Ekonomik büyüme ve toplumsal refah sadece doğal kaynaklarla veya stratejik konumla sağlanamaz.
Türkiye ve İslam dünyasının küresel sahnede hak ettiği yeri alabilmesinin asıl anahtarı, bireylerin ve kurumların benimsediği iş ahlakıdır. Ne yazık ki bu anahtar, hâlâ çoğu kapıyı açmakta zorlanıyor.
Tarih boyunca büyük medeniyetler inşa etmiş, bilimde, sanatta ve ticarette iz bırakmış bir coğrafyanın mirasçılarıyız. Ancak bugün, iş ahlakı eksikliği ekonomik ve sosyal kalkınmanın önünde en büyük engel olarak karşımıza çıkıyor.
Tembellik, kısa vadeli kazançlara odaklanma ve iş disiplininde eksiklik, sadece bireysel üretkenliği değil, kurumsal güveni ve toplumsal dayanışmayı da zedeliyor.
Sorunun kökeni karmaşık: Eğitim sistemlerimiz iş ahlakını ve sorumluluk bilincini yeterince aşılamıyor; kurumsal kültürler hiyerarşi ve bürokrasi odaklı, etik ve performans ikinci planda kalıyor.
Toplumsal normlar ise girişimciliği ve yenilikçi çabaları yeterince desteklemiyor. İş ahlakı, sadece bireysel bir eksiklik değil; sistematik bir kültürel ve kurumsal meseledir.
Çözüm ise çok boyutlu: Eğitim sisteminde iş ahlakı küçük yaşlardan itibaren kazandırılmalı, etik ve üretkenlik temelli müfredatlar hayata geçirilmeli.
Kurumlar performans ve şeffaflık odaklı yönetim modelleri benimsemeli; yolsuzluk ve suiistimal davranışlarına karşı güçlü denetim mekanizmaları kurulmalı.
Toplum, emeği ve üretkenliği ödüllendiren bir kültürle desteklenmeli, tembellik ve kısa vadeli kazanç odaklı davranışlar eleştirel bir bakışla sorgulanmalı.
İş ahlakı yalnızca ekonomik büyüme için değil, toplumsal güven ve bireysel tatmin için de vazgeçilmezdir.
Türkiye ve İslam dünyası, gençlerini iş ahlakıyla yetiştirerek, küresel sahnede hak ettiği yeri alabilir. Geleceğin medeniyetini inşa edecek olanlar, disiplinli, üretken ve etik değerlerle donanmış bireylerdir.
Bugün atılacak adımlar, yarının güçlü ve güvenilir toplumlarını şekillendirecektir.
