“Okumak, anlamak ve yazmak!”
“Hocam, sik sik gazetede yazilarinizi okuyoruz. Uzun yillardir yaziyorsunuz, herhalde?” “ Evet, gazetedeki düzenli yazilarima baslayali on yil kadar var. Ancak, daha önceleri de, bazi okul dergileri ve yerel gazeteler de de yazilarim çikmisti, Yazarlik maziim ise, epey derindir.” “ Sizi birisi mi tesvik etti, kendiniz mi heveslendiniz?” “ Ben yazmayi seviyorum, okumayi da.” “ Siz Tip –Eczacilik yani Saglik dalinda meslekler sahibisiniz, ama bir çok dalda-konuda yaziyorsunuz. Yazarlik nerden çikti, nasil basladi? Bizde yazar olabilir miyiz? Nasil yazar olunur?” “O zaman, en iyisi, ben, size, yillar öncesinden bir örnekle baslayayim.” 10 yasimdayim. Devrin Ordu gazetelerinden birinde bir baslik. “Iki küçük ögrencimizin basarisi. Sümerbank’in açtigi ( sanirim sponsor) yazi müsabakasinda Gazi Ilkokulu ögrencilerinden, Lise Md. A.Riza Güven’in oglu Turgay Güven ile Fatsa Örencik Köyü Ilk Okul ögrencilerinden Ahmet Atilgan birincilik kazanmislardir. Yazi konusu 23 Nisan Çocuk ve Egemenlik Bayrami’na dairdi. Birincilik kazanan Turgay Güven’in ve Ahmet Atilgan’in yazilarini bu gün ikinci sayfada okuyucularimiza sunuyoruz.” Yil 1964. 14 Nisan Sali. Ordu- Zaman Gazetesi.
“ 23Nisan Ulusal Egemenlik’tir. Bayramlar, uluslarin kazandigi sevinçli günlerin, yil dönümlerinde yeniden yasanmasidir. Bizimde ulusça andigimiz bayramlarimizdan biri de, 23 Nisan Ulusal egemenlik Bayramidir. O gün ulusça seviniyor, bu mutlu günü ulusça kutluyoruz. 23 Nisan Türk Ulusu’nun egemenligine kavustugu gündür. Dünya kuruldugundan beri, Türk Ulusu, Egemen olarak yasadi. Kimsenin idaresi altina girmedi. Hürriyeti için yüzyillarca savasti. Sayisiz zaferler kazandi, destanlar yaratti. Yikilan bir devletin yerine hemen bir yenisini daha güçlü kuvvetli olarak kurdu. Tarihi tarih yapan Türk Ulusu oldu. Birinci Cihan Savasi sonunda, basimizdakilerin korkakligi, güzel yurdumuzun düsmanlarin eline geçmesine, egemenligimizin kaybolmasina sebep oldu. Cennet vatanimizda, yer yer düsman bayraklari dalgalanmaya basladi. Ulusça üzüntülü idik, dertliydik.Nasil yasanirdi, düsman idaresi altinda? Tarihimizde görülmüs olay miy di bu? Eli silah tutan tek Türk kaldigi müddetçe, esir yasar miydi, Türk Ulusu? Ergenokonlari yaratan, üç kitada zaferler kazanan bir ulusun çocuklari degil miydik? Etrafinda toplanacagimiz bir bas lazimdi bize. Bu bas Mustafa Kemal oldu. Türk Ulusu bunun etrafinda toplandi. 23 Nisan 1920’de T.B.M.M.’ni kurarak, yeni ve bugünkü devletimizin temelini atmis oldu.23 Nisanla yeni bir devlet kurduk. Egemenligimize kavustuk. Padisah idaresini yikarak ulusa kendi kendini idare etmesini sagladik. Demokrasinin temelini attik. Bunun için, 23 Nisan Ulusal Egemenliktir.” Yazan. Turgay Güven. Ordu Gazi Ilk Okulu. 4. Sinif.
Yazim böyleydi. O yillarda Ordu’da ilk okulda okuyordum ve Ordu il kapsaminda, ilk okullar arasi bir yazi yarismasi yapilmis, yukarida anlatildigi gibi, iki ögrenci birinci olmustuk. Hayal meyal hatirladigim kadariyla, 23 Nisan günü, törenler sirasinda, muhtemelen belediye de idi, bizi bir yere, bir odaya götürdüler, orada bir mikrofona, kendi sesimizle yazilarimizi okuduk ve belediye hoparlöründen sehre yayinlandi. Bizler de çocuktuk ve güzel günlerdi. 23 Nisan’ larda ayri bir güzel geçerdi. Yukardaki yaziyi , bize o gün, hatira olarak hediye edilen gazeteden kesip saklamistim. Daha sonralari, yaziyi gösterdigim bazi arkadaslar, sana torpil yapilmistir, dediler. Eger öyle ise, torpil hala devam ediyor, demektir. Benimle beraber birinci olan arkadasi da merak ederim. Acaba ne oldu? Böyle bir yazi müsabakasina girmemin nedeni, ilkokul sinif ögretmenimin tesvikiyle olmustu. Daha önce de siirler yazip, kendisine göstermistim. “Atam, ölmeseydin, topraklara girmeseydin, 10 Kasim, 10 Kasim , Ne olurdu olmasaydin?..” vb. gibi. Elbette, yaziyi hazirlarken biraz yardimci da olmustu. O kadar olur. Okumaya, bilgiye merakli oldugumu, masal, hikaye, gazete ve hatta roman, ne bulursam okudugumu biliyordu. Bir seferinde, yine on,on bir yasindaydim, sinifta herkes bir masal anlatsin dediler, herkes, daha dogrusu sinifin yarisi mahalle masali ‘Fatma Ninenin Horozu’ nu anlatti. Ben ‘Çizmeli Kedi’yi anlattim. Masal çok uzundur ya, bende ayrintili anlatiyorum, bir bayan ögretmen uyduruyor musun, diye sordu. Onun böyle bir masaldan bile haberi yoktu. Elbette uydurmuyordum, amma, biraz uydurukçulugumda mevcut tur. Baska türlü yaraticilik olmaz ki.
