AV. İRFAN YILDIZ BEŞLİOĞLU


Doktor Osman Nuri Işık’a Vedâ... BU DÜNYADAN DOKTOR OSMAN NURİ IŞIK GEÇTİ!


17.12.2021 Cuma günü Ünyekent/Ali Öztürk paylasimiyla ögrendim Dr. Osman Nuri Isik’in ölüm haberini...

Büyük bir saskinlikla dondum kaldim. Nasil yani? Niye ki? Kabilinden saskinligi atmaya çabalarken, ardi ardina haber sosyal medyayi sarsmaya devam etti...

Ölüm herkesin basinda. Herkes ölecek. Ama insan yakinlarina, dostlarina, sevdiklerine konduramiyor ölümü... Ölüm hep sinir disinda dolasir da içeri girmezmis saniyor.. Oysa geliyor iste. Kimi bagira bagira kimi habersizden... Herkese saglik dagitan bir doktorun ölümü daha da sasirtiyor.. Çocukça bir duygu ama doktor da ölür müymüs diyor... Herkesi tedavi eden kisi nasil olur da... Öyle degil iste. Ölüm kapiya dayaniyor..

Osman Abiyle birçok cenazeye gittik birçok taziyeye... Ölüm ve ölmek üzerine çok sohbetimiz var. Bunlardan biri Ordu Merkez ilçede Dr Osman Hilmi Memecan’in cenazesiydi. SHP’de birlikte siyaset yaptiklarindan, çok anilari vardi. Çok

üzülüyordu.. Sonra ölenin topraga teslimi ve talkin verilmesini konustuk... “-Ey dünyayla isini tamamlamis kisi! Ey dünyayla hesabini baglamis kisi! Ey defteri baglanmis kisi! Ey hesabi yapilmis kisi! Ey faturasi çikarilmis kisi! Ey defterinde ilave yapilamaz kisi! Ey defterinde kalem oynatilamaz olmus kisi! Ey amel defteri tamam kisi... Bunlari yineleye yineleye Ünye’ye düstük... Hayat garip, doktorun doktora ihtiyaci oluyor... Ne tuhaf doktor da ölüyor... Iste 17.12.2021 Cuma günü 14:30’da Dr. Osman Isik, amel defterini tamam eyledi... 18.12.2021 Cumartesi günü Ünye Büyük Cami avlusunda birikti vefali dostlari... Yagmura-soguga karsin beklediler, cenaze namazini kildilar, haklarini yürekten helal ettiler... Ve cenaze arabasi aldi götürdü Inkur Akpinar mezarligina... Babasinin, annesinin, kardesi Savci Ahmet Isik’in, amcasi oglu Mevlüt Isik’in yanina...Amel defterini kucakladi ve indi topragin sinesine...

Dr Osman bey, inanan bir insandi.  Samimi bir mümin idi.. Inandigina dogru yöneldi...

Köyüne, topragina hep bagliydi. Babasindan, annesinden çok söz ederdi.Simdi kavustu..

Dr. Osman Nuri bey, Atatürk’e inanilmaz bir içtenlikle bagliydi. Onun büyüklügü hep yinelerdi.. O günün ortaminda, o günkü kosullarda, o imkansizliklar içinde nasil basardigini hayranlikla ve minnetle anlatirdi..

Dr. Osman, Halk Partiliydi, CHP’liydi. 1983’te demokratik siyasal hayat kismen de olsa baslayinca; Halkçi Partide görev aldi. Halkçi Parti ile Konak Sinemasinda yaptiklari görkemli kongreyi anlatirdi. Daha sonra Halkçi Parti ile Sosyal Demokrasi Partisi birlesmesinde önemli katki yapti ve görev alti. 1987 genel seçimlerinde rahmetli Dr. Sami Tandogdu ile (SHP’de) önseçimde yaristi. Bununla ilgili olarak birçok anilar anlatilir.

