HÜSEYİN OKUŞ


Huzurda Kalabilmek

Müftü


    Kıymetli okurlarım/ dinleyenlerim eşrefi mahlûk olarak yaratılmış insanın en büyük arzusu, isteği nedir diye sorulsa hiç şüphesiz huzur diye cevap veririz. Çünkü iç huzurunuz, aile huzurunuz, cemiyet huzurunuz yoksa paranızın, malınızın, varlığınızın, kariyerinizin bir anlamı bir değeri varımıdır!

  Canımızı sıktığımız, üzüldüğümüz, kızdığımız hatta bu sebeple kalp kırdığımız o kadar çok ufak tefek işler vardır ki, bütün bunlar kırdığımız kalpleri, üzdüğümüz insanları, yaptığımız yanlışları doğrultmaya düzeltmeye bazen yetmeyebilir. Yıllar yılı acısı, izleri, hatıraları sizi hep rahatsız edip durur.

    Hayatın akışı içinde mutlaka inişler çıkışlar olacaktır. Seni rahatsız eden, mutsuz eden, huzurunu kaçıran olaylar, hadiseler, sözler, işler olacaktır. Bu dünyalık sıkıntı ve mutsuzlukların telafisi mümkündür.

  Aslında bütün mesele yaratılış gayesine odaklanabilmektir. İşte o zaman bizim için gerekli olan nedir, bana lazım olan nedir, beni asıl mutlu huzurlu eden şey nedir? Sorularının cevabını bulmamız daha kolay olacaktır.

    Günde beş kez Rabbimiz bizi huzuruna çağırmaktadır. Sabahın erken saati ile başlayan huzura çıkma işi, öğlen vakti, ikindi vakti, akşam vakti ve yatsı vakti ile o gün sona ermektedir. Ertesi gün aynen devam etmektedir.

    Şöyle birazcık tefekkür ettiğinizde huzurda bulunmanın, huzura çıkmanın ne büyük bir anlam ifade ettiğini hemen anlarız. Birincisi Allah’ın huzuruna beş vakit çıkabilmek, makama kabul anlamı taşır ki bundan daha büyük bir mutluluk olamaz. Siz dünya gözüyle, anlayışıyla bir yetkilinin kapısında saatlerce beklediğinizi ve nihayetinde içeri alınmadığınızı tasavvur edin. Kabul edilmemeyi bırakınız, saatlerce beklemeniz bile moralinizi bozmaya, huzurunuzu kaçırmaya yeter de artar bile.

    İkincisi, kulun kendini yaratanı ile irtibatının devam etmesi yaratılış gayesinden uzaklaşmaması demektir. İnsan denen varlık anlık zaman içinde bile ana merkezden kopup gidebilmektedir. Yanlış düşünmeye, kötü şeyleri hayal etmeye, başkalarına zarar verecek düşünceler içine girmeye çok çok meyillidir. Bu sebeple Peygamberimiz, Ey kalpleri eviren çeviren Rabbim, beni dinim üzere sabit kıl (Tirmizi Kader 7) diye dua etmiştir. İnsanın bir saniye bile boşluk kabul etmeyen bir fıtratı vardır. Bunu en iyi bilen Allah’tır. Bu sebeple kulunu günde beş kez huzuruna bekler ki, kul yanlış iş yapmasın. Haramlara girmesin. İnsanlara sıkıntı vermesin. Evinde, caddesinde sokağında insanların huzurunu kaçırmasın.

    Eskiler akşam erken saatlerde yatar ve güne erken başlardı. Her gün vaktin bir bölümünde, özellikle öğle vakitlerinde bir müddet kaylüle/uyku yaparak dinlenirlerdi. On beş yirmi dakika bir tefekküre dalar, günahlarını, yanlışlarını, kırdığı kalpleri, üzdüğü gönülleri, yâda daha iyi bir kul nasıl olabilirim diye düşünür, eksikliklerini gözden geçirirlerdi. Yâda gecenin bir vaktinde kalkar bir miktar ibadet eder, Peygamberimizin bize öğrettiği ve yaptığı gibi, Evrad-ı Ezkar ve tefekkürle her gece bunu tekrar ederlerdi. Camilerde uzun yıllar devam eden huzur dersleri ise ayrıca huzurda kalmanın, Allah ile irtibatta olmanın ilmi ve somut hali idi.

  Bu şekilde yapmakla, yirmi dört saat devamlı huzurda kalmayı yanlış ve hatayı en aza indirmeyi, yenilenmeyi hedeflemişti böyle hayat yaşayanlar.

  İşte iç huzur akıl sahibi, en şerefli varlık olan insan için önemli bir nimettir. Bunun ne manaya geldiğini bilenler bunu yaşayarak bir hayat kurmuşlardır. Huzurda kalma, namazla zirveye ulaştığında bir başka tezahür etmiştir inananların ruh dünyalarına gönül dünyalarına.           

 

    Bugünkü hayatı, yaşam serüvenimizi birlikte gözden geçirelim. Ne evimizdeki televizyonlar, ne cebimizdeki telefonlar, cadde ve sokağımızdaki patırtı-gürültüler ne alış veriş merkezlerindeki devamlı çalan müzikler bize adeta “Ey filan kişi beni dinle. Benimle konuş. Bana bak. Benimle ilgilen. Saatlerini günlerini aylarını yıllarını benimle geçir. Bana bağımlı ol. Ben ne dersem onu yap. Düşünme, tefekkür etme”. Siz daha fazlasını söyleyin. Daha fazlasını. Hangisi insanı daha huzurlu ve mutlu etmektedir?

  Huzurdan uzak olan, unutur ve unutulur. Huzurdan nasip sahibi olamamak dünyamızın da,  ahiretimizin de felaketi olur. Bütün mesele her şeyin sahibi Allah’ı tefekkürle, teşekkürle, hamd ile ve namazla anmaktır. Hep huzurda kalmaktır. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.(Rad 28)

 Sizleri Allah’a emanet ediyor, bir başka yazımızda buluşmak üzere diyorum.

 

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593