UZM. PSK. DAN. M. ZEKİ SAKA


KARŞI KARŞIYA KALMAK AMA KENDİYLE


Yanlis hatirlamiyorsam eger, bu hafta sokaga çikma kisitlamasinin üçüncüsündeyiz. Yani üç haftadir, hafta sonlari evdeyiz. Hatta geçen hafta persembeden bu hafta cumadan basladi bu kisitlamalar.

Bunu demisken bu sokaga çikma kisitlamasi ifadesini tirnak içine almak lazim. Mahsurlari bulunabilir ama bence güzel bir kelime oyunu olmus. Süreci daha anlasilir ve yasanilir kiliyor. “Sokaga çikma kisitlamasi”, kendisini yasakla, sikiyönetimle birebir iliskilendirmiyor. Ki, bu kelimelerin bizim toplumsal hafizamizdaki karsiligi çok da tahammül edilesi seyler degil. Yeri gelmisken bunu söylemek istedim.

…………..

Ülkemizde görülen ilk korono virüs tespitinden bu yana geçen süreci anlamaya çalisiyorum. Meselenin bilimsel tibbi yani bambaska bir sey. Tanilama, teshis, tedavi, izalasyon, ilaç, asi vs. bunlar bambaska seyler. Ben daha çok özellikle bu sokaga çikma günlerinde insanlarin duygu, düsünce ve davranislariyla ilgiliyim.

Biz, biraz da bütün dünyayla beraber özellikle son yirmi yildir kosar adim bir hayat yasiyorduk. Bunun yirmi yilda olusmadigini elbette söylememe gerek yok tabi. Ama bu süreç son 20 yildir müthis bir sekilde hizlandi. Üstüne üstlük kitlesellesti. Yaklasik 150 yili bulan belki de geçen modernlesme sürecimizin son 20 yili kitlesel mahiyet kazandi diyebilirim. Elbette buradaki modernlesme özellikle 80 li yillardaki Özal politikalarina çok sey borçludur. Ama o dönemlerde bile bizim modernlesme sürecimiz belli eksenlerde ve belli çevrelerde gerçeklesmistir. Son 20 yilda ise gündelik hayatimizin seyri de muhtevasi da hizi da ortadadir. Ne topyekûn bas taci edebilecegimiz bir süreç ne de her seyiyle tu kaka edebilecegimiz bir dönem bu. Anlamak gerekiyor.

Mevzu uzun tabi. Uzun uzun analizler yapilabilir. Ama lafi da çok uzatip, döndürmek istemiyorum. Biz son 20 yildir öyle ya da böyle bir sekilde gayet hizli, tüketimin görünür oldugu bir hayat yasiyoruz. Buna bir de “disa dönüklügü” eklemem gerekiyor.

“Disa dönük yasamak….”

Disa dönüklükten kastim su; modernlesmenin iyice sekillenmeye ve oturmaya baslamasiyla beraber toplumlar her seyiyle kendi alani ve sahasinin disina çikiyor, kendisini yeni iliskilere eklemliyor. Söyle ki mesela bireyler, artik sadece kendisini ailesiyle sinirlandirmiyor. Yeni arkadas iliskilerinin hem miktari hem de muhtevasi farklilik arz ediyor. Ayni sekilde bir alan ve mekân olarak ev, bizim sigindigimiz ve sigdigimiz bir alan olmaktan iyice uzaklasti. Evimizi çoktan sokaga, kafelere, avmlere doru genisletmistik. Ev nihayet dönüp geldigimiz bir yerdi. Diger taraftan insanlar dogdugu yerde ölmüyor artik. Önceden gurbet olan sey, simdi bambaska bir hale geldi ve baska bir sehirde yasamak halini aldi. Ülkeler de benzer bir sey yasadi tabi. Tüm dünya küresellesme dedigimiz bir sürece eklemlendi ve bunun sonuçlari görülmeye devam ediyor.

 Ama esas mesele disa dönüklügün önce ferdi planda kendini göstermeye baslamasiydi. Biz insanlar zamani, mekâni, eylemi kendi disimiza dogru açtikça, genislettikçe öncelikle kendimizle aramizdaki mesafe açilmis oldu. Biz koca bir günün içinde yapip ettiklerimizle önce kendimizi unutuyor, kendimizle aramizdaki mesafeyi büyütüyorduk.

Simdi korona günlerinde, sokaga çikma kisitlamasiyla beraber iyice belirmeye baslayan bir sey var; süreç öyle ya da böyle bir sekilde bizi kendimizle karsi karsiya getiriyor. Kendimizle bas basa kalmaktan bahsedemiyorum. Çünkü o çok iradi ve tercih edilesi bir sey. Biz kendimizle “karsi karsiya kaliyoruz”. Durum bu. Belki de bütün bu süreçte tahammül edemedigimiz sey biraz da budur; kendimizle bas basa kalmis olmak.

    

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593