1992’de SHP’den belediye meclisi üyesi (1992-1994) oldu. 1994’te SHP ayri (1992’de yeniden açilan) CHP ayri girdi yerel seçime..  Bir yerel tv programina katilmak için binaya gittik, hüzünle bakti; Sosyal Demokratlar iki farkli grup olarak oturuyor: “ -Allah bizi bu hâle de mi düsürdü/düsürecekti!” diye üzüntüsünü söyledi. 1995’te CHP ile SHP birlesti. CHP-SHP ilçe yönetim kurulu birlikte toplaniyordu. 46 kisi onu baskanimiz seçtik. Ben de baskan yardimcisi oldum. Birlesik yönetimin baskanligini yapti. Ardindan 1995 Temmuz ayindaki ilçe kongresinde ayni listede aday olduk. (Kongre sürecinde üzücü bir olay yasandi. Gece, eczanesinin camlari kimligi belirsiz kisilerce saldiriya ugramis, kirilmisti.  Dedikodu mafyasi çalisiyordu. Bunu falancilar yapti dediler. Kongre süreciyle ilgili, dediler. Rakiplerden falancilar yapti, dediler. Dedikodulardan etkilendi. Savcilik sikâyeti yapti.  Mesele süpheli ve belirsiz kaldi.  Ama olaydan dolayi kalben çok yaralandi.  birçok eski dostuna küstü...)  Baskan adayimiz oydu. Kazandik. O baskan oldu ben de yardimcisi.

Aralik ayinda, milletvekili adayi olmak için baskanliktan istifa etti. Yönetim içinden beni baskan adayi önerdi. Elimi kaldirdi. Oybirligiyle baskan seçildim.

1995, 1999 ve 2002 seçimlerinde onu milletvekili Adayi gösterdik... Haci Bektas’a kendi araciyla bizzat götürdü beni.

2002’de Ankara’dayken, Cemil Yürür’ün vefat haberini birlikte aldik. Nasil da üzülmüstük... Cemil Yürür de ölür müymüs? Ölürmüs demek ki! Bu aci ölüm herkesin basinda...

2002’den sonra aktif siyasete küstü. Milletvekili olmak istiyordu ama CHP’den... Sadece milletvekili olmak istese ona kapilar açikti baska partilerde... Hattâ birgün merhum Cemil Yürür, “-Yahu Doktor milletvekili olmak istiyorsa niye söylemiyor?” demisti.. Bir zamanlarin heyheyli-kuvvetli ANAP’inin ilçe baskaniydi. Bakan Sükrü beyin kardesiydi.. Sadece milletvekili olmak isteseydi olurdu ama Doktor, CHP’den istemisti.. Olmadi, olamadi...

2004 mahallî seçimlerinden önce, yillardir konusmadigi, küs oldugu bâzi arkadaslariyla baristirdim onu. Bir restaurantda bulustuk. 3. bir kisinin geleecginden haberi yoktu. Küs oldugu kisi gelince,  çok kizdi, ayrilmak istedi. 3. kisi, çok rica etti, yalvardi, benim hiç bir seyle ilgim yok, dedi. Beni dinle, Allah'ini seviyorsan, dinle, dedi. Ben de çok rica ettim. Sonuçta konustular. Ikna oldu. Baristi. Barismak onu çok mutlu etti. Söylemesi ayip, birlikte yemek yedik ve üçümüz beraber bir-iki kadeh raki içtik.  Ondan sonra,  en az benimle oldugu kadar samimî oldu o kisiyle.  Yillarin küskünlügünün boslugunu doldururcasina, daha çok görüstüler. O kisi, hep çok saygili davrandi ona. "-Abi, yanimda dur yeter!" dedi Osman beye...  Böylesi hayirli bir duruma vesile oldugum için çok mutluydum tabii...  Osman Abinin vefatindan sonra da, en çok ilgilenenlerdendi o arkadasimiz/dostumuz...

Tabii Doktor’un bir partisi vardi ama partizanligi ve ayrimciligi yoktu. Insanî ve sosyal münasebetlerinde bu hiç önemli olmazdi. Kimseye öteki-beriki olarak bakmazdi. Herkes insandi, bu yeterdi. Iyi birisi olsun, ahlakli-namuslu olsundu; baska ne gerek! Ha, vatanina-milletine-devletine bagli olsunlar isterdi... Hainleri, hirsizlari, yolsuzlari sevmezdi.

Kimsenin siyasî fikrine bakarak muamele etmezdi...  Siyasî fikre göre degil erdemli amele göre davranirdi. Genel Islam kültürünün ve Anadolu irfaninin dogasini severdi.

