AV. İRFAN YILDIZ BEŞLİOĞLU


Korona Kaygıları (5) ve Dünyayı Yönetenlerin Yarattığı Kâbuslar…


Dedik ya, dünyayi kendi hâline birakmiyorlar. Suyun akisini bozuyorlar. Hiçbir ulusun ve hiçbir ülkenin dahi hiçbir halkin kendi özgür iradesiyle karar vermesine firsat ve imkân vermiyorlar. Ülkelerin/devletlerin iç bünyelerini karistirip çalkaliyorlar. Huzur ve düzen bozuyorlar. Uluslarin/devletlerin yazgisina sûi-kast yapiyorlar ya da yaptiriyorlar. Ahtapotun bin bir kolu-bin bir eli var. Bunlarin yüzde doksani yeraltinda, gizli kapakli, yüzde onu su yüzünde, görünür durumda. Göründügünde de zaten neredeyse olan olmus oluyor.

En son örnegini ülkemiz yasadi.  Uzun süredir, devlet bünyesini kanser gibi saran; sinsi sinsi her alana öyle ya da böyle yayilan bu ugursuz yapi; emperyalizmin ajani ve usagi olarak, ulusal varligimiza kastetti.  15 Temmuz 2016’da yurdumuz büyük bir felaketin esiginden döndü. FETÖ Terör Örgütü, FETÖ Ihaneti, ülkemize çok büyük acilar ve korkular yasatti. Demokrasimize ve bagimsizligimiza, ülkemizin, birlik ve bütünlügüne yapilan bu alçak saldiri;  ulusumuzun sagduyusu ve basiretiyle, yurtseverligiyle, püskürtüldü,  def edildi.  Alçak ve hain  FETÖ terör örgütünün bu korkunç darbe girisimi, ulusal birlik ve dayanisma içinde davranan ülkemizin/devletimizin kesin ve açik basarisiyla ortadan kaldirildi. O kâbus gibi geceden, Astsubay Ömer Halisdemir gibi büyük kahramanlar aklimizda ve yüregimizde yer etti. Ulusumuzun kahramanca birlik-bütünlük-dayanisma, güç ve ruh birligi göstererek; geri püskürttügü, kovdugu, yere serdigi o ugursuz saldiri, halkimizda, özel bir duyarlilik alani yaratti; ülkesel ve ulusal duyarliklar,  algilar uyandi;  ülkemizin /devletimizin-ulusumuzun kardesligi, birligi, dirligi, emperyalist saldirilara karsi ortak refleksinin gerekliligine iliskin güçlü bir duygu ve düsünce ileri çikti, yükseldi.  Bu alçak ve ugursuz  FETÖ-Terör saldirisina karsi,  demokrasimiz ve bagimsizlik tutkumuz kazandi. Simdi, sormak gerek:  O hain FETÖ Terör örgütünün basi niye Amerika’da yasar? ABD, kara kasi-kara gözü için mi bir mâlikâne tahsis etmis ona; genis bir arazi üzerinde, keyfince yasatiyor?  Kimseye, dolarla karsiligini almadan, hattâ bire bin bir bedel almadan, bir lokma yedirmeyen, bir bardak su içirmeyen Amerika; neden bu terör örgütü basini ülkesine agirlar, dört basi mamur bir konfor içinde korumasinda tutar? Niçin bir çok ayricalik ve olanak verir?  Bu isler, CIAden bagimsiz mi? PENTAGON’dan ayri mi?  Olabilir mi?  FETÖ Terör yapilanmasi ve örgütü; açik ve net USA/CIA/PENTAGON ve olasi ki (ihtimâl dâhilinde zira CIA varsa genelde MOSSAD da isin içinde oluyor; Ingiliz gizli servisi MI6’nin karismadigi, ilgilenmedigi, bilmedigi bir is zaten olmaz)  MOSSAD hizmetinde ve –olasi ki- MI6’nin gizli ya da açik destegiyle-. Türkiye’de darbe yapmaya kalkismis olmasina;  aziz milletimizin kanini dökmüs olmasina ragmen, ABD, ülkemize bu haini, niçin (neden) iade etmiyor? Devletimizin/ülkemizin onca yogun çabasina karsin, inatla vermiyor FETÖ Terör Örgütü basini ve üstelik terör örgütü de saymiyor.  Ülkemizden/devletimizden giden onca dosyayi, onca belgeyi, bilgiyi yok sayiyor. Niye koruyor bu kadar terör-basini? Neden tutuyor onu? Belli ki kendi adami, kendi ajani, kendi elemani. Kendi beslemesi ve yetistirmesi. USA, FETÖ terör örgütünü, bir araç ve yöntem olarak kullanarak;  hem Türkiye’mizde, hem de dünyanin birçok ülkesinde, toplumu, toplumlari etkileyip yönlendirmek için, bir çok ugursuz girisim yapti.  Daha ülkemizde darbe girisimi olmazdan çok sene önce; “FETÖ’nün tehlikeli ve asiriliga meyilli oldugu (ve casusluk faaliyetleri içinde oldugu) gerekçesiyle, Rusya Federasyonu, kendi ülkesindeki FETÖ okullarini kapatmisti. (1)

