Hızlanan zaman ile beraber hayatımıza baş döndürücü bir ritim tutturmuş gidiyoruz. Çok hızlı geçiyor zaman. Hızına ayak uydurma hırsıyla daima ileriyi gözleyip, ileriye dair plan yapmaktan ardımıza bakamaz olduk. Ve hayata dair çok şeyi unutmaya başladık. O kadar çoğaldı ki unuttuklarımız, kendimize de yabancılaşmaya başladık.
Üstad Mustafa Kutlu'nun dediği gibi;
“Artık insanlar ne doğana seviniyor, ne ölene üzülüyor. Varsa yoksa aldım sattım, yaptım, çattım.”
Son yıllardaki durumumuz tam olarak bu. Hatırlıyorum da, çocukluğumuzda köyde herhangi bir evde cenaze olduğunda bizim evde televizyon ve radyo bir hafta boyunca açılmazdı. Ölünün ruhaniyetine saygı için. Fakat bugün ölülerin ardından aynı hassasiyeti gösteremediğimiz gibi bizden sonraki nesillere bu hassas duyguları aktaramıyoruz.
Galiba üzülmeyi unuttuk. Artık felaketler, ölümler, savaşlar, açlıklar, zulümler veya dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan insanlık dramları bizi üzmüyor sanırım. Ya da üzüldüğümüz süre on saniyeyi geçmiyor. Üzülmek insanın bir kalbi olduğunun ve tam olarak insan olduğunun kanıtıdır.
İnsan bir şeylere üzülecek ki kalbi taş kesilmesin. Fakat modern dünya insanları haz ve zevke yönlendirdiği için insanlar bugün üzülmüyor ya da üzülmek istemiyor. Yani üzülmeyi unuttuk.
Sevinmeyi de unuttuk sanırım. Ya da Başkası için sevinmeyi unuttuk desek daha doğru olur galiba. Modern zamanlar öylesine bencilleştirdi ki ruhumuzu kendimiz ve nefsimiz dışında kimseyi düşünmez olduk. Başkasının sevincine ortak olmaz, başkasının mutluluğunu paylaşmaz olduk.
Başkalarının sahip olduğu yeni bir şey bizi de mutlu etmesi gerekirken, ağzımızın kenarıyla yarım bir hayırlı olsunla geçiştiriyoruz çoğu zaman.
Oysaki mutluluk paylaştıkça çoğalır değil mi? Neden toplumda mutlu olma oranlarının azaldığını tahmin etmek zor değil galiba.
Birçok şeyi unuttuğumuz gibi ölümü de unuttuk. Ölümü çokça hatırlayın diyen Hadisler sosyal medya paylaşımlarında kaldı. Ölümü hatırlayan pek az lakin ölüm gelecek mutlaka. Toplumda ayarların bozulması acaba ölümü unutmamızdan dolayı mı?
Yaratılış gayemizi de unuttuk. Neden dünyada olduğumuzu da. Rabbimizin insana yüklediği sorumluluğu unutarak unuttuk insanlığımızı ve böyle başladı dünyada kötülüğün hükümranlığı. Böyle gidiyor dünyamız kaosa.
Edebi, ahlakı, namusu, haysiyeti, tevazu, gülümsemeyi ve dahi pek çok şeyi unutturdu bize modern zamanlar. Oysaki insan ne güzel varlıktır. Ahsen-i takvim ile yaratılmıştır. Yaratılmışların en şereflisidir ve yeryüzünün halifesidir. Eğitimci-Yazar