AHMET DERYA VARİLCİ

Tarih: 28.11.2023 16:33

Tarih Söyleşileri’nde Ünye Kalesi

Facebook Twitter Linked-in

 

Geçtiğimiz hafta sonu (23 Kasım 2023, saat 16.00’da) Ünye Ticaret Odası konferans salonunda Ünye Kalesi konulu bir söyleşi vardı. Sosyal medya dışında hiçbir platformda yer almayan (buna Ordu yerel basını da dâhil) bu etkinliğin üzerinde biraz durmak gerekiyor.

 

Tarih Söyleşileri

 

Etkinliğin adresi: Ordu Büyükşehir Belediyesi Kültür, Turizm ve Sanat Başkanlığı olarak gösterilmiş. Dolayısıyla Ordu Büyükşehir Belediyesi’nin (OBŞ) düzenlediği bir “Söyleşi” gibi görünüyor.

Söyleşide ikisi moderatör, biri konuk, üç kişi bulunuyor.

Üçü de aynı akademik kurumdan, Ordu Üniversitesi (ODÜ)’den.

Konuk: Dr. Ahmet Yuka, ODÜ Sanat Tarihi Bölümü’nden.

Moderatörler: Doç. Dr. Murat Özkan ve Dr. Öğr. Üyesi Kamil Yavuz

Her iki moderatör de ODÜ Tarih Bölümü’nden ve söyleşi tarzında başka etkinlikleri mevcut.

Aslında etkinliğin Ordu’da yapılması tasarlanmış ama konu Ünye Kalesi olduğu için söyleşi mekânı olarak Ünye’yi tercih etmişler. Bu tercihte, söyleşinin ortaya çıkışı kadar Ünye’de yapılmasının da müsebbibi işte bu moderatör arkadaşlar...

Özetle söylersek: Bu etkinlik ODÜ’de öğretim üyesi olan bu üç arkadaşın varlığıyla vücut bulmuştur.

Ama etkinlik adresinde yalnızca OBŞ Belediyesi var, ODÜ yok!

Katılım, maalesef zayıf, oldukça zayıf… Gelen konukların ifade ettiği gibi söyleşiden tesadüfen haberimiz oldu. Ünye Belediyesi’nin ve ODÜ’ye bağlı Ünye İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin bu etkinlikten yok. Belediyeden birkaç görevli geldi ama Ünye İİBF’den tanıdık bir simaya denk gelmedik.

Çıkışta Ünye Belediyesi’nden bir tanıdıkla konuştum. Kendilerinin son anda söyleşiden haberdar olduklarını, önceden bilseler ellerindeki dokümanlarla kendilerine katkı sağlayabileceklerini söyledi.

Üstelik aynı gün aynı saatte ÜNTİSAD’ın İçişleri Bakanlığı tarafından kabul edilerek uygulanmaya başlayan “Ordu Sürdürebilir Turizm Projesi”nin Ünye Atik Otel’de tanıtım programı vardı. Program saatleri çakışınca Tarih Söyleşisi iki saat sonraya alındı. Birçokları gibi ben de söyleşinin yapılacağı ÜTSO’nun kapısından döndüm.  Dönenlerin bir kısmını söyleşi programında göremedim.  

Oteldeki turizm tanıtım programına katılanların da çoğu yoktu…

Başta Sayın Belediye Başkanımız yoktu…

Mutlaka önemli bir mazereti vardı, aksi halde “Sürdürebilir Turizm Projesi” tanıtımından çıkıp, turizmin önemli ayağı Ünye Kalesi’ne ait söyleşiye gelmemezlik etmezdi.

İşte bu noktada zorlanıyorum; söyleşiyi düzenleyenler mi yetersizdi, Ünyeliler mi ilgisiz kaldı?

Oysa söyleşi muhteşemdi…

Abartmıyorum…

Yoğun emek ürünüydü, Ünye Kalesi hakkında yapılan en doyurucu sunumlardan biriydi.

