BERKAY YALIN


UYKU APNESİ


Kocam Mehmet'in horlaması evlendiğimiz ilk günden beri vardı. Yeni evliyken bu bile bana sevimli gelirdi. "Gebze'deki fabrikada ne kadar çok çalışıyor, tabii ki yorgun" derdim kendi kendime. 

 

O zamanlar demir-çelik fabrikasında vardiya amiriydi, sürekli stres altındaydı.

Ama yıllar geçtikçe o hafif horlama kulakları sağır eden bir gürültüye dönüştü. Önce kulak tıkacı denedim, sonra yan yatırmaya çalıştım, hatta bir keresinde ses kaydı alıp sabah kahvaltıda dinlettim. 

 

Mehmet gülerek "Abartıyorsun ya, o kadar da değildir" dedi.

Ama asıl korkunç olan sonrasındaki sessizlikti.

 

Geçen kasım ayı, soğuk bir geceydi. Yine horlamadan uyandım, omzuna dokunacaktım ki birden ses kesildi. Saymaya başladım... 10 saniye, 20 saniye, 30 saniye. 40'ı geçince panikle sarstım. "Mehmet! Mehmet! Uyan!"

 

Boğuluyormuş gibi derin bir nefes aldı, sonra hiçbir şey olmamış gibi horlamaya devam etti. Ben artık uyuyamadım. Her gece aynı şey. Nefesi kesildiğinde sayıyor, bir daha nefes almayacak diye ödüm kopuyordu.

 

İstanbul Tıp'ta okuyan kızım Zeynep bayramda eve geldiğinde, ikinci gün sabah kahvesini içerken bitkin yüzüme baktı. "Anne, gözlerinin altı mosmor. Düzgün uyuyor musun?"

 

O gece Zeynep "Biraz gözlem yapayım" dedi ve babasının yatak odasının kapısını aralayıp koridorda oturdu. Telefonunun kronometresini eline alıp sanki hasta muayene eden bir doktor gibi izlemeye başladı.

 

"Anne, bu çok ciddi..." Zeynep'in benzi attı. "Dakikada 3 kez nefesi kesiliyor. En uzunu 58 saniye. Babam ağır uyku apnesi hastası. Felç ve kalp krizi riski çok yüksek."

 

Tıp kitaplarını açıp değerleri gösterirken artık hiç şüphem kalmadı.

 

"Mehmet, Zeynep de çok endişeleniyor, bir hastaneye gidip test yaptıralım?" 

 

Kahvaltıda cesaretimi toplayıp söyledim. Mehmet gazeteden başını kaldırmadı bile. "Abartma canım. Her yıl check-up'ta bir sorun yok diyorlar" dedi simidini yerken.

"Ama uyku testi farklı bir şey..."

"Erkek adam horlar. Arkadaşım Ahmet'inki daha betermiş." Gülerek çayından bir yudum aldı. "Bu akşam geç kalacağım, toplantı var."

 

Her zamanki kaçamak cevap. Zeynep'le göz göze geldik, o da omuzlarını düşürdü.

 

Altı ay boyunca Mehmet'i ikna etmeye çalıştım ama inatla hastaneyi reddetti. 

 

Derken yaz tatili geldi.

6 yaşındaki torunum Efe yazın bizde kaldığında, gece yarısı yatağıma geldi. Korkudan titriyordu zavallı.

"Babaanne, dedenin odasından tuhaf sesler geliyor..."

"Nasıl sesler?"

Efe ciddi bir yüzle elleriyle tarif etmeye başladı. "Önce HARRR diye nefes alıyor, sonra GURRRR diye uğulduyor, sonra birden sessizlik oluyor. Sanki mağarada uyuyan ejderha gibi! Ateş püskürtecek diye korkuyorum!"

 

Ertesi sabah kahvaltıda Efe dedesi'ne "Dede, senin gece seslerini düşünerek ejderha resmi yaptım" dedi. Gösterdiği kağıtta kocaman ağzı açık kırmızı bir ejderha vardı.

 

82 yaşındaki kayınvalidem de pazar sohbetinde lafı ağzına tıkamadı. "Gelin kızım, rahmetli kayınpederiniz de horlardı ama böyle değildi. Normal değil bu. İş işten geçmeden hastaneye gidin."

 

Eylül ayı, sıcaklar hala devam ediyordu. Sabah 3:30'da banyodan büyük bir gürültü geldi. Horlama sesi değildi bu, ağır bir şeyin yere düştüğü sesti.

Koştuğumda Mehmet yerde yatıyordu. Alnından kan akıyordu, gözleri bulanıktı. Tuvalete kalkarken oksijen eksikliğinden başı dönmüş, düşmüştü.

 

Ambulans 10 dakikada geldi. Hayatımın en uzun 10 dakikasıydı. Banyonun soğuk zemininde diz çöküp havluyla yarayı bastırırken dualar ettim.

