Hıristiyan dininin peygamberi Hz. İsa’nın Kudüs yakınlarında ortaya çıktığı söylense de bu dinin yayılmaya başladığı topraklar öncelikle Anadolu’dadır. Bu yayılımda Karadeniz Bölgesi, Akdeniz’deki ilk yayılım alanları olan Tarsus, Hatay ve Kapadokya bölgeleri kadar önemli bir yer tutar.
Hristiyanlığın İlk Dönemi
İlk yıllarında Hristiyanlık dini Romalılar tarafından, biraz da Yahudilerin kışkırtmasıyla büyük bir zulümle karşılaşmıştır. Yüzyıllar süren bu baskılar karşısında yayılımı oldukça yavaş ve gizli gerçekleşmiştir.
Hristiyan topluluklarının kendilerine gizleyerek tecrit ettikleri dönem en az 250yıl sürmüştür. İbadetlerini gözlerden uzak, ulaşılması güç sarp tepelerdeki kaya kovuklarında ve mağaralarda yapmışlardır. En bariz örnekleri Kapadokya Bölgesindeki Hristiyan yerleşimleridir. Ihlara Vadisi, Ürgüp ve Göreme’deki sığınaklar, Kaymaklı ve Derinkuyu yeraltı şehirleri baskı altında dini yaşamlarını ifade etmeye çalışan toplulukların barınaklarıdır.
Hristiyanlığın ilk döneminde Karadeniz’de şapel yahut küçük boyutlu kiliselere gözlerden uzak dağlık arazide yer alan mağara ve kaya oyuklarına rastlanılmaktadır.
Karadeniz’deki İlk Hristiyan Sığınakları
Roma zulmünden korkan ilk Hristiyanlar oldukça yavaş ve gizli biçimde örgütlenmeye başlamışlardı. Karadeniz’in sarp ve gizlenmeye elverişli coğrafyası, bölgedeki ilk Hristiyanlara adeta kucak açmıştı. Sonraki yüzyıllarda bu coğrafya merkezi otoriteye karşı koyan asilerin mekânı olacaktı. Tarih boyunca hep böyle olmamış mıydı? Kuzey Anadolu’nun bu geleneksel işlevi, Kaşkalardan başlayarak tarihin her döneminde mahalli güçlere ve asilere yurt olmasıydı.
Osmanlı resmi belgelerinde ahali halkını “etraki bi idrak” olarak belirten, Sufi, Çapanoğlu vb. ayaklanmaların Canik bölgesinde ortaya çıkışı, Kurtuluş Savaşı öncesi Rum ve Ermeni çetelerinin bölgede boy göstermesi tesadüf değildir. Bu dönemde bölgeye Mustafa Kemal’in müfettiş olarak düşünülmesi ve Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı’nı buradan başlatması da tesadüf olamaz.
Haliyle bölgenin bu elverişli konumu, Karadeniz’in ilk Hristiyanlarını engebeli dağların doğal oyuklarına, mağara kovuklarına ve gizlice ibadet edebilecekleri mekânlara yönlendirdi.
Bunlardan birkaçı Ünye Kalesi çaprazında, kaleden daha yüksek konumdaki Kızılkaya’da bulunmaktadır.
Ünye Kızılkaya Saklı Kiliseler
Ünye kent merkezine yakın en yüksek tepe Kızılkaya’dır. Bu nedenle “Ünye’nin terası” dersek, yanlış olmaz. Ünye-Niksar karayolunun 4. km.’sinde yer alan Çatalpınar Köyü üzerindedir. Ünye Kalesi ile karşı karşıyadır. Altından Çevre Yolu tüneli geçer. Doğal bitki örtüsünden arta kalan kısımları kırmızı kalker rengindedir. Bu nedenle Kızılkaya adıyla anılır.[1]
Kızılkaya’da insan yerleşimine ait çok sayıda doğal oyuklar, geçitler ve mağaralar mevcuttur. Bu mağaraların ikisinde, duvara resmedilmiş “kilise freskleri” bulunur. Yıllar öncesinden günümüze kavuşurken zamana yenik düşmüş, tahrip görmüş olmalarına rağmen inatla var olmayı sürdürmektedir. Erken dönem Hıristiyan tapınağı gibi kullanılan bu mağaralarda önemli bir tarih gizlidir. Sadece duvarlarına çizilen resimlerle değil, çevrede meşe-pelit ağaçlarının, çalıların ve dikenlerin gizlediği çömlek kırıklarından eski yerleşimlere ait bulgular taşır.
Tepeye ulaşıldığında Ünye ayaklarınızın altındadır. Batı terasından Terme tarafını, Doğu yönünde ise Fatsa’ya ve Yason’a kadar uzanan sahil şeridini görürsünüz.