 

Kale’nin Bedenleri

 

Ünye Kalesi üzerine en fazla haber, yorum ve inceleme (makale) yazısı doğal olarak kentimizin günlük gazetesi Ünye Kent’te yayınlanmış. En fazla yeri Ünye Tarih Araştırma Grubu olarak Sn. Ahmet Kabayel’le birlikte yazdığımız yazılar tutuyor. Diğer yazarlarımız Yaşar Karaduman ve İrfan Işık’ın yazılarıyla birlikte (her iki büyüğümüzü özlem ve rahmetle anıyorum) küçümsenmeyecek bir arşiv oluşturmuşuz.

Arkeoloji son sınıftayken, Restorasyon-Konservasyon Teknikleri ödevim Ünye Kalesi ve Arkeolojik Alanların Korunması idi. Ünye Kalesi Projeleri ve koruma zaaflarına değindiğim bu çalışmada, öncelikle yapılması gerekenin kale ve çevresinde gerçekleştirilecek bir arkeolojik kazı olduğuydu. 

(Söz konusu çalışmayı 13 Ocak 2021 tarihinde Ünyekent’te yayınlamıştık.)

Ünye Kalesi’nde arkeolojik kazı… 

Aynı vargıyı Tarih Söyleşileri’nin konuğu Dr. Ahmet Yuka’dan duymak beni oldukça heyecanlandırdı.

 

Kale’nin Tarihi Dönemleri ve Mimari Özellikleri

 

Dr. Yuka’nın sunumu, Ünye Kalesi’nin Tarihi Dönemlerini ve Mimari Özelliklerini kapsıyordu. Kale üzerindeki mimari yapılardan hareketle kalenin ne zaman yapıldığı ve hangi dönemde kimler tarafından kullanıldığı açıklanmaya çalışıldı.

Birçok çizime ve belgeye ulaşmış Dr. Yuka, kimi çizimleri kendisi yapmış. Kaleyi karış karış dolaşmış, yukarıdan dronla çekimler yapmış. Evliya Çelebi dâhil yolu Ünye’den geçen ve Ünye Kalesi hakkında bilgi aktaran gezgin ve tarihçilerin yazdıklarını incelemiş. Ünye’de görevli arkadaşımız Arkeolog Ali Rıza Nal’dan bilgi ve belge edinmiş.

Kendisi Sanat Tarihçisi olsa da Yüksek Lisansını Kayseri Bizans Sikkeleri üzerinden yapan Dr. Yuka’nın nümizmat yönü bulunmakta. Doktorasını da Karadeniz Sahil Kaleleri üzerine yapmış.

Ünye Kalesi’nin anlamını ve önemini en iyi bilen akademisyenlerden biri.

Ünye Kalesi için kaynaklarda yer alan en dikkat çekici ifadelerden biri kalenin Pontus Krallığı döneminde Chabackta veya Khabaka olarak adlandırılmasıdır. Bu isim bölgede ele geçirilen Pontus Krallığına ait birçok sikkenin arka yüzünde darphane adı olarak yazılmış. 

Dr. Yuka Khabaka adıyla bilinen Kale’nin Ünye Kalesi olduğunu tahmin ediyor. Bu varsayımı Pontus Krallığı’nın son döneminde yaşamış olan Amasyalı Coğrafyacı Strabon’a dayandırmaktadır. 

18 yıl önce Strabon’un Geographika’sında biz de Ünye’yi aradık:

“Themiskra’dan sonra Themiskra gibi iyi sulanmadığı halde verimli bir ova olan Sidéne’ye gelinir. Deniz tarafında kaleleri vardır. Khabaka, Phabda ve Sidé. Sidéne ismini buradan almıştır. Halen Amisos arazisi buraya kadar uzanır ve bu kent sözü edilmeye değer bilginler yetiştirmiştir.”