 

Acil'de yarayı diktikten sonra doktor hemen uyku polikliniğine sevk yazdı. "Uyku apnesi şüphesi çok yüksek. Acilen test gerekli."

 

İki hafta sonra Cerrahpaşa'nın uyku laboratuvarındaydık. O geceyi unutamam. Mehmet'i astronot gibi kablolara bağladılar. Beyin dalgaları için elektrotlar, kalp sensörü, nefes kemeri, parmağında oksijen ölçer, ayağında da sensörler vardı. 

 

"Böyle nasıl uyuyacağım?" diye söyleniyordu. Hemşire hanım "Herkes uyuyor, merak etmeyin" dedi.

 

Bütün gece monitörleme yapıldı. Ben refakatçi koltuğunda oturdum. Gece yarısı nöbetçi hemşire monitörü gösterdi: "Bakın, şu an 52 saniyedir nefes almıyor."

 

Sabah profesör sonuçlarla geldi. Yüzü ciddiydi. "Ağır tıkayıcı uyku apnesi. AHI 65, yani saatte 65 kez nefesi kesiliyor. En uzunu 71 saniye."

 

Risk anlatımını dinlerken kanım dondu. "Kalp krizi riski 3 kat fazla. Kalbiniz her gece oksijensizliği telafi etmek için aşırı çalışıyor. Felç riski çok yüksek. Damarlar kronik hasar görüyor. Ve uyuklama kazaları... Her an bilinciniz kapanabilir."

 

Profesör Mehmet'e döndü. "Araba kullanıyor musunuz?"

"Her gün, Kartal'a işe gidiyorum."

"Bugünden itibaren araba kullanmak yasak. Tedaviyle düzelene kadar kesinlikle kullanmayacaksınız. Bu tıbbi talimattır. Sadece kendinizi değil, başkalarının hayatını da tehlikeye atarsınız."

 

Mehmet şok olmuştu. "Peki işe nasıl gideceğim?"

"Metrobüs, otobüs, servis. Eşiniz götürebilir. Geçici bir duruyararsa düzelir."

 

Uyku testi uzun bir yolculuğun başlangıcıydı. İlk olarak CPAP cihazı denedik. Cihaz 28 bin liraydı, SGK kısmen karşıladı ama makine dalış ekipmanı gibiydi.

 

Mehmet 2 hafta bile dayanamadı. "Yüzümde bu makineyle panik atak geçiriyorum!" dedi. 3 hafta sonra cihaz kilere kaldırıldı.

 

Sonra diş hekiminden ağız aparatı yaptırdık, 16 bin lira cebimizden çıktı. "Çenem ağrıyor, dayak yemiş gibiyim" diye yakındı. İşe yaramadı.

 

Burun açıcı bantlar, boğaz spreyi, 8 bin liralık horlama önleyici yüzük denedik. Banyo adeta eczaneye döndü.

 

En saçması Amazon'dan aldığımız 4500 liralık "akıllı yastık"tı. Horlamayı algılayıp otomatik pozisyon değiştiriyormuş. Aslında bütün gece Mehmet'i uyandırmaktan başka işe yaramadı.

 

Ameliyat da düşündük. Yumuşak damak operasyonu. Ama kulak burun boğaz uzmanı "Bu yaş ve kiloda başarı şansı düşük, ameliyat sonrası ağrı çok şiddetli olur" dedi.

 

Mehmet'in günden güne eridiğini görmek çok acıydı. Eskiden sağlam bir adamdı. 1.82 boy, geniş omuzlar, çimento torbasını tek eliyle kaldırırdı. Hafta sonları torunlarla Uludağ'a kayağa, Belgrad Ormanı'na yürüyüşe giderdi. "Dedem en güçlü!" 

derdi Efe hep.

 

Şimdiki haline bak! 12 kilo verdi, benzi atmış, yanakları çökmüş. İşten gelince hemen kanepeye yığılıyor. Kardeşinin doğum gününde pasta yerken uyukladı.

 

En kötüsü 58. yaş günüydü. Bütün aile toplandı, sürprizler hazırladık ama pasta keserken uyuyakaldı. Efe kardeşine "Dede niye mutlu değil?" diye sordu.

Artık dayanamıyordum. Hala gücü varken bir şeyler yapmalıydık.

 

Birikimimizi bozup termal tatil planladım. İlk Pamukkale'ye gittik. Yüksek rakımın havası iyi gelir diye düşündük ama rakım yükseldikçe nefes almak daha da zorlaştı.

 

Sonra Bursa'ya, Çelik Palas'a gittik. Uludağ'ın eteklerindeki tarihi otel. Ama ikinci gece diğer misafirlerden şikayet geldi.

 

Son olarak Yalova Termal'e gittik. Birçok kişinin şifa aradığı yer. İkinci günün sabahı inanamadım. Sessizlik vardı ama bu sefer korkunç değildi. Huzurlu, düzenli nefes alıp veriyordu. 