Elbette ki evimiz, devrine göre, haylice entel- kültürel bir varliga sahipti. Aile veya dost meclislerinde çok sey konusulurdu, bende dinlerdim, eve bol kitap gelir, bende okurdum. Günlük gazeteyi de okurdum. Ilkokuldayim, bir gün, ögretmenler odasinda bana, o zamanlar yeni kurulmus olan TRT’nin açilimini sordular, gazetede okumustum, söyledim. Bilecegimi biliyorlardi. Her seyden haberim oluyordu.
Inanilmayacak gibidir, amma, ayni yil, ünlü romanci Yasar Kemal’in Ince Memed kitabini da okudum. Orta okulda okuduklarimi ise hiç saymiyorum. En ilginci, daha o yasta, o zamanlar liselerde son sinifta okutulan tarih, cografya vs. kitaplarini ve hatta mantik, felsefe, sosyoloji kitaplarini dahi hiç sikilmadan okurdum. Lise yillarimin bombos geçen yaz tatili aylarinda Istanbul-Fatih- Millet Kütüphanesi’nin müdavimi idim. Her gidisimde birkaç kitap alirdim. Memure hanim da bir sey demezdi. Okuyan bulmusta.. Baba evimizde, bir duvar boyunca uzanan ve içinde klasiklerden Islam Ansiklopedisi’ne, sag sol kitaplardan, felsefeye, güncel yazarlara kadar yiginla kitabin bulundugu ufak bir kütüphane vardi. Iki üniversite yillarim boyunca, meslek kitaplarinin yaninda, ben o kütüphanenin dörtte üçünü okumusumdur. Hala da okuyorum. Elimin altinda Ünye Atatürkçü Düsünce Dernegi’nin degerli kütüphanesi bulunmakta. Evde de bir seylerim var. Kisacasi; elinizin altinda, ister koskocaman bir kitapliktan, isterse bir gazeteden alinmis el kadar bir makale parçasi olsun, güçlü ve gerçek bir veri –bilgi kaynagi bulunmali. Bazi ünlü yazarlarin, birakin kitaplik, oda filan, kitaplarini doldurmak için, evlerinden ayrica, kitaplik daireleri bile oldugu söylenir. Is sadece okumakla kalmaz, okurken anlamakta, özellikle bilinçli, gerçekçi anlamakta önemli, daha dogrusu ve en önemlisi. Ilgimi çeken bazi yerleri isaretler, tekrar tekrar okur, üzerinde düsünür, baska yerlerde okudugum benzer konularla karsilastirir, kafam da muhakeme eder, aklimla çikarttigim ve dogruluguna emin oldugum, gerekirse, ispatlayabilecegim seyleri yazarim. Benim yazi tarzim, her çesit konuda, orta boy makaleler seklindedir. Siir de yazarim, heceli ve kafiyeli gerçek siirlerden. Roman filan benim tarzim degil, hiç denemedim, belki ileride olabilir. ‘Nasil yazar olunur’ u anlatacaktim. Nerden basladik, nerelere geldik. Su olmadan, degirmenin tasi döner mi, hazneye bugday konacak ki, tas ögütüp un olsun, un olmadan ekmek olur mu? Ekmek yapilmazsa ambardaki unun insanliga ne yarari olur? Bilgi olmadan kafa çalisir mi, beyine bilgi gelecek ki, analiz edilsin. Okuyup anlamadan fikir olur mu? Anladigini söyleyeceksin, yazacaksin ki, bir ise yarasin. Insanliga faydali olmadiktan sonra, beyninde bos duran bilgi neye yarar? Ayrica , 13 yasimdan beri daktilo yazmayi bilirdim, evde daktilo vardi. Hem de Erica. Bülent Ecevit’inkinden. Tabii, simdi, bilgisayar var.
Zaman zaman elime geçen okullarin, okul ögrencilerinin amatörce çikarttiklari okul dergilerinde çok güzel yazilara, siirlere, hikayelere, makalelere filan raslarim ve çogunu da okurum. Altlarinda, genç genç insanlarin, ilerinin düsünce ve yazar adaylarinin adlarini, imzalarini görürüm ve memnun olurum. Hepsine basarilar dilerim. Okumak, anlamak ve yazmak güzel seydir. Herkese de tavsiye ederim. Saygilarimla. Turgay Güven.