YAHYA CUMHUR TAPÇI


Her Çoban Sürüsünden Sorumludur

Yahya Cumhur Tapçı


Günümüzde, bazı kelimeler anlamlarından dolayı olumsuz bir kavram olarak değerlendirilebilir. Ancak her kelimenin cümle içindeki anlamına göre değerlendirmek ve anlamını doğru kavramak gerekir. Başlığımızdaki sözümüzden rahatsız olanlar var ise biz anlarız ki bu kişiler cehlini izhar ediyor. Cahille tartışacak halimiz de yok zaten.  Çoban, TDK sözlüğünde koyun ve keçi sürüsünü otlatan kimse olarak açıklanıyor. Bu tanım aslında çok eksik bir tanımdır. Sürü kelimesi ile kullanılmasına baktığımızda sadece koyun keçi değil, her türlü hayvanatın toplu halde yaylımını sağlayan ve onlardan sorumlu olan kişi olarak ifadesi daha doğrudur.

 

İnsanoğlu sosyal hayat içindeki mesajlarını doğadaki canlı ve cansız varlıklar üzerinden örneklerle ifade etmektedir. Bu anlamda başlıktaki çoban,yönetici; sürü ise yönetilenler anlamlarını karşılamaktadır. Bu anlamda; anne baba eşleri ve çocuklarından, öğretmen öğrencilerinden, imam cemaatinden, işveren çalışanlarından, dernek, vakıf, oba ve oda başkanları üyelerinden, muhtar mahallesinden, belediye başkanı il, ilçe ve beldesinden, emniyet güçlerinin başında bulunanlar astlarından ve ülkesinin güvenliğinden, devlet başkanı ülkesindeki her baştan, ülkenin güvenliği, geleceği ve her şeyinden, müdür emri altındaki memurlardan, ... sorumludur. Aynı anlamda emir altında bulunanların da kendi konumlarına göre belli bir sorumluluğu vardır. Kimse, bebekler hariç, sorumsuzluk şemsiyesi altında değildir.

 

Sorumluluk, sıradan bir kavram değil. Ailede, okulda, sosyal hayatta herkesin hassasiyet göstermesi gereken bir kavram/değerdir. Okullarda öğretmeye çalıştığımız değerlerden biri de sorumluluktur. Israrla bu değerlerin ailede verilebileceğini hatırlatıp duruyorsak da sorumluluk, yediden yetmişe herkesi ilgilendirir. Toplumdaki düzensizliklerin ve problemlerin sebeplerinden belki de en önemlisi, sorumsuz insanlardır… Peygamber (sav) bir hadisinde şöyle buyuruyor: “ Hepiniz çobansınız. Hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Âmir memurlarının çobanıdır. Erkek ailesinin çobanıdır. Kadın da evinin ve çocuğunun çobanıdır. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve hepiniz idâre ettiklerinizden sorumlusunuz.” (Buhârî) Burada özellikle çoban sözcüğüne dikkat çekmek isterim. Büyüksünüz, yöneticisiniz, bakansınız, müdürsünüz, vs demiyor. Çobansınız derken, kibirlenmememiz, kendimizi diğer insanlardan üstün görmememiz, emriniz altındakilerin her hareketinden mesul, hizmet edilen değil, hizmet eden olduğumuzu vurgulamaya çalışıyor. Bu hadisin anlamına uygun davranan; bu anlayışta, samimiyette ve şuurda olanlara ne mutlu...

 

İnsan, günahsız doğar, sorumsuzluğu buluğ çağına kadardır. Tertemiz olan bu insanı iyi ve kötü yapan öncelikle anne ve babası, aile efradı, sosyal çevresi ve okuldur. Akıl baliğ olan herkes, çevresinde olup biten her şeyden kendini sorumlu tutmalı ve bana ne, beni ilgilendirmez dememeli. Herkes bu anlayışla davranmalı ve sorumlu davranmalıdır. Daha düne kadar insanlar bu tür sorumluluklarını yerine getirirken şimdi ise gözünün önünde cereyan eden onca olumsuzlukları görmezden geliyor ve bana ne diyor. Toplum olarak buna mecbur bırakılmış olmamız düşündürücüdür. Burada birinci derecedeki sorumlular ülkeyi yönetenlerdir. Yukarıda saydığımız ve sayamadığımız diğer sorumluların da, sorumsuz davranmaları yüzünden toplumda düzen bozulup sosyal hayatta olumsuzluklar alıp başını gidecektir. Kaldı ki günümüzde sosyal hayatımızdaki problemlerimiz böyledir. Kurum amirlerimiz, memurlarımız, müdürlerimiz, başkanlarımız, bakanlarımız ve ülkenin en tepesindeki kişilerimiz böyle/sorumsuz kişilerin etrafına verdiği/vereceği zarar yüzünden sorguya çekileceği, vebalini taşıdıklarının bilincinde midirler acaba… Bu makamlara gelmek için nice taklalar atmaları, pek çok değerleri ayaklar altına alarak koltuklara oturabilmeleri, çobanlığa bu kadar hevesli olabilmeleri de düşündürücü değil mi? Adına çobanlık denilmediği; başkan, müdür, lider, komutan gibi sıfatlarla anıldığı içindir belki de bu kadar hevesli olunması…

 

Sorumluluk, aklı başında olan herkesin üzerine vazife olmalıdır. “ Bana ne, bana dokunmayan yılan bin yaşasın, …” gibi tavırlar sorumsuzluktur. Bu tür sorumsuzluklarımız yüzünden yanlışlar doğru gibi algılanır olmuş; ahlaksızlık, kötü söz, davranış, küfür, haksızlık alıp başını gitmiştir. Herkes kendi adaletini kendi sağlamaya çalışıyor; aile içi şiddet, cinayet, hırsızlık, yolsuzluk, ahlaksızlık, … alıp başını gitmişse bu durum, bizim toplum olarak sorumsuz davranışlarımızın sonucudur. Peygamber Efendimiz, " Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, ya iyiliği emreder kötülüğe engel olursunuz ya da Allah, yakında umumi bir bela verir. O zaman dua edersiniz, fakat duanız kabul olmaz." (Tirmizi) hadisiyle bizleri uyarırken bizler, bunca sosyal problemler içinde debelenip duruyorsak çokça düşünmeli değil miyiz? 

 

Her davranışımızda, sözümüzde, işimizde sorumluluğumuzu en güzel şekilde yerine getirmek zorundayız. Sorumsuz davrandığımız en basit işimizin sonunda çok büyük problemlerle karşılaşabileceğimizi unutmamalıyız. Herkes üzerine düşen görevi en iyi, doğru ve sorumluluk bilinciyle yerine getirirse toplum düzelir. Böylece kabahati onda bunda aramaz, asıl kabahatlinin kendimiz olduğunun farkına varmış oluruz. Öncelikle ağalığa, beyliğe heveslenip, çobanlığımızı unutup bütün iş ve işlemleri başkalarının yapmasını beklememeliyiz vesselam… 

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593