Sohbet etmek sosyal varlık olan biz insanlar için en tabi ihtiyaçtır.
Ancak her konuşma sohbet değildir. Sohbet her ne kadar konuşarak gerçekleşse de karşınızdakinin anlattıklarınızı kulağının duyması ve kelimeleri anlaması değildir sadece sohbet.
Sohbet canı gönülden dinleyişi, anlayışı, kavrayışı, karşınızdakini sadece kulağınız ile değil vücut dilinizi, mimiklerinizi ve ruhunuzu da dostunuza odaklayarak bütüncül anlatmak ve dinleyiştir sohbet.
Asil bir sevgi ile saygıyı barındıran sohbet bir deryayı seyretmenin, bülbülün sesi ile Raks etmenin, gülün kokusunu eş etmenin ve ruhun varlığını mest etmenin zirvesidir.
Dost sohbeti güven ile hoş sedayı barındıran, sizi dertlerinizden arındıran olabilmelidir.
Sohbet ben kelimelerinin değil, biz kelimelerinin kullanıldığı ve koşullara bağlı olmadan yapılan olursa ruhunuz dinginleşir ve huzura erişir.
Mekke’de yaşadığım yıllarda bir gün Kabe’nin karşısındaki dağda bulunan Bilal’i Habeşi mescidine gittim. Mescidi ziyaret ettiğimde bir kenarda içten sohbet etmekte olan iki kişi dikkatimi çekti.
Yanlarına yakın bir yere oturup konuşmalarına kulak vermeye başladım. Konuşmalarından birinin Mekkeli, diğerinin ise Tunus’tan ziyaret amaçlı gelmiş biri olduğunu anladım.
Biliyorsunuz Tunus’un ‘’resmi dili de’’ Arapçadır. Birbirine yabancı bu iki kişi öyle içten, konuşmanın tüm adap, edep, saygı, sevgi ve sabırla teçhiz edilmiş haliyle sohbetlerini sürdürüyorlardı ki, imrenerek yanlarına yaklaştım, sohbete ortak olmak istediğimi söyledim. Severek kabul edeceklerini söylediler. Ben o zamana kadar hiç o denli insana huzur veren bir sohbete rastlamadım. Onlardan çok mutlu olarak ayrıldım.
Günümüzde bakıyorum da Mekke’de o iki yabancının yaptığı içten sohbet ailelerde bile azalmaya başladı. Yediden yetmişe herkes teknoloji bağımlısı olduğu için dikkatleri Elektronik dünyası topladı. Televizyon ve internet bağımlılığının tutsağı olmuş hallerle birbirimizi dinleyemez, anlayamaz olduk. Dinler gibi yapıp dinlemeyen, anlar gibi yapıp anlamayan, sever gibi yapıp sevemeyen, acayip haller birbirine olan güveni de sarsar oldu.
İnşallah bu gidişle Japonya’daki arkadaş kiralama tuhaflığına duçar olmayız.
Japonya’da teknolojinin insanları yalnızlaştırmasından bunalan genç ya da yaşlı fark etmeksizin insanlar kendisiyle bir iki gün vakit geçirip sohbet edecek, arkadaşlık edecek insan kiralıyorlar.
Kiralayacak olduğun kişinin huyunun nasıl olması gerektiğini bile kiralama formunda belirtebiliyorsun. Bir ya da birkaç gün kiraladığın kişiyle vakit geçirip, hadi kardeşim bana bu kadar yetti, güle güle diyorsun. Sakın aklınıza seks pazarlaması gelmesin. Öyle bir şey değil, sadece dertleşmek ve sohbet ihtiyacınızı gidermek için kiralıyorsunuz kişiyi.
Bize gelirsek. Aile içerisinde bile sohbetler azalmış durumda. Dizi filmler, maç, internet, telefonla oyalanma gibi nedenlerle aile sohbetleri azaldı. Berabersiniz ama gönüller birbirinden uzak. Ruhlar teknolojinin girdabında tutsak. Dostluklar aksak.
Oysa gönül sohbet ister, mevzu bahane. Vakte bağımlı olmak gibi bir hengamenin içerisindeyiz. Yani genellikle vaktimiz yok. Bunun için de başkalarını dinleyecek sabrımız yok.
Bu durumda ne kadar rol yapsak karşımızdakini sabırla dinlemediğimizi açık eden vücut frekansımız karşı tarafa yansıtıyor.
Halbuki 60 kilometre hızla vücudumuzu 2 dakikada tur atıp kalbe geri dönen kanımız, o kalpten tekrar çıkmayarak sonlandıracağı yolculuk dolayısıyla kalbimiz işlemine son verdiğinde ne sohbet edecek zamanımız olacak ne sevdiklerimiz ve dostlarımız.