Atatürk 1, Inönü 2’ydi. Has Kuvayi Milliyeciydi. Yaman Müdafaayi Hukukçuydu.Sosyal Adaletçiydi. Medenî Dünyaya bagliydi. Çagdas degerlerle uyumlu olmak isterdi.

O Ünye’sine âsik bir yigit ve erdemli insandi. Kisilikli ve onurluydu. Dürüst, samimî ve mütevaziydi.

Insandi.

Kimlere iyiligi olmadi ki? Hangi hastaya/nice hastalara sifa olmadi ki? Kimin evine gitmedi, kimin hastasina bakmadi ki? Kimi muayene etmedi ki? Hangi köye, hangi mahalleye gidip hastaya bakmadi ki? Jeeple mi gitmedi, atla mi gitmedi, yaya mi gitmedi? Kaç kusagin doktorlugunu yapti?

Verenden az (sembolik) bir miktar para aldi, yok diyenden hiç almadi; birçogundan sadece dua aldi. Aslâ paraya ve güce göre doktorluk yapmadi; hep vicdanini ve Tip bilimini dinledi. Her muayeneden sonra, duvarda resmi asili duran babasina bakiyordu. Ne konusurlardi göz göze, kim bilir!

Her hastanin sonuyla yeni hastanin muayenesi arasinda, masasindaki kitaplardan birkaç dize okur, sessizce iç çekerdi...

Doktor bey, iyi bir kitap okuruydu. Siir severdi..

Aslâ siradan bir doktor degildi. Teshisleri tam isabet, verdigi ilaçlar bire-birdi. çok ilaç yazmazdi. Mümkün oldugunca az yazardi.  Çok ilaç yazmayi deneyimsizlik ve öz güvensizlik olarak degerlendirirdi.

Müthis zekî bir insandi. Üniversitede de üstün basariliydi. Ailevî nedenlerle, Ünye'ye gelip yerlesmis, Üniversitede devam etse bugün en yüksek sifat ve mevkilerde olurdu.

Bir gün bir arkadasim  önemli bir hastaliga yakalandi. Doktor Önder Bursali, acilen Istanbul'a git, falan yere, demisti.  Ne olur ne olmaz, ihtiyaç olur diye, Dr. Osman beye bir tanidik sorduk? Falan yerde falan profesöre gidin benden selam söyleyin dedi. Hastamiz gitti. Kisi, bölüm baskani olmus. Dr. Osman'dan söz edince bir zaman durmus, hastaya çay söylemis.. "-Nasil? -N'apiyor?" demis. hastamiz da anlatmis...  "Aaah, ah," demis... "Mahvetti kendini... Burada kalsaydi... En üstünümüz olurdu. Biz tip fakültesinde okurken, onunla ayni odada kalirdik. Bana birseyler anlatsin da konuyu daha iyi kavrayayim, bana yardim etsin!" diye, "-ben onun çoraplarini yikardim..." demis.. Ve hastamiza çok yardim etmis-ti.

Doktor Osman bey, üstüün zekâli bir insandi. Tasra degirmeninde ögütülmüs, tasra karanliginda bogulmus, cahiller dünyasinda ezilmis; degeri bilinmemisti.

Delikanliydi. Insan evlâdi insandi. Kimseye zarar vermek istemezdi. Bilerek vermedi de.

Alevî-Bektasî kültürüne saygi duyar, sevgi beslerdi. Mümkün olsa da Alevî olsam diye söyledigi olurdu. Deyisleri, duvazimamlari, semahlari dinlemeye bayilirdi.

Doktor bey, bir hayvanseverdi. Ünye’deki tüm sokak köpeklerinin yükünü, esi Zerrin hanimla birlikte bir ömür boyu çekti. Doktor, sabahlari geç gelirdi ise... Bilmeyen ne ehlikeyf adam derdi. Oysa o, bir agir isçi gibi, köpeklere yemek verir, su verir, temizliklerini yapardi. Evin alti üstü, yani çevresi o hayvanlarla doluydu. Elinde kap kacak onlara bakmakla vakit geçirirdi. Doktoru o halde görseniz taniyamazdiniz.. Lokantalarda, tavukçularda, kasaplarda ne kadar artik/atik varsa toplar, o hayvanlara yedirirdi. Arabasiyla sokaklari gezer hayvanlara yiyecek dagitirdi. Her yigidin harci degil.. Hergün kim yapabilir bunlari... Hattâ Samsun’dan da toplar, kasa kasa Ünye’ye, eve tasirlardi bu tür seyleri ve bakarlardi tüm sokak köpeklerine. Belediyelerin yapamadigi isi doktor-eczaci kari-koca iki kisi yaparlardi...

Dilekçeler yazdim onlara, muhtelif makam ve mercilere.. Sokak köpekleri için toplama ve bakim merkezi kurulsun diye... Kuruldu da.. Eczaci esiyle birlikte gönüllü takip ve hizmeti birakmadilar. Son ana dek bu hayvanciklarin bakim, barinma ve beslenmesiyle ugrastilar.. Insanüstü bir gayret ve fedakarlikla yilmadan, bikmadan bu isi yaptilar. Bu yönleriyle Hürriyet gazetesinin Kelebek ekine tam sayfa haber olmuslardi da...

Rahmetli Nadir Çuhaci söyle anlatirdi: “Osman Abi’nin muayenehanesi eski Yildiz Taksi’nin arkasindaydi-Döner Çesme meydaninin Bati tarafi-; muayene sirasi kuyrugu taa Hanbogazi’ndan baslardi; düsün yüzlerce insan kuyrukta...”

Nadir bey, Doktor beyle Eczaci Zerrin hanimin evliliklerinin ilk yillarinda Yali’daki Ürer Otel’de kaldiklarini, ilk zamanlari ve yillarinin imkanlarla dolu ve çok görkemli oldugunu anlatirdi...

Nadir Abi, Doktorun en yakin dostlarindandi.

Av. Mehmet Beslioglu, Hüseyin Beslioglu, Ali Haydar Karahacioglu, Prof. Sait Kapicioglu, Orhan Bilim... Muzaffer Besli, Ismail Hakki Ates, merhum Mevlüt Isik yakin dostlari Osman Abinin...  Akpinar/Inkur Ilkokulundan baslayarak Istanbul’da Üniversiteye kaydoluncaya (Biri Orman Fakültesine, digeri Tip Fakültesine) ve üniversite dahi hayat boyunca arkadasi Orman Yüksek Mühendisi Osman Maral’dir. O. Maral, Darahta’dan, O. N. Isik, Akpinar köyünden yürüyerek gelirmis ilkokula. Düsünün o günlerin imkansizliklarini ve yol güçlüklerini...

Doktor, fakirligi de zenginligi de yasamis... Halkin her sosyal katmaninda, her asamasinda bulunmustu. Ege’de, -uzunca bir dönem- bir tatil beldesinde devremülk sahibi, (Ünye’deki tasinmazlari disinda) Samsun Çiftlik’te dairesi olacak denli varlik ve imkân görmüstü. Çocuklugundan yasliligina, hayatin iki ucunda da kisitli imkân meselesini tanimis ve bilmisti. Hayati A’dan Z’ye yasamis ve anlamis bir insan olarak, her seviyedeki insanla rahat iletisim kuran, toplumun dilinden anlayan bir kisiydi..

Bakanlar, milletvekilleri, belediye baskanlari, il-ilçe baskanlari nezdinde saygi gören biri olarak; birçok kisinin is/ekmek sahibi olmasina yardimci oldu, olanak sagladi. Ayrica kimini okutarak, kimine zaman zaman maddi yardimda bulunarak, kimine ödünç para kullandirarak el tuttu. Yardim ettiklerinin bir çogundan vefâ görmedi, göremedi.. Onlara kirildi, küstü, ama belli etmedi, içinde tuttu..

Bir dönem rahmetli Nadir Abiyle Tüpgaz Bayii ortakligi yaptilar, zarar ettiler; isi kapattilar...

Bir dönem, bir grup arkadas Yapi Kooparatifi isine girdik.. Denedik. Doktor bey, istiyordu, seviyordu ortaklasa birseyler yapmayi. Tam bir iyi niyetle..  Ne var ki, bu isler bambaska islermis; (biz) bu gibi isleri yürütecek kadar hirsli, kurnaz, cin fikirli veya ticarî akil yahut ticarî maharet sahibi degildik.. Kaybettik ne koyduksa ortaya... Baktik ki bu is naif insanlara göre degil, ceketi bile almadan/alamadan çekildik geri...

(Benim bir de kirtasiye dayanismaciligi/ortakligina girmisligim var; neyse ki orada sermayeyi yitirsem de, birkaç kalem ve galiba 2 top A4 kâgidi alarak/alabilerek- paçayi kurtarmis; artik herhangi bir ortakliga girmeye tövbe etmistim...)

Osman Abi, (rahmetli)annemin yataga bagimli hastaligi ve son döneminde, kendi annesinin de benzer sikintilar ve istiraplar yasadigini, örneklerle/anilarla anlatir, bana teselli ve ferahlik verirdi. Böylesi munis ve muhlis bir yüregi vardi..

Her Tekkiraz-Akkus yoluna gidip gelirken, Doktorun anne-babasina, Savci Ahmet Isik’a, amcasi oglu Mevlüt Isik’a içimden dua ederdim; artik onlara Osman Abi de katildi...

Hükümet Caddesindeki muayenesinin ve esinin eczanesinin önünde bir ihlamur agaci vardi. Agaca kuslar konardi. Yagmur yaginca islanir utangaç utangaç kanat çirparlardi. Nasil bir umut içindelerse, camdan içeri bakarlardi...

Içeride, bir iki misafiriyle çay içen Osman bey, rüzgarin salladigi ihlamur yapraklarina bakardi...

“Su kuslar... “ derdi, devamini getiremezdi...

Bir zamanlar tüpçü dükkani ortakligi ve particilik yaptigi Nadir Çuhaci’nin ani ve erken ölümüne çok üzülmüstü. Elinde çiçeklerle Nadir Çuhaci’yi bakmaya gittiginde hastaneye, Nadir bey can veriyordu ve çiçekler elinde kalmisti. O andaki çaresizligini, acizligini ve üzüntüsünü, gözünün nasil yaslarla doldugunu, aciyla anlatirdi...

Kardesi Savci Ahmet Isik’in ölümü onu çok sarsti...  Eski Ünye Devlet Hastanesinde, “ Bir sürü adam bir adami koruyamadik” diye esefleniyordu... Aci içinde.. Ahmet bey çok önemliydi onun için...

Osman Abi... Halil Ibrahim Dedemin doktoruydu, anneannemin doktoruydu, dayilarimin doktoruydu, teyzelerimin doktoruydu, babamin ve annemin doktoruydu, benim ve esimin doktoruydu... Ünye’de bir çok insan için bu böyle...

1992-2022(kaç gün kaldi surda!) arasi 30 yil dostluk ettik biz de.. Az mi? Kolay mi? Agabey-kardes gibi..

Kimin doktor oglu, kiminin doktor amcasi, kiminin doktor abisi, kiminin doktor kardesi kiminin doktor dedesi...

Ne yazik ki ömrünün son yillari pek rahat geçmedi. Beklenmedik sikintilar yasadi, umulmadik darbeler yedi. Iyilik yaptigi, el tuttugu kisilerden... Onlarla da sabirla mücadele etti, onlari da asti hemen hemen...

Asti engelleri bir bir... Ulu daglari asti, enginlere düsmek üzereydi de... Kirilgan, küskün ve kederli kalbi yorgun düstü; mükemmel bir Isviçre saati gibi sorunsuz ve hayranlik verecek biçimde çalisan beyni kan birakti derisinin altina ...

Doktor Osman’in ölümü çok büyük bir olay ve kayiptir. Ünye’miz bunu zamanla çok daha hissedecek...

Koskoca Ünye, Ünyeliler, yüz yirmi bes bin Ünyeli bir Doktor Osman’i koruyamadik... Bakamadik ona, ilgilenemedik hakkinca, degerini bilemedik yeterince...

18 Aralik Cumartesi günü, sessiz sedasiz, mütevazi biçimde, soguk bir havada, yagmur altinda, cenaze arabasina binip Inkur Akpinar mezarligina yatmaya giden bir gariban degildi. Gariplerin babasi, abisiydi, Doktor Osman beydi...

Ey Ünye halki, doktorunuz, doktur Osman beyiniz ölmüstür...

Beni doktur Osman beye götürün diyen yaslilar...

Ölmüstür o.

Öyle sessiz gitti ki...

Yagmurda islanan bir serçe gibi...

Kelimelerin kifayetsiz oldugu bir yere...

 

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593