(Strabon, Geographika: XII-XII-XIV, Arkeoloji ve Sanat Yay. 1993, s. 21) 

Bu pasajdan hareketle Strabon Ünye’yi Sidéne ovasına yerleştirmiş olabilir, diyorduk. 

Araştırmacı-yazar arkadaşımız merhum Mahmut Ufuk Mistepe de (1956 - 2020) 2 Şubat 2018 tarihli “Strabon Ünye’den Bahsediyor mu?” başlıklı yazısında benzer bir yaklaşımda bulunmuştu.

Strabon’un Khabaka olarak adlandırdığı kalenin Ünye Kalesi olabileceği varsayımı Aynur Keskin tarafından da ileri sürülmüştür.

(Bkz. Aynur Keskin, Amisos Şehrinin Tarihi-Amisos ve Çevresi).

Ancak aynı eserde Sidéne ovası, Polemonion (Bolaman) ve çevresi olarak gösterilmektedir. 

Bu nedenle hiçbirimiz Strabon’un eserindeki Ünye Kalesi’nden emin olamadık, hâlâ net değiliz... 

Bir başka varsayım, kale girişinin solunda bulunan Ion tarzı kaya mezarının II. Mihridates’e (MÖ. 250-220) ait olduğudur. Yaygın bir kanı olmasına rağmen bu olguyu destekleyecek bir belge yahut buluntu mevcut değildir. 

Kaya mezarı hakkında tahminler, yaklaşık üç yıl önceki yazımızda belirttiğimiz gibi oldukça farklıdır:

 

“Bilge Umar ise Ünye Kalesi girişi yakınındaki bu mezarı, Bittel’in MÖ. 7. yüzyıla tarihlediği Paphlagonia kaya mezarlarına benzetmektedir. Dolayısıyla Kale’nin kullanımını MÖ. 7. Yüzyıl’a kadar götürmektedir.”

(Ünye Kent Gazetesi, 13 Ocak 2021: Ünye Kalesi’nde Koruma ve Sergileme.)

 

Bir Söyleşinin Ardından

 

Ünye Kalesi’nin anlatıldığı sohbet toplantısındaki birçok ayrıntıya dilimiz döndüğünce değindik. Organizasyonunda bazı aksamalar görsek de olumlu yönleriyle hatırlayacağımız yararlı bir toplantı oldu. 

Umarız devamı gelir, belediye gibi halka her türlü hizmetle yükümlü bir kurumdan ziyade ait olduğu akademik camianın bilimsel konumuyla gündeme gelinir.  

Umarız etkinlik üç akademisyenle sınırlı kalmaz, değerli hocamız Kurul kazısı başkanı Arkeolog Prof. Dr. S. Yücel Şenyurt başta olmak üzere diğer akademisyenlerin de katılımıyla gerçekleşir.

Umarız bu tür etkinlikler ticari mekân açılışları kadar önemsenir, mülki amirlerden kurumsal başkanlara kadar geniş bir katılımla organize edilir.

Umarız yerel basının ilgisini çeker, ulusal basına da taşınır.

Sonuç olarak, Romalı devlet adamı Cato’nun her söz bitiminde yinelediği gibi, yine şu soruyla sonlandıracağız:[1]

Bu denli popüler bir tarih mirası olan Ünye Kalesi nasıl olur da uluslararası koruma ve sergileme anlayışı dışında tutulur?

Nasıl olur da, arkeolojik bir kazı veya araştırmanın konusu olmaz?

 

 


 

[1] Romalı Censor ve hatip Cato’nun MÖ. 153’te her nutkunun sonunda dediği söz tarihsel bir şiar olarak kabul edilir: Ceterum, censeo Carthaginom esse delendam. (Ayrıca, Kartaca'nın yerle bir edilmesi fikrindeyim.) Bu topraklarda Romalı General Pompeius, Pontus kralı VI. Mithridates’i yenerek Ünye Kalesi dâhil tüm Pontus kalelerini tahrip etmişti.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —