TURGAY GÜVEN


Lozan Barış Masası

Eczacı Dr


 “Ben mondross’tan, yenilgi’den değil, Mudanya’dan, Zafer’den geldim”              

 “ Beni barış için çağırdılar, ben geldim, ama, onlar daha gelemediler.”                                       

Ankara TBMM Ordusu 26 Ağustosta Dumlupınar köyünden Büyük Taarruzu başlatmış, 9 Eylül 1022 de İzmir’e girmiştir. Kurtuluş Savaşı  sona ermiş, Yunan Ordusu, İzmir’de  denize dökülmüş, Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa, yeniden Türk bayrağı çekilen Vilayet Konağı’ndan  halka  yaptığı konuşmada  .. savaş alanlarında kazanılan başarıların ve hakların uluslararası bir toplantıda savaşa katılmış veya  katılmamış olsun,  etrafımızdaki  belli  başlı  devletlere kabul ettirilerek,  vatan sınırlarının  güvenliğe  alınması gerektiğini.. belirtmiş,  İzmir’in kurtuluşundan sonra,  Türk Orduları İstanbul’a yönelince, İngiliz ve Fransızlar barış istemek zorunda kalmış,  Mudanya Mütarekesi-Ateşkes Anlaşması imzalanmıştır.

Ankara Hükümeti tarafından  Lozan Barış Görüşmeleri’ne Kurtuluş  Savaşı’ndan  Zafer’le çıkmış Türkiye  Devleti’nin  temsilcisi  olarak katılan İsmet İnönü,   herkesten önce  görüşmelerin  yapılacağı İsviçre’nin  Lozan Kentine ulaşmış, zaman geçirmeden, Kurtuluş Savaşı sırasında daha yumuşak bir tavır sergileyen Fransız  Hükümeti Başbakanı Poincare  ile görüşmek üzere Paris’e  geçmiştir. Orada bir basın toplantısı yapmış ve “Beni barış için çağırdılar, geldim, onlar  daha gelmediler.” demiştir. ‘Kafasının içinde,  kuyrukları birbirine  değmeden,  yedi tilkinin  bir arada  dolaştığı’ söylenen İsmet İnönü, daha  görüşmeler başlamadan karşı tarafa ilk golü atmıştır. İsmet İnönü çok kurnazdır ve  Mustafa  Kemal tarafından  temsilci  olarak seçilmesinin sırrı odur.

 Lozan Barış  görüşmeleri, İsviçre’nin Leman Gölü kıyısındaki Quchy’de bulunan Beau-Rivage Sarayı’nın  büyük  salonunda  yapılır.                                                         

 İngiliz Başbakan Lord Curzon’da Lozan’a  gelmeden önce Paris’e uğramış, o da, Fransız  Poincare  ve İtalyan Mussolini ile  görüşmüş, birlikte ortak çalışma kararı almışlardır.                                                               

  Aslında, Lozan’da  Ankara Hükümeti’nin  karşısında mücadele edilmesi gereken iki taraf, Osmanlı’nın son kalıntıları  ve  toplantıya  katılan diğer ülkeler,  iki de  sorun vardı, Osmanlı’nın son hesaplarını kapatmak ve yeni Türkiye  Devleti’ni  karşısındakilere  kabul ettirmek. En iyisi biz  baştan alalım.                                                                                           

 Ünlü  Türk romancısı Sabahattin Ali, 1920 li  yıllarda Almanya’ya  eğitim için gitmiş  bir  Türk gencinin Berlin  hatıralarını ve büyük  aşkını anlattığı,  Kürk Mantolu  Madonna adlı romanında,  kaldığı  küçük  pansiyonda, akşam yemekleri sonrası,  pansiyonun müdavim  müşterileri ile  yaptıkları sohbetlerde, o  günlerde yeni bitmiş    Türk  İstiklal Savaşı hakkında  anlattıklarını  can kulağıyla dinleyen genç  Alman subaylarından  söz eder.

Herkes, Çanakkale  Kahramanı Mustafa  Kemal Paşa’nın  yaptıklarından, başarılarından  haberdardır  ve  Türk Ordusu’nun  Zaferlerinin hikayelerine  büyük  bir  gıpta  ile  bakmaktadırlar. Derler ki , “1914-18 yılları arasında birlikte  harp  eden Almanya,  Osmanlı  İmparatorluğu, Avusturya - Macaristan  İmparatorluğu ve Bulgaristan’dan bir tek  siz, size  imzalatılan anlaşmayı yırtıp, hezimeti zaferle  sonlandırabildiniz.  Bunun sırrı  nedir? Nasıl  yapabildiniz? İmparatorluğunuz son günlerini yaşamaktaydı, İmparatorluk  başkenti İstanbul işgal edilmiş, Padişah  çaresiz, hazine  tamtakır, Anadolu  yoksulun yoksulu, İstanbul’dan Ankara’ya  kadar, bir gariban   demir yolu hattından  başka yol bile yok.”                                                                                        

 Ben size  söyleyeyim, Mustafa  Kemal’in dehası, İsmet Paşa’nın becerikliliği, Fevzi  Çakmak ve  Karabekir  gibi  paşalar başta olmak  üzere Türk subaylarının  vatansever destekleri, Türk halkının  birliği ve Türk ordusunun  kahramanlığı  ve  yenilgiyi  kabul edemeyen insanların çabasıdır. Doğrudur,  bu kadar, güçlü  faktörlerin bir araya  gelmesi tarihte  ender  raslanan olaylardan biridir  ve  o da  bize nasip  olmuştur. Osmanlı’ya Sevr Antlaşması,  Almanya’ya  Versay  Antlaşması, Avusturyaya St. Germain Antlaşması, Macaristan’a  Trianon Antlaşması ve Bulgaristan’a Neuilly Antlaşması  imzalatılmıştır.  Bunların  içerisinde  kendisini  dayatılan  paçavrayı yırtıp atan tek  ülke, Türkiye’dir.  Türk Kurtuluş  Savaşı  apayrı  bir destandır.            