Mehmet derin uykudaydı, horlama yok, nefes kesilmesi yok. Uyandığında Mehmet'in yüzü ışıl ışıldı… 

"Yıllardır böyle uyumamıştım! Ne kadar dinçim!"

 

Yalova'da 3 gece kaldık, her gece aynıydı. Horlama yok, apne yok. Üçüncü gün termal havuzda yüzmeyi bile teklif etti. Birkaç hafta önce hayal bile edemezdim böyle bir şeyi.

 

Çıkışta resepsiyona sordum. "Özel bir yastık mı kullanıyorsunuz? Eşim yıllardır ilk kez rahat uyudu."

Görevli gülümsedi. 

"Ah, Kelebek Yastık! Almanya'da uyku tıbbı enstitüsü geliştirmiş. Türkiye'nin birçok termal otelinde ve hastanede kullanılıyor. Özel şekli hava yolunu doğal olarak açık tutuyor."

"Almanya'da uyku sağlığına çok önem veriyorlar, solunum hastalarına özel geliştirilmiş. Kelebek şekli boyun omurlarını ideal şekilde destekliyor."

 

"Otelinizdeki yastıkları çok beğendik. Satın alabilir miyiz?"

Resepsiyon görevlisi üzgün bir gülümsemeyle "Maalesef biz doğrudan satış yapamıyoruz. Ama üreticinin resmi sitesini verebilirim. Oradan online sipariş verirseniz evinize gönderiyorlar" dedi.

"Öyle mi?"

"Aslında bu yastık eskiden sadece bizim gibi otellere satılıyordu. Ama pandemi döneminden sonra artık normal müşterilere de satıyorlar. Resmi sitede bazen indirimler de oluyor, mutlaka bakın."

 

Görevli bir kağıda web adresini yazarken ekledi: 

"Çok misafirimiz aynı soruyu soruyor. Demek ki herkes çok memnun kalıyor, bu da bizi sevindiriyor tabii."

 

Eve girer girmez internetten 2 tane Butterfly Yastık sipariş ettim. Tanesi 2.500 TL, şimdiye kadar harcadıklarımı düşününce Allah'a şükür ucuza geldi.

 

Kargo gelince Mehmet söylendi: "Yahu Almanya'dan yastık mı getirtiyorsun? Uyurken de mi gurbetçi olduk?" Ama gülüyordu işte.

 

Yeni yastıkla ilk gece, sabaha kadar uyumadım. Sabah üçte, normalde horlamanın Allah belanı versin dediğim saatlerde, sadece hafif, düzenli nefes sesleri. Ne nefes kesilmesi, ne horlama. Vallahi sevincimden ağladım.

 

Bir hafta sonra, eve herkesi aldım. Kızım Elif "Anne, yastıkla mı düzelecek? O kadar doktora gittik, cihazlar aldık..." dedi önce. Üç gün sonra "Anne vallahi çok rahatım! Omuz ağrım bile kalmadı, maşallah!"

 

Bir ay sonra Cerrahpaşa'da uyku testi yaptırdık: AHI 65'ten 12'ye düşmüş! Profesör hayrete düştü. "Ne yaptınız Allah aşkına?"

"Hocam, Almanya'dan ortopedik yastık aldık" dedi Mehmet.

Profesör "Almanlar bu işte iyidir, haklısınız. Baş pozisyonu çok önemli hakikaten." dedi.

 

İki ay oldu şimdi. Allah'a hamdolsun her şey değişti.

Mehmet'im 8 kilo aldı, eski sağlığına kavuştu. Gözlerinin feri yerine geldi, benzi açıldı. Geçen Pazar torunum Ege'yle Belgrad Ormanı'nda 4 saat yürüdüler! "Dedeciğim yine bizi geçti!" diyor Ege.

 

İş yerinde de düzeldi. Müdürü "Mehmet Bey, 10 sene gençleşmişsin maşallah. Ne yaptıysan helal olsun" demiş. En önemlisi: Yine araç kullanabiliyor elhamdülillah. Raporunda gündüz uyuklaması tamamen geçmiş görünüyor.

 

Geçen Cumartesi mezunlar kahvaltısında bir arkadaş "Ya Mehmet'e ne olmuş, adam 10 sene gençleşmiş resmen! Neyin nesi bu?" dedi. "Sorma, Alman işi yastık aldık, hayat değişti" deyip geçiştirdim.

 

Kayınvalidem geçen gün öyle bir şey söyledi ki... "Gelinim, oğlumu kurtardın ya, ben cenazesine hazırlanıyordum artık, Allah senden bin kere razı olsun" dedi, ağlamaklı oldum.

 

Tabi herkes bizim gibi çözüm bulamıyor, biliyorum. Ama şu satırları okuyup da eşi horlayanlar varsa, kulak verin: Pes etmeyin arkadaş! Horlama dediğin öyle "eh işte" deyip geçiştirilecek şey değil, evinizi yıkar vallahi. Çare nereden gelir bilemezsiniz. