HÜSEYİN OKUŞ


Kat Kat Kazanmak Vermekle Olur

Müftü


“Mallarını Allah yolunda infak (harcayanların) edenlerin örneği yedi başak bitiren, her başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah dilediğine kat kat artırır. Allah (ihsanı) bol olandır, her şeyi bilendir”(Bakara Suresi,261)

Bir iyiliğin karşılığı on katı (Enam Suresi 10) ile Allah tarafından ödüllendirileceği islam toplumunda bilinen bir anlayıştır. Bununla beraber insanlar infaklarını/harcamalarını; zekat, sadaka, fitre, fidye vb hayırları Ramazan ayında yapmayı daha çok tercih ederler. Bunun sebebi Allah katında daha çok sevaba nail olabilmektir. Dolayısıyla Ramazan ayında fakirler, muhtaçlar, kimsesizler daha çok gözetilir. Onların ellerinden tutulur. İftarlar sahurlar yaptırılır. Adeta onlara bayram gelmeden önce bayram tadında zaman yaşarlar. Hep böyle geçsin günlerimiz isterler.

Rabbimiz bu ayeti celile de ise bire yedi yüzden bahsetmektedir. Çünkü Allah yolunda mücadeleye bir teşvik bir yönlendirme vardır. Allah için vatanını, mukaddesatını değerlerini ezan ve Kur’an’ını korumak için yapılacak cihad her şeyin ötesindedir. Bulunduğumuz toprakların her bir karış toprağı için canlarını feda etmiş aziz şehitlerimizin varlığı bir gerçeği ispatlamaktadır. Vatan olmadan bu değerleri korumak mümkün müdür? Bu cihad ruhu olmadan, bu topraklarda yüzyıllardır hür ve bağımsız olarak yaşamak mümkün müdür? Bu dayanışma, infak/harcama ruhu olmadan ordumuzla, yurdumuzla ayakta kalabilmek mümkün müdür?

İşte bu anlayış Kur’an anlayışıdır. İşte bu anlayış Sevgili Peygamberimizin ümmetine öğrettiği anlayıştır. Hz. Ebu Bekir’le, Hz. Ömer’in Allah yolunda infak etme yarışına girdiği bir anlayıştır.

Bu sebeple biliriz ki Allah yolunda verilen mücadelenin sonu ya şehitlik ya da gazi olmaktır. Bir anlam da canlarımızla ve mallarımızla cenneti satın almaktır. (Tevbe Suresi 111) Allah’ın rızasına ermektir. O’nun cennetine girmektir. İşte bütün bunlar vermekle olur. Allah yolunda harcama yapmakla olur.

Aslında ayetin manası hem maddi, hem manevi anlamda yıllarca tezahür etmiş, etmeye devam etmektedir.

Bir mümin kardeşinize Allah için bir harcamada bulunsanız, ona yardım etseniz onu sevindirmekle, memnun etmekle kalmaz onun ailesini yakın çevresini, sevdiklerini sevindirir, kalplerini kazanırsınız. Daha dünyada iken kat kat kazanırsınız öyle değil mi?

Bir infak ayeti bile tek başına kalpleri, gönülleri fethedebilmekten, vatanı korumaya, kardeşliği yaymaktan mukaddesatımızı muhafaza etmeye, huzuru temin etmekten daha dünya da iken cenneti kazanmaya yetiyor da artıyor bile, öyle değil mi? Yeter ki ayetin istediği insan olma karakter ve özelliğini gösterebilelim.

Sosyal düzenin tesisi, husumetlerin kalkması ve böylece refah düzeyinin yükselmesi ancak Allah yolunda harcama kabiliyetini geliştirmekle mümkün olacaktır. İşte bu sebeple Allah, muhtacın hakkı olan zekât müessesesini ortaya koymuştur. Bu zengin müminin artık bir borcudur. Burcunu da ödemekle mükelleftir.

İşte dinimizin bu anlayışı bizi daima vermek konusunda teşvik etmiş, ancak vererek kazanılacağını öğretmiştir. Hiç bir batı toplumunda bu anlayış yoktur. Bu günü düşünelim!

Kanayan yaramız, acımız; Gazze,  Filistin, insanların katledildiği ve acının tarifinin olmadığı bir yer. Açlık ve susuzluğun kol gezdiği ve insanların, çocukların bu yüzden öldüğü yer.

Güya o kardeşlerimize yardım eden batılılar yardımlarını başlarına atıp, onurlarını yok etmeye çalıştıkları gibi, bu sebepten onlarca kişiyi de tepelerine bu yiyecekleri atarak öldürüyorlar.

Yardım etmelerinin gayesi de kendi onur ve varlıklarını sürdürme çabasıdır.

Öldürmeyi bırakınız, başa kakılarak verilecek bir infak iyi bir söz ve tebessümden daha aşağıdır, daha kötüdür.

Her bir başağımızın yüzlerce başak verebilmesi, insan onur ve izzetine özen göstererek vereceğimiz infaklarımızdır. Kazanmanın yolu kazanmaktır. Kat kat alabilmenin yolu da verebilmektir. Vererek kazananlardan olmak dilek ve duasıyla…

 

 

 

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593