RECEP ÖZCAN


KÖYLER BİTTİ

Her şey değişiyor zaman içinde yaşadıklarımız tekrarı olmadan yenisini yaşayıp hayatımıza devam edip ömrümüzün sonuna ulaşıyoruz.


Herkesin doğduğu mekân onun memleketi en sevdiği yer halini alıyor. Bu köy veya şehir olabilir. Benim Karadeniz’in bir köyü memleketim olmuş, orayı da kendime yurt edindim.

Benim köyüm diğer köylerle benzerlik göstermektedir. Dağların arasında, şırıl şırıl akan küçücük derelerin içinde olduğu, kendine özgü küçük ormanlıkta ağaçlıkları olan, fındık bahçeleri ile donatılan, küçücük düzlüklere ve yamaçlara kurulan alandır.

Altmışlı yıllardan, seksenli yılların sonlarına kadar insanların kalabalık olarak yaşanılan köyüm, doksanlı yıllardan itibaren yaşayanlar çocuklarını Büyükşehirlere uğurladılar. Köyde araziler parçalanmaya başladığı, karınlarını doğurma, sırtlarını örtme imkânı azaldığı, şehirlerin şartlarının köyden daha güzel olduğu, çalışma şartlarının ve geçimi sağlamanın daha farklı olduğu için göçler artmıştır. Yaşlılar yaşam sürelerini doldurmaları, gençlerinde gitmeleri nedeniyle köyler boşalmıştır.

Yaşanılan o yıllar hayat tam bir köy hayatı idi. Geçinme imkânları zordu ama komşuluk ilişkileri, saygı ve sevgiler, insanı ilişkiler bu güne göre daha samimi idi. Düğünlerin kalabalıklarla yapılması ve çeşit çeşit yemeklerini yemek zevkliydi. Bayramlarında helvalar ve lokumlar ikram edilir, eller öpülerek bayramların neşesi çıkarılırdı. İmece ile yapılan işlerin verdiği hazzı vardı.

Köyün cami, okul, yol, değirmen gibi ortak ihtiyaçları imece ile yapılır. Köyün her mahallesine bile bunlar vardı. Hala var, yaşlı insanlarının ölümü beklediği gibi virane halde yok olmalarını beklemektedirler. Camilerinde hocaları var ama sadece cenaze merasimlerinde cemaat bulunabilmektedir.

Fındık bahçelerinin kenarlarındaki meyvelerin verimliği ve tatlılığı insanlarını sevindirirlerdi. Evlerin öndeki dutların, eriklerin, kirazların ve incirlerin bereketi çocukların ve ihtiyarların yüzlerini güldürürdü. Ekilen mısırlar, buğdaylar ve yapılan sebzeler ağızlara lezzet verir, karınları doğururdu.

Bağları bahçeleri küçük ve büyükbaş hayvanları dolu idi. At ve eşekler taşımacılığını en güzel şekilde yaparlardı. Tavuklar, kediler, köpekler sokaklarda kendilerini gösterirlerdi. Beslenilen hayvanların bir görevi vardı onlarda görevlerini en güzeliyle yerine getirirlerdi.

Dereleri şırıl şırıl, tertemiz akar, içinde balıklar sularında beni tutun benden faydalanın diye tutulmayı beklerlerdi. Derelerde hem yüzülür hem de balıklar tutulurdu. Kadınların evde kirlenen çamaşırları derenin kenarında yaktıkları ateşte kazanlarda kaynatarak temizlerdi.

Yazları kışa hazırlık için çaba sarf edilir. Üretilen ürünler ambarlara doldurulur, hazırlık yapılırdı. Yazının değeri başkaydı, kışının farklı değerlendirilirdi. Yağan karların fazlalığı, üzerinin buz tutması ve çocukları kaymaları neşe kaynağı idi. Belirli bir yaşın üzerindekilerin av yapmaları vardı.

Köy hayatında neler yaşanırsa onlar en içten şekilde yaşanırdı. Köylerin köy olduğu görüldüğü an anlaşılırdı. Köydeki insanlar görüldüğünde, hareketlerinden anlaşılırdı.

2014 yılında İlimiz Büyükşehir statüsüne girince köylerde mahalleye dönüştürüldü. Zaten köyler yavaş yavaş kendini kaybediyordu fakat bu kanunla da hızlanmış oldu.  Mahalle olunca hizmetler daha çok gelecek zannedildi fakat değişen bir şey olmadı.

Köyler fındık mevsiminde mesire alanı gibi kullanılmaya veya tatil alanları gibi olmaya başladı. Eğer fındık olmazsa köylere kimseler uğramaz. Hatta kuşlar bile uğramazlar. Çünkü yiyecek bir şeyler bulamazlar, aç kalırlar. Açlığın olduğu yere insanlar bile uğramazlar. İnsanın olduğu yerde hayat vardır.

Bizim Ünye’nin köylerinde fındık olmazsa köyler bitmişti. Fındığın kökünün toprakta duruyor olması, ufak bir bakımla hayatını devam ettirebilmektedir. Bu da bizlerin belli mevsimlerde gelmemize sebep olmaktadır. Her sene yeniden ekilen tarım ürünü yetiştirmiş olsaydık, bu toprakları hiç kimse işlemezdi. Arazinin kişi başına az olması, tarımın elle yapılabilmesi, makinaların kullanılamaması nedeniyle tarım yapılmazdı. İşte bundan dolayı köyler biterdi.

Köyler bitti diyoruz ama yine de yaz döneminde kısa olsa da tatil niyetine gidiliyor. Havası tadılıyor. Biten köyleri kimlere emanet ediyoruz hiç düşündük mü? Köyü kendi kendine emanet etmek doğru olmaz. Yoksa tarihe gömülür gider. Köy unutulmaz ancak yaşamak gerekir.

 

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593