ARİF TAKICI


Şu AB, NATO ve Amerika’nın Ettikleri

Güncel


1950’de Kore savaşının başlaması ile birlikte NATO’ya gireriz düşüncesiyle Menderes hükümeti Kore’ye 5060 kişilik bir tugay göndermişti.  Evet, Kore savaşını takiben bizi Yunanistan ile birlikte NATO’ya aldılar.

 Aldılar almasına da, Amerika ve NATO Yunanistan’a hep destek, bize ise köstek oldu.

  NATO tandanslı Gladyo ve CAİ, İMF ve dünya bankası, bizim sürekli içimizi oymaya, bizi kendilerine bağımlı şekilde yaşamaya mahkûm etmeye çalıştılar.

  Oysa Gazi Mustafa Kemal Cumhuriyeti bağımsızlık temelleri üzerine bina etmiş, hayatını buna adamıştı. Sivas kongresi sonrasında Atatürk’ün ileri düşünceli biri olduğunu gören Amerika, General Harbor’u incelemeler yapmak üzere Türkiye’ye gönderir. Harbor Sivas’a gelir, Mustafa Kemal ile görüşme yapar. Mustafa Kemal’in Harbor’un sorusuna karşı cevabı bir ulusun istikbalini aydınlatan bir ışıktır. General Harbor Mustafa Kemal’e sorar: Ulusça düşünülebilen her türlü girişim ve özveride bulunduktan sonra da, başarı elde edemezseniz ne yapacaksınız? Mustafa Kemal şu tarihi yanıtı verir: Bir ulus varlığını ve bağımsızlığını korumak için, düşünülen girişim ve özveride bulunduktan sonra, mutlaka başarır. ’Ya başaramazsa demek’’ ,o ulusu ölmüş saymaktır. Öyle ise, ulus yaşadıkça ve özverili girişimlerini sürdürdükçe başarısızlık söz konusu olamaz.

 Amerika ile 1940’lı yıllardan sonra o kadar teslimiyetçi antlaşmalar yapıldı ki, karmaşık ve çözümü zor oluşumlar zamanla içinden çıkılamaz düğümlere evrildi.

Örneğin 23 Şubat 1943 de yapılan anlaşmaya göre, Türkiye’nin savunması için Amerika Başkanının devir veya tedarikine yetki veren savunma maddelerini, savunma hizmetlerini ve savunma bildirgelerini ABD Türkiye’ye verecektir. Burada, savunma hizmetleri ve bildirgelerinin ABD’nin değerlendirilmelerine bırakılmıştır. Sözleşmenin bu maddesi gösteriyor ki, bu ve takip eden anlaşmalarda Amerika bize seçme hakkı vermiyor. Bizim için neyin yararlı olacağını, Amerikan Başkanı saptayacaktır.

Yani sen onu istedin, ama sizin için şu daha uygun diyecektir.

 Hem Amerikan yardımları, hem dünya bankası ve İMF bunu, yani sizin için uygun olan budur türlü yol gösterici patronluğunu devam ettirmiştir. 1947 yılında İsmet İnönü’nün Amerika ile yaptığı Marşal antlaşması da bu denli bağımlılıkları içeren anlaşmalardı… Bunun için, 1964 yılında İnönü Kıbrıs’a çıkarma yapmaya kalktığında, o zamanki Amerika başkanı hayâsız Johnson İnönü’ye bu maddeleri hatırlatmış, benim yardımlarımla sağladığın silahları kullanamasın, diye seviyesiz üslupla yazılmış tehditkâr mektubu göndermiştir.

  Yapılan bu anlaşmalara göre, biz ABD’nin verecekleri için karşılık ödeyeceğiz, ama onlar bizim göstereceğimiz kolaylıklar ve hizmetler için hiçbir şey ödemeyeceklerdir

   Amerika bizim limanlarımızı, havaalanlarımızı, demiryollarımızı kullanacak ama hiçbir ödeme yapmayacak.

 Amerika verdiklerini istediği an geri alabilecek, ya da kullandırmayabilecektir. ABD Kıbrıs olaylarında olduğu gibi, ya benim dediğimi yaparsın, ya da savunma malzemelerini geri verirsin, dediğinde neler olacağı hesaplanmamıştır.  İsmet İnönü ABD ile 1947’de yaptığı anlaşmanın kazığını 1964’de Kıbrıs’a çıkarma yapmaya kalkıştığında yemiş, ABD’ye boşuna güvenmiş olduğunu itiraf etmiştir.

 Ecevit ile Erbakan 1974 Kıbrıs harekâtında ABD’nin silahlarımı Kıbrıs’ta kullanmazsınız tehdidine aldırış etmemiş, arkasından silah ambargosu gelmiştir.

  Amerika Türkiye’yi kontrolünde tutmak için askeri darbelerde dâhil ülkemizde her türlü oyunları oynamıştır. ABD için şu anda kendi silahını yapan, bölgede oyun kuran ve lider ülke olma performansı göstermeye çalışan Türkiye istenmeyen ülkedir.

 Biden onun için Türkiye’de iktidarı seçimle yıkacağını dile getirmiştir.

 Öyleyse izlenecek yol bellidir… Birlik beraberliğe en çok ihtiyacımızın olduğu şu zaman diliminde, hangi düşünceye, hangi siyasi görüşe sahip olursak olalım, güçlü Türkiye için el ele vermeliyiz.

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593