HÜSEYİN OKUŞ


En Yüksek Hayır Mutluluktur

Müftü


Sana ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki “Harcayacağınız mal, ana baba, yakınlar, öksüzler ve yolcular için olmalıdır. Hayır olarak ne yaparsanız muhakkak ki Allah onu bilir”(Bakara Suresi,215)

Ramazan ayının rahmeti altında mümin kullar iki cihan mutluluğuna koşarken ellerindeki ve gönüllerindeki terazi yukarıda manasını arz ettiğimiz ayeti celiledir. Şüphesiz ayetin manası bütün zamanlara havidir.

Sözlükte “malı harcama, tüketme anlamına gelen infak ahlaki bir terim olarak genellikle “Allah rızası için çeşitli hayır yollarında harcamada bulunma, muhtaçların nafakasını sağlama” anlamını ifade eder.(Elmalı Tefsir,Cilt 1,s,335)

Bu ayeti celile ilk hüküm ve anlam olarak mali yardımı kimlerden başlatacağımızı, kimlere yardımda bulunacağımızı da öğretmektedir.

Ana, baba ve yakın akrabalardan başlatılan iyilik ve hayır, bir çemberin daireleri gibi toplumun bütün katmanlarına doğru uzanması gerektiğini gösteriyor. Tabi ki hikmet boyutu çok çok farklı olabilir ama zahiri yönü açık bir şekilde fert ve toplumun gözü önünde cereyan ediyor.

Şöyle somut bir misalle arz etmeye çalışalım. Bir anne baba düşünün her şeyi çocukları evlatları içindir. Onların acısı acısıdır. Mutluluğu mutluluğudur. Evlat açsa acıksa zorda, darda ise anne ve baba iki kat o sıkıntıyı hisseder. Bütün varını yoğunu hatta ömrünü onlara adamıştır.

Bir evlat içinde anne baba öyledir ve öyle olmalıdır. Ana babasının duasını alanın işlerini iyi gittiği ömrünün bereketlendiği gibi. Konuyla ilgili Efendimizin sözlerini ve ana babaya yaklaşımlarını her birimiz okuduk dinledik. Onları dünyada razı edemeyenlerin burunlarının yerde süründüğünü (Müslim, Birr 9, 10  ) bu hayırdan mahrum kaldığını öğrendik.

Yakın akrabalarda öyledir. Siz varlık içinde yüzerken amcayı, teyzeyi halayı vs. göremezseniz, yoksulları yetimleri, mazlumları göremezseniz hayır duadan uzaksınız demektir.

Bu toplum bu ayetlerin referansında dünyasını inşa etmiştir. Mutlu olmanın yolu vermektir. Dua almanın yolu infak edebilmektir. En yüksek hayra ulaşmanın yolu kesintisiz hayırla, iyilikle mazlumlara, mağdurlara kanat germektir. İyiliği alışkanlık haline getirmektir.

İslam toplumunun farkı vermektir. Hayır yapmaktır. İyilik biriktirmektir. Zekâtın, sadakanın, fidyenin, fitrenin bizde bir göz aydınlığı, mutluluk karşılığı vardır. Bunu nerden biliyoruz? Oruç tutup fitre verme imkânı olmayanların bile bu fitreyi verebilmek için çaba gösterdiklerini, veremediklerinde ise üzüldüklerini biliriz.

Bu ayetin insanın mutlu olması için, ne yapması gerektiğini anlatmaya tek başına yettiğine şahit oluyoruz.

Mesela vakıf medeniyetimizin altında ne vardır? Hayırseverlik, dayanışma, etrafımızı manen ve madden güçlü tutma, fakir-fukaranın yanında olma vs. vardır. Bu ve bunun gibi sebeplerle kurulan, darüşşifalar, darüleytamlar, darulacezeler, daruşşafakalar, imaretler, sebiller, daha sonraları sivil toplum dediğimiz, Kızılaylar, Diyanet vakıfları ve gönüllü kuruluşlar, bütün bunlar infak ve iyilik merkezleri olmuştur.

Bütün bunlardan ne murat edilmiştir. Hayır iyilik murat edilmiştir. Allah’ın rızasına erme, O’nun buyruklarına uyarak O’nun sevdiği bir kul olabilme çabası arzulanmıştır. Nitekim “hayırdan ne yaparsanız Allah onu bilir” ifadesi müminleri adeta coşturmuştur. En iyi hayrın ve iyiliğin sahibi ben olayım duygu ve düşüncesiyle hayırda hep yarış halinde olunmuştur.

En faziletli hayrın, harcamanın anne baba ve yakınların için olması ise içinde ayrı bir hayır ve mutluluk barındırmaktadır. Çünkü mutluluk ailede başlar.

Bereketinin ve iftar sevincinin bizi kuşattığı bu ramazanda aile fertlerimizden, fakir fukaraya, zorda, darda olandan, Filistin-Gazze’ye ve sıkıntı, içindeki bütün kardeşlerimiz için uzatacağımız el ve hayır en yüksek hayır ve el olacaktır. En yüksek hayırla iki cihanda mutlu olmak için.

 

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593