HÜSEYİN OKUŞ


Samimiyetin Adı Takva Elbisesi midir?

Müftü


“Ey Ademoğulları! Size hem edep yerlerinizi örtecek bir elbise, hem de giyinip süsleneceğiniz bir elbise indirdik. Takva elbisesine gelince, en güzel ve en hayırlı elbise işte odur. Bunlar, insanlar düşünüp öğüt alsınlar diye Allah’ın indirdiği ayetlerdir.”(Araf, 26 )

Bu ayeti kerimenin asıl ifade etmekte olduğu manalara, detaya inmeden önce şu tespitimiz her birimizin zihninde canlanmalıdır.

Elbisenin veya örtünün sadece insanlar için indirilmiş bir giysi malzemesi olduğunu, önce bedenimizin sonra ahlakımızın ve ziynetlerimizin örtüsü olduğunu çok iyi bilmek gerekir. 

Örneğin tabiattaki hiçbir hayvanın ayrıca bir örtüsü yoktur. Hayvanların kendi vücut ısılarını, bedenlerini koruyacak derileri, yünleri vardır. Bahsettiğimiz bu derilerin, yünlerin varlığı da bir nevi zahiri bir örtü sayılabilir. Ayrıca bitkilerin, meyve sebzelerin üzerlerindeki kabuklar da bir nevi onları koruyan örtülerdir. Mesela karpuzun, kabağın vesair yiyeceklerde bu kabuklar olmasa bunları direk yemek mümkün olmaz. Sinek konar, hayvan yalar veya üzerlerine zararlı bir şey dökülür. Bu anlattıklarımız işin zahir kısmı, görünen yanıdır. Ayrıca insanların dışında yaratılmış olanlardan bir ziynet örtüsü, bir haya örtüsü, bir ahlaki/fazilet örtüsü aramayız. Çünkü onlar irade sahibi değillerdir.

Ama insana gelince onun takva elbisesinde neler olduğunu, nasıl bir anlamlı bir uyarının olduğunu hep birlikte görelim.

Birincisi, bu elbisesinin üzerimize giydiğimiz giysi olduğu gerçeğidir ki, insanın yaratılış, dünyaya geliş şekliyle gezmesi tozması mümkün değildir. İster bilimsel yönüyle düşünelim ister dini yönüyle hiç değişmez. Örneğin şu kışın soğunda çıplak dolaşmak mümkün müdür. Yada yazın sıcağında, cadde de sokakta böyle dolaşmak asla mümkün değildir.

İkincisi ve en önemlisi, yazımızın ana fikrini oluşturan takva elbisesi kısmıdır. Bunda Allah’ın emri vardır. Yaratılış fıtratına uygun davranma vardır. Bir anlamda insanın kendisi bir ziynet ise, bir değerse o değeri yine Allah’ın emri ile koruma altına alma vardır. Yani ilk yaratılış olan ve Hz. Adem’e ve Ademoğluna indirilen bu elbise ile kuşanmak vardır. Daha da ilerisi bu takva elbisesinin içinde haya ve iman vardır.

Efendimizin (sav) ifadesinden anladığımız “ Haya imandandır, iman da cennete götürür” (Buhârî, Îmân 16 ) ifadesiyle başlar samimiyet sınavı.

Günlük yaşamımızda bile söylediklerimizle değil bilahere yaptıklarımızla karşılık buluruz. Eğer işimizi eksiksiz, hilesiz, güzel yapıyor isek ne derler. İşini çok iyi yapar, işinde samimidir, derler.

Samimiyetin ölçüsü değer verdiğiniz kişiye olan sevginin derinliğinden, davranış şekillerinize, arkadaşlığınızdan vefanıza her birinin içerisinde samimiyet kendini bir şekilde gün yüzüne çıkarır.

Sadece kalbimizin temiz olduğunu ifade etmemizin yeterli olmadığı gibi, denileni ya da emredileni zamanında tanımına uygun bir şekilde yapamamakta samimiyetimizin sorgulanmasına sebeptir. Bu hem bu dünya için böyledir, hem de ahiret yurdu için böyledir.

Takva elbisesinde bir utanma duygusu, bir vicdan muhasebesi alışkanlığı, kimsede olmasa ihsan şuurunda Allah ile baş başa olduğumuz duygu ve düşüncesi vardır. Allah’tan sakınma duygusu vardır. Peygamber Efendimiz; bu ifadeyi pekiştiren şu ifadelerinde, “ Şayet utanmıyorsan, dilediğini yap!” (Buhârî, Edeb, 78)  Böyle bir davranış ise başıboş bir hareket olur.  Emirlere sadık kalmak ve gereğini yapmak Allah’a karşı samimiyetin göstergesidir. İnsanlara karşı dürüst olmak, öyle bilinebilmek insanlara karşı samimiyetin ifadesidir. Bulunduğunuz toplumdan, ailenize, iş ahlakınızdan, ticaretinize her birisi bir samimiyet sınavı örneğidir.

Ademoğluna inen beden elbisesi, edep elbisesi, haya ve imanla birleşirse takva elbisesine girilmiş olur. Samimiyet, ihlas dediğimiz şeyde, öz ve sözün bir olması, fıtrata uygun bir hayat yaşamanın adı değil midir?

Kumaşı takva olan elbisenin sahibinin samimiyeti sorgulanır mı?

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593