İSMAİL AYDIN


Sosyal Medyada Teşhir Kültürü


Mahremiyet… Bir zamanlar evin, kalbin, sözün perdesiydi. Kıymetli olan örtülür, kutsal olan gizlenirdi. Çünkü gizlenen korunur, saklı duran değer kazanırdı.

Ama şimdi?

Perdeler birer birer kalktı. Sadece evlerin değil, ruhların da kapısı aralandı. Sosyal medya, mahremiyeti silip süpüren bir dijital pazar hâline geldi. Ve ne acıdır ki, bu pazarın en çok satılan ürünü insanın bizzat kendisi oldu.

Bir kadın, birkaç takipçi uğruna özel hayatını sergiliyor. Bir anne, bebeğinin mahrem anlarını ekranlara taşıyor. Gençler, ailelerinin en özel hâllerini “eğlence” diye paylaşabiliyor. Erkekler, kaslarını; zenginler, lükslerini; kimi dindar ise ibadetini bile vitrine koyuyor.

Çünkü modern kültür şunu fısıldıyor: “Ne kadar gösterirsen, o kadar varsın.” Oysa mahremiyet, insanın kendine olan saygısıdır. Teşhir ise bu saygının inkârıdır.

Teşhir kültürü sadece bedeni değil, hayatın tüm anlam boyutlarını da çürütüyor. Aile, sır olmaktan çıkıyor. Sevgiler performansa dönüşüyor. İbadetler bile gösteriye karışıyor. Kimi genç umre ziyaretini “story” yapmadan dönemiyor. Kimi anne çocuğunun her anını ifşa ediyor. Birçok insan, Allah ile arasına sosyal medyayı koyuyor.

İslâm bize sadece setr-i avreti değil, setr-i hâli de öğretti. Yani hâlimizi, duygumuzu, mahrem olan yanımızı örtmeyi… Çünkü açılan her şey, değersizleşir. Mahremiyetin bittiği yerde hakikat susar.

Kapitalist düzen bunu çok iyi biliyor. Mahremiyetsiz birey savunmasızdır; ona her şey satılabilir. Mahremiyetini pazarlamaya başlayan, er ya da geç vicdanını da pazarlık konusu yapar. Önce ifşa, sonra iflâs gelir.

Peki, çare ne?

Müslüman genç, teşhir değil tesettür bilinciyle yaşamalı. Her “paylaş” önerisinin ardında bir “kaybet” tuzağı olduğunu hatırlamalı. 

Ve unutmamalı: Sosyal medyada en değerli olan, gösterilmeyendir.

Çünkü mahremiyet, gizlemek değil; korumaktır.

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593