorum. Bunu derken de etkilenenin sadece cografya olmadigini bizzat insanin, nefes alip veren her canlinin hatta yeryüzünde var olan her seyin bundan etkilendigini de biliyorum. Ama ben esas olarak ekolojik sistemdeki degismeye benzer bir degismenin beseri iliskilerimizde ve nihayet insanin kendinde de oldugunu düsünüyorum.  Ekolojik sistemdeki degismeyle beseri iliskiler arasindaki düz bir rabitadan bahsetmiyorum tabi. Ziyadesiyle zorlama bir sey olur bu iliskilendirme. Ama yukarida tasvirini çizdigim ekolojik degismenin bir benzeri pekala beseri iliskilerde de gözlemlenebilir.

Söyle ki…

Dünya küçüldükçe küçüldü, yüzyilin basinda çizilen sinirlar siyasal bir içerik olarak hala anlamli görünse de insanoglunun yeryüzündeki yatay hareketliligi müthis hizlandi. En azindan beseri iliskiler ve hareketlilik anlaminda dünya böyle bir ivme yakaladi. Sinirlardan yoksun bir dünya degil ama erisilebilir bir dünya oldu. Dünya beseri iliskiler anlaminda belli bir “sicakligi” yakaladi. Uluslar, devletler, etnisiteler arasindaki yüzyilin bakiyesi mesafeler erimeye basladi. Erime kendine özgü problemlerde getirdi tabi. Umulmadik cografyalardan hiç umulmadik beklentiler dile gelmeye basladi. Görece bir cografya bütünlügünde, ulus olmanin ortak bilinciyle yasayan insanlar arasinda farkli aidiyet kanallari, ontolojik temellendirmeler bas göstermeye basladi. Ortak aidiyetler, kimlik duygusu asinmaya basladi. Insanlar verili kimliklere razi gelmemeye basladi. Kimlik göstergesi olan etnisite, din, cinsiyet gibi formlara yeni biçimler yeni formlar eklendi. Yani bir sekilde “buzlar erimeye” basladi. Kimlikleri ve aidiyetleri var eden zemin, kendini sürdürecek imkâni modern söylemler lehine kaybetti. Yani “kaynaklar bosalmaya yüz tuttu.”   

Bütün bunlar olurken esas netice kendini beseri iliskilerde gösterdi. Dünya küçüldükçe küçüldü, evet. Diger taraftan teknoloji, iletisim araçlari yani enformasyon, beseri iliskileri bambaska bir baglama tasidi. Bence bu tam da yagmurun orantisiz yagmasi gibi bir durumdur. Beseri iliskilerin teknolojiklesmesiyle beraber iliskiler yüz yüze olmaktan çikip sanallasirken belli bir doyumu da iskaladi. Iliskilere anlamini veren doyum duygusunun esigi asagilara çekilirken siglasma kendini göstermeye basladi. Su an dünyanin herhangi bir yerindeki herhangi bir olaydan aninda haberdar olurken, olup biten hemen her sey bir malumat olmaktan öteye geçmedi. Insana, insanliga dair hemen her sey görmesek de duydugumuz, duymasak da kulagimiza degen “bir sey” oldu. Sonuç elbette “çöllesme” oldu.

Bu günkü yasadigimiz sey beseri iliskiler baglaminda tam da budur iste; “çöllesme”. Hepimiz dünyanin hayhuyu içinde, günlük iliskilerin pesinde, kendi rutinimizin içinde yasayip gidiyoruz. Duygu durumumuzu, tepkilerimizi, reflekslerimizi, tutumlarimizi sanal imajlarla ifade ediyoruz. Birbirimizin yüzüne bakmaya ihtiyacimiz yok. Birbirimizi dinlemeye zamanimiz yok. Hemhal olmanin, hallesmenin, sohbetin, muhabbetin esamisi ikili iliskilerde bile aranilasi bir sey oldu. Vs. Vs. Vs.   

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593