İsmet  Paşa  zeki, azimli ve cesurdu. Başka konukların kötü hava şartlarından çekinerek   yolculuklarını  erteletmelerine rağmen, o,  Bern’den Lozan’a  uçakla  gelmişti.  O  günlerde,  Lozan’daki Sovyet  Büyükelçisi’ne  yapılan suikasttan sonrada, kendisine, bu gergin ortamda  bayrak açmasının sakıncalı olabileceğine  dair  bir  uyarıda bulunulmasına  rağmen,  kullandığı   makam otomobilinden, Türk Bayrağı’nı  indirtmemişti.                                                                                                 

 Barış Konferansı  sırasında, Türk  Heyeti Konferans Salonu’na girdiğinde, ev sahibi  ve Konferans Başkanı Lord Curzon’un kendisini karşılamak için kapıya  kadar gelmediğini  fark edince, salonun  yarısına  kadar yürümüş, orada  durmuş, İngiltere Temsilcisi’nin   kendi  ayağına  kadar  gelmesini  beklemiştir.  Birinci Dünya  Savaşı’nın galiplerince  Türk  Heyeti’ne ayrılan  ayrı oturma yerini  kabul  etmemiş, Galiplerle  aynı yerde  oturmuştur.                                                                                                                                     

Lord Curzon açılış  konuşmasını  yapıp, sözlerini  bitirirken yerinden fırlar  ve  konuşmacı olarak en ön sırayı alır.                                                                          

Huyudur, Konferans  boyunca İngilizlerin bütün laf sokuşturmalarını topçu subaylığından kalma  sağırlığına  verip,  duymamazlığa    gelirken, en uzak noktalardaki  konuşmalara  cevap yetiştirip, iki de bir toplantıların en hassas yerlerinde, “Mustafa  Kemal’e görüşmem lazım”, diyerek, salondan ayrılıp, herkesi bekleterek, kendisine karşı  gizli sinir harbi yapmaya çalışan serin kanlı  İngilizlerin sinirlerini ve morallerini  perişan eder.  “Ben mondross’tan-yenilgiden değil, Mudanya’dan,  yani  Zafer’den geldim,   karşınızda  ezik yok, siz  kiminle dans ediyorsunuz.  Ne haber ….”  Demektedir.

İlk Lozan Konferansı  20  Kasım  1922’ de  açılır, ancak, anlaşmazlıklar sürdüğü  için  4 Şubat  1923’te  kesilir.                                                                                                    

  Anlaşılmayınca konferans dağılır, sonra yeniden toplanır ve   İkinci  Lozan Konferansı 22 Nisan  1923 ‘de başlar. 2. Lozan Konferansı’nda  Yeni Türk  Devleti’nin  varlığı  kabul edilir. 24 Temmuz 1923.                                       

Lozan Barış Antlaşması’nda  Trakya ve  Musul  dışında  Anadolu  sınırları belirlenmiştir. Batı  Trakya’da yerleşik  Müslüman  halk ve  İstanbul  dışında, iki azınlık  gurup karşılıklı  mübadele  edilecek, Savaş esirleri ve  tutuklu siviller  serbest bırakılacak, müttefiklerin işgal ettikleri  Tütk toprakları boşaltılacak, İmroz-Gökçeada ve  Bozcaada ile  Karaağaç Türkiyeye  verilecek, Ege-Adalar  Denizinde Yunanistanın elindeki Limni, Semandra gibi  adalar  askersizleştirilecektir. Ekonomi  ulusal çıkarlara bağlanıyor, kapitülasyonlar  kaldırılır. Ancak,  İngiliz  emperyalizminin  yarattığı Irak-Musul sorunu  çözülememiş, Türk Boğazları –Çanakkale ve  İstanbul Boğazları-konsorsiyumda kalmıştı.                                                                                                                       

Lozan’daki Antlaşma’nın topluca imzalandığı ünlü Barış Masası’na  gelince, İsviçreliler, geçtiğimiz yıllardan birinde,  Türkiye’ye  haber  gönderirler. Otelin artık yıkılacağını bildirerek,  “Sizin masanızdı, gelinde alın”  diyerek, otelin bir  odasında  yıllardır  muhafaza edilmekte  konferans  masasını  bize vermeyi teklif ederler. Türkiye masayı unuttu mu, sahip çıktımı, bilmiyorum. Daha sonra, hiçbir haber  çıkmadı. Umarım sahip çıkılmıştır. Bizim için çok değerli idi. Devamı seneye. Saygılarımla.

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593