Ünye Kızılkaya, Ünye Tarih Araştırma Grubu ve Kent Konseyi’nin girişimleri sonucu 2019 yılı Mart ayında “sit alanı” olarak tescillenmiştir.
“Ünye’nin 5 km. kadar güneybatısında, Ordulular Mahallesi’nde bulunan Kızılkaya Kale’si (Resim 8) ile Kızılkaya’nın farklı yükseltilerinde iki şapel bulunarak incelenmiştir. (Şapel I, 37 351300 doğu, 45 52209 kuzey; yükseklik 264 m. ve Şapel II, 37 351286 doğu, 45 52171 kuzey; yükseklik 325 m. olarak GPS verileri alınmıştır). Kayalığın yüksek, ulaşımı güç ve tehlikeli olan sarp bir kesimine, doğal yapıdan yararlanılarak yapılan Şapel II bir rahip hücresi olmalıdır. Şapel I ve Şapel II’de tahrip edilmiş fresk kalıntılarına rastlanmıştır.”[2]
Ordu Kurul Kayalığı (Şapel Mağaraları)
Kurul Kayalığı, Karadeniz sahilinin yaklaşık 9 km. güneyinde konumlanmaktadır. Doğu ve Orta Karadeniz bölümlerini birbirinden ayıran Melet Irmağı (Melanthios) Kurul Kalesi’nin doğu eteğinden geçerek Karadeniz’e ulaşmaktadır. Yoğun bir bitki örtüsü tarafından kaplanmış olan kayalığın zirvesi tüm çevreye hâkim manzarası nedeniyle daha önceki yıllarda mesire alanı olarak kullanılmıştır.[3]
Helenistik bir yerleşim olan kale yakınında, zirvede bulunan doğal mağaraların (küçük oyuntular) şapel olarak kullanıldığı izlenimi yaratmaktadır. Bu kanının yaratılmasında belli belirsiz kilise fresk kalıntıların rolü vardır.
Trabzon Beşikdüzü Mağara Şapeli
Günümüzde yol kenarında bulunan ana kayanın oyulmasıyla oluşturulmuştur. Yapıda bir adet giriş açıklığı bir adet de pencere açıklığı bulunmaktadır. Giriş açıklığı güney yönünde pencere açıklığı doğu yönünde yer almaktadır. Yapı iç mekânda iki bölümden oluşmaktadır. Yapının içten üst örtüsü beşik tonoz şeklinde oyulmuştur. İç mekânda fresk kalıntılarına rastlanmaktadır.[4]
İlk Hristiyanlardan Mübadele Yıllarına
Karadeniz’in ulaşımı zor olan sarp yükseltilerinde çoğu ciddi bir incelemeden geçmemiş, sayısız mağara ve kaya oyukları bulunmaktadır. Karadeniz Kapadokya’sı yahut Pontus havalisi, o dönemden başlayarak oldukça muhafazakâr Hristiyan cemaatlere sahip olmuştur. Roma yönetimi Hristiyanlığı resmi din olarak benimseyince, bu cemaatler kent merkezlerinde ve köylerde hızla çoğalmaya başladılar.
Bölgenin Türkler tarafından fetih ve iskânından sonraki yıllarda da Hristiyan cemaatlerin ibadetlerini serbestçe yapabildiği, kiliselerin sayıca azalmadığı, aksine arttığı görülmektedir. Aynı paralelde Hristiyan nüfus da çoğalmış, yüzlerce yıl Müslümanlarla bir arada yaşamayı sürdürmüşlerdir.
Bir arada sürdürdükleri yaşam, Osmanlı’nın son döneminde barışçıl olmaktan çıkıp daha farklı bir biçiminde kendini gösterir.
Karadeniz’de Merzifon, Samsun ve Trabzon gibi merkezlerde Piskoposluklar açılmış, Hristiyan okulları ve manastırlar Ünye dâhil pek çok yerleşimde boy göstermeye başlamıştır.
Devam edecek: Osmanlı Barışı’nın Sonu; Tehcir ve Mübadele
Kaynaklar:
Kabayel, A, Varilci, A D. 2006, Kızılkaya, ÜTAG Araştırma Yazısı, Ünye Kent Gazetesi
Özsait, Prof. Dr. Mehmet. 2007, Arkeolojik Verilerin Işığı Altında Ünye, 25. Araştırma Sonuçları Toplantısı, 2. Cilt, Kocaeli.
Şenyurt, Prof. Dr. S. Yücel. 2017, Ordu Kurul Kalesi, Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü, S. 43
[1] Kabayel, Varilci, 2006; 1
[2] Özsait, 2007; 297-298
[3] Şenyurt, 2017;
[4] DOKAP Karadeniz Kültür Envanteri.