Türkiye’de;  Atatürkçü ve Cumhuriyetçi, Sosyal Demokrat, Demokratik Sol, Sol ve/ya da Ulusalci ve Laiklik bilincine sahip kesimler; Sol ya da Sosyal Demokrat olmasa da, Merkez’de siyaset yapan, Cumhuriyet ve Atatürk degerlerinin önem ve vazgeçilmezliginin ayirtinda ve kendini çoklukla Millî Merkez olarak tanimlayan kesimlerle Ulusal/Ülkesel/Devletsel kaygilari olanlar; ülke/ulus  güvenligini tasa edinenler; FETÖ’YE, FETÖCÜ’LÜGE, FETÖCÜ yapilanmaya karsi sürekli olarak toplumu ve kamu gücünü (devleti) uyararak...  Ve buna engel olunmasini ve bu örgütün etkinligine son verilmesini, kararlilikla (Kamu Gücünden) talep ederken…  Birçok kesim bunlara karsi zafiyet içindeydi… Onlara sirin bakiyor; din ve Islam üzere bulunduklarini saniyordu… Veya uyuyordu…  Yahut oy ugruna, siyasal ihtiras ugruna,  onlarin zararlarini görmezden geliyordu. Veyahut onlari gerçekten zararsiz sayiyordu (saniyordu).  Zafiyet, esasen 12 Eylül 1980 Askerî Darbesiyle basladi. Kenan Evren ve Cuntasi, bu tarz cemaat-tarikat yuvalanmalarina göz yumarak, yanina yandas devsirmeye gayret etti.  Hattâ ismi Rabita(1) olan bir yapinin, Türkiye’nin, Avrupa’da görev yapan bir takim din görevlilerine maas ödemesine (Cunta tarafindan)  göz yumularak, isbirligi yapildi.  Maasi alan, maas aldigi yerden emir de alir, öyle degil mi? Vaktiyle Ugur Mumcu, bu örgütü çok yazdi. Gerçekleri ortaya döktü. 12 Eylül 1980 Askerî Darbesinden ve Cunta yönetiminden itibaren zafiyet baslayarak veya yogunlasarak, is, taa15 Temmuz’a dek uzandi. Kenan Evren ve Askerî Cunta’si, bunu, ABD ve CIA’nin disinda mi yapti. Hiç sanmam. Darbeyi yaptiran ABD/CIA, darbe sonrasi neler yapilacagini (da) cuntaya dikte etmistir/ettirmistir. Öyle degil mi? ABD, dedigini yaptiramadigi yerde, darbe yaptirarak, dedigini yapacaklari is basina getiriyor. Dünyada birçok örnegi var bunun. Sözgelimi, Orta Amerika, Karaipler, Güney Amerika, bir türlü huzur bulamiyor, USA’nin gizli ya da açik (hukuksuz) müdahaleleri nedeniyle… USA/ABD denen dev yapi, petrolden ve kandan beslenerek güçlü kaliyor. (Büyük Britanya denen Ingiltere farkli mi? Sömürgeleri olmasa, dünyanin birçok ülkesini –eger-sömürmese; ‘üzerinde günes batmayan imparatorluk’ olarak kendini niteleyerek, yeryüzünde ne kadar da genis bir araziden halklari sömürdügünü –kapali olarak- itiraf eden bu devlet; kasik kadar ada olan –Ingiltere- ülkesinde; yagmurlarin, bulutlarin ve kuzeyin isiklari altinda, aç kalir desek yanlis olmaz. )  USA/ABD damgali militarist(askercil) müdahalelerin dünyada örnegi çok. ABD, müdahale ettigi ülkelerde,  genellikle ve sonuç olarak askerî veya yari askerî/yari sivil diktatörlükler kuruyor. ABD, çekildigi yerlerde de terör batakligi ve/veya iç savas birakiyor. Afganistan ve Irak bunun en yakin örnegi. Suriye’de de durum benzer. Iç savas yasayan bu ülkede; bölünüp parçalanmada, ülke halkini birbirine düsmesinde, Rusya, Iran, Israil, Fransa vb. etkisi var da ABD etkisi yok mu? Dünyanin neresinde bir hareketlilik varsa, USA orada mutlaka var. “Eger bir nehirde iki balik kavga ediyorsa, bilin ki, oradan, az önce uzun bacakli bir Ingiliz geçmistir.” (Kizilderili Atasözü)- Kaynak: Eksi Sözlük-  Eee, ABD olur da, Ingiltere olmaz mi? Ne mümkün! Bu, bir olgu.  Konumuza dönelim: Böylelikle; özellikle, 1980 Askercil Darbesinden bu yana;  gelmis-geçmis iktidarlarla mevcut iktidarin bu konuda gerekli özen ve duyarligi göster(e)medigi, farkinda olmayi (zamaninda, vaktiyle) basaramadigi, deyim uygunsa uyundugu/uyanilmadigi/uyanilamadigi, ayikilmadigi/ayikilamadigi;  tehlikenin önem ve büyüklügünün ayirtina varildiginda ise oldukça geç kalinmis oldugu ve bu hain-alçak darbe girisiminin kapiya geldigi, açiktir. Gecikerek de olsa; kamu gücünün ve siyasal iradenin, bu korkunç ve alçak yapinin ayirtina vararak; -bu hain yapiya- savas açmasi, dogru,  önemli ve degerlidir.

Neyse ki, devletimizin (Kamu Gücünün) bu konuda kararli ve kesin tutumu; sonuç olarak, ortaya çikmis; devletimiz, devletligini bu anlamda göstermistir. Kamusal alana oldukça genis biçimde yayilmis olan bu ihanet sebekesinin/ hain terör örgütünün hücrelerini, devletimiz 15 Temmuz’dan sonra, önemli ve çok ciddî ölçüde temizlediyse de hâlâ da mutlak bir temizlik ve arinma saglandigini sanmiyoruz. Nitekim Kamu Gücüyle;  asama asama, yeni operasyonlar yapiliyor ve ele geçmemis diger hücreler ve üyeleri saptanip yakalaniyor. Bir kanser mikrobu gibi bünyeye girmisler. Demek ki bosuna bakip beslemiyor USA/ABD bunlari. Bu konularda gazeteci Nedim Sener basta olmak üzere, birçok gazetecinin/arastirmaci yazarin yazdiklari oldukça bilgi verici. Ulusal düzeyde yayin yapan televizyon kanallari; onursuz ve alçak darbe girisiminden bu yana; bu, eli kanli ve hain terör örgütünün; ülkenin, ulusun ve devletin aleyhine ne haltlar yedigini, topluma/halka anlatmak için çabaliyor; sabahlara dek programlar yapiyor, uzmanlari konusturuyor. Hattâ, bir zamanlar o mel’unlarin içine düsmüs/girmis iken, bir biçimde yanlisi/gerçegi görerek yahut fark ederek ayrilmis olan (onlarin) eski mensuplari da, ayrintili olarak,  programlara çikarilarak konusturuldu. Bu lâinlerin türlü iftiralarla magdur ettigi bir çok eski kamu görevlisi de çikip konustular, anlattilar (bunlarin) zararli ve yakici/yikici faaliyetleri hakkinda.  Ciddî ve bilimsel yayin yapar basin kesimi (/yazarlar/gazeteciler) de önemli aydinlatmalar ve uyarilar yaptilar/yapiyorlar. Konu hakkinda birçok arastirmaci/yazar kitabi yayinlandi. Bunlarin nesnel ve bilimsel olanlari çok ve konuyu isiga kavusturmaya çok yardimci oluyor/olabiliyor. Bu konu, millî (ulusal) bir meseledir. Ve kamusal gücün/devlet bütünlügünün ve siyasal iradenin; artik, bu örgütün canlanmasina firsat ve imkân birakmamasi gerektigi gibi; devletin/kamu yapisinin içine; bu örgüt benzeri sizmalara; yeni veya degisik; ismi su ya da bu, baska cemaat/tarikat yapilarinin çöreklenmesine, devlet içinde devlet, kamuya ragmen kamu gücü, siyasî iradeye ragmen baska bir irade ve Anayasaya ve yasalara ragmen; hukuk/yasa disi is ve islemlere, hareketlere alan/ortam, firsat ve izin vermemesi gereklidir.  Devlet iradesinin; artik dalginlasmamasi, uykulu kalmamasi, sürekli duyarli ve deyim yerindeyse alarm durumunda bulunmasi gerekir.

Ülkemize/ulusumuza, ulusal varligimiza yönelen; kökü, kâh disarida kâh içeride olan tüm hain ve alçak girisimlere karsi;  ulusal birlik ve bütünlük içinde tutum alarak;  kamu gücünde, Anayasal ve yasal arinma saglanmalidir. Kamu gücü, kamusal bürokrasi, kamusal aygitlar ve güçler; yalniz Anayasaya ve yasalara bagli ve uygun davranmakla ve ulusal istençten (millî iradeden) baska yerden buyruk almamakla, kendilerini yükümlü ve zorunlu saymali ve bu gereklilige yüzde yüz uymalidir.

Bunun yaninda; devletin/kamu yönetiminin ve siyasal iradenin; mütedeyyin insanlarin; bir daha, bu tarz ugursuz yapilarin tuzagina düsmemesi ve oyuna gelmemesi için;  gerekli önemleri,  ilk ve ortaögretim çagindan baslayarak ve yüksekögrenim asamasinda da devam ederek; ögrencilerin, barinma, yeme-içme, giyinme, harçlik; sosyal, egitsel ve kültürel ihtiyaçlarini, önemle ve kararlilikla yerine getirmesi; deyim yerindeyse, 0’dan 100’e kadar (yâni kisilik olusup oturuncaya kadar), ögrenim gören tüm çocuklarin ve gençlerin, altyapi ihtiyaçlarini gidermesi zorunlu ve kaçinilmazdir.  Anliyoruz ki, çocuklar ve gençler; yurt ve ev ihtiyaçlari, dersane ve burs ihtiyaçlari, sosyal-egitsel-kültürel çevre ve ortam ihtiyaçlar içinde; bu zalimlerin agina düserek (bunlara) avlanmaktadir. Diger yandan da, türlü türlü alanlarda; kamuya personel alimlarinda; bireylerin, zaaf ve umut yahut çaresizlik veyahut yogun bir gelecek ve geçim kaygisi içinde, maiset tereddütleri yasadigi dönemlerle; velhasil, insan yasantisinin, kritik geçitlerinde, pusuya yatarak; firsatçilik ve isgüzarlik yaparak;  insanlari avladigi için; devlet, bu bataklik ve risk alanlarini (alacagi,güven verici ve objektif önlemlerle)  kurutmalidir. 

Dip Notlar:

1)  Nitekim: “Türkiye'nin Moskova Büyükelçiligi Basin Müsaviri Orhan Gazigil, FETÖ’nün tehlikeli bir örgüt olugunu vurgulayarak ‘Rusya bu örgütün tehlikeli oldugunu anlayan ilk ülkelerden biriydi’ dedi.  Ayni açiklamasinda, Gazigil: “Darbe girisiminin basarili olmasi durumunda Gülen’in dini lider olarak Türkiye’ye dönmeyi planladigina”isaret eden Gazigil, ‘Gülenciler Türk siyasi ve toplumsal hayatinda bulunduklari 40 yilda kendi varliklarini bile inkar ettiler. Türkiye ve yurtdisinda binlerce okul, hastane, dersaneler, holding, gazete, televizyonlar faaliyet gösteriyordu. Ancak buna ragmen sanki böyle bir imparatorluk yokmus ve hiç birinin Gülen ile ilgisi yokmus gibi davraniyorlardi. Fakat Türkiye’de herkes bu devasa agin varligindan haberdardi. Bu imparatorluk hakkinda açik sekilde konusmaya cesaret eden yazarlar ve gazeteciler ise hapse atiliyordu.’ “ diyor. Gazigil, Ayni haberde; Gazigil’in: “Rusya’nin FETÖ ile mücadelesine de deginerek “Bu arada sunu da hatirlamak lazim: Rusya, FETÖ'nün tehlikeli ve asiriliga meyilli oldugunu anlayan ilk ülkelerden biriydi. 2000’li yillarin baslarinda Rus mahkemelerinin kararlariyla Gülen okullari Rusya’da kapatilmisti” ifadelerini kullandi”gina deginiliyor. (Kaynak: Internet Ortami, Google)

2) Rabita: “asil adi "rabitat-al-allam-al-islami" olan Suudi Arabistan kökenli seriatçi örgüt.. örgütün misyonu kisaca dünya üstünde seriat adina yapilan ne varsa ona maddi ve politik destek vermektir.. bu örgüt bakanlar kurulu kararnamesiyle 1982-1984 yillari arasi Bati Avrupa'daki Türk imamlara maas ödemistir.. Ugur Mumcu tamamladigi son kitabi olan "Rabita"da bu konunun ve Türkiye üstünde oyun oynayan seriatçi örgütlerin üzerine cesurca gitmistir.. Birçok çevreyi rahatsiz ettigi için kendi(sine yapilan) –ugradigi- suikastin sebebi de bu kitaptir..” “Rabita örgütü özellikle 12 Eylül 1980 sonrasinda ….Türkiye'de büyük bir güç kazanmaya baslamistir. Yurt disindaki imamlarin maaslarinin ödenmesinden, Türkiye'de yasaklanan… (birtakim/bazi)…   tarikatlarin yeniden organize bir hale gelmesine, devlet kademelerine takivyeci, seriatçi sempatizanlarin yerlestirilmesine kadar pek çok çalismaya maddi ve manevi destek vermistir.”  (Kaynak: Eksi Sözlük)

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593