HÜSEYİN OKUŞ


İmanın Gücü Aldanmamaya Yeter

Müftü


 “Toplanma günü için sizi bir araya getireceği zaman; işte o, kayıp ve kazancın (kime ait olduğunun) ortaya çıkacağı zamandır. Kim Allah’a iman eder, dünya ve âhirete yararlı işler yaparsa Allah onun kötülüklerini örter ve içinde ebedî olarak kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. İşte büyük kurtuluş budur.” (Tegabün, 9)

Tegâbün suresine de adını veren “Tegâbün”: “aldanma –aldatma, kar-zarar” gibi manalara gelmektedir.

Normal hayatımızdan bu kavramlar bize yabancı değildir. Sosyal ilişkilerimizden, dini hayatımıza, ticari ilişkimizden ekonomik hayatımıza her birimizin aldanmamak, kar etmek, zarar etmemek gibi olağan bazen de olağanüstü gayretlerimiz olmaktadır.  Bunun en büyük gayesi daha iyi bir yaşam, daha iyi bir statü, yâda yaptığımız işte en iyisi olabilmektir. Başarmak,  hedeflediğimize ulaşmak için inancımızın, bir gayretimizin olması doğaldır.

Batıl bir davanın peşinde koşanların bile, boş vaatlerle kandırılıp terör örgütlerine inananların/katılanların, servetimizi çoğaltıp daha çok para kazanacağız diyerek dolandırılanların her birisi bir inanmışlığın ve ona teslim olmuşluğun neticesi değil midir?

Bütün bu gayretler dünya hayatımızı daha yaşanılır, daha mutlu, daha iyi olsun diye yapılmaktadır.

Bu kar-zarar hesabı bu dünya için yapılırken neden ebedi ahiret yurdu için de yapılmasın? 

İşte tamda Rabbimiz biz inananlara böyle açık ve sarih misaller vererek toplanma gününde, hesap vaktinde aldanmış olmayı daha bu dünyada iken kuvvetli bir iman ve tedbirle önlememizi açık bir şekilde bildirmektedir.

İman ve dünya düzleminde Kur’an’ın şu örneklerine çokça rastlarız. “Doğruya karşılık sapkınlığı satın alanlar işte onlardır. Bu sebeple ticaretleri kâr etmemiş ve doğru yolu da bulamamışlardır.’’(Bakara.16)

Peygamber Efendimizin (sas) “İki günü eşit olan ziyandadır, aldanmıştır”(Beyhaki) ifadesinde de  bir ticari terim kullanılmıştır.

Yine Rabbimizin, “Ey iman edenler sizi ateşten kurtaracak bir ticareti haber vereyim mi?” (Saff, 10) deyip devamında da ne yapmamız gerektiğini açıklaması, Allah’ın kullarına rahmetinin tecellisidir. Kalan kısım yani gereğini yapmak kulun asli görev ve vazifesidir. Neden? Toplanma gününde Eyvah dememek aldanmamak için.

Yine “Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın; o, yoldan çıkarıcı da (şeytan) Allah hakkında sizi aldatmasın. (Lokman,33)

Aldanma yolları çeşit çeşittir. Dünyada yaptığımız işler gereği, merhametimizden veya tecrübesizliğimizden ya da başka sebeplerden dolayı aldanmak mümkündür. Aynı zaman da dünyada ki aldanmanın telafisi mümkündür. Tekrar işimizi, kazancımızı, sıkıntımızı yoluna koyabiliriz.

Lakin hesap gününün aldanması, karı-zararı daha telafisi olmayan dönüşü olmayan bir aldanmadır. Bu sebeple akl-ı selim kalbin daha bu dünyada gereken önlemi alması gerekmez mi?

Sevgili Peygamberimizin bir mesele üzerine (Medine pazarında) “Bizi aldatan bizden değildir”.(Müslim, Îmân, 164) diyerek aslında insanları aldatanlara çok ağır bir söz söylemiştir. Bir mümin bu dünyada bile bu sözün muhatabı olmak istemezken hesap gününü düşünelim. Özellikle şu günlerde bazı insanların dünya menfaatlerini elde etmek için helal-haram tanımaksızın daha çok kazanmak için, yâda toplumda aynı işi yapanlarla birlikte onlardan geri kalmamak için fırsat kollaması, stok yapması, fiyatları artırması emek harcamadan daha çok kazanç elde etmeye çalışması bir kar değil, bilahare en yakın komşunu aldatmaktır. Böyle bir anlayış ile bu dünyada kazandığını zannedenler maalesef ahiret yurdu için aldanmışlardır.

Rabbimiz küçük günahlarımızı örteceğini ama kul hakkı olanların istisna edildiğini bildirmektedir. O’nun rızasına ermenin yolu Ahirette aldanmamak için, dünyada aldatmamaktan geçer. İşte o zaman her iki cihanda kazanmış oluruz. Bu da imanın gücü ile mümkündür. İşte büyük kurtuluş budur.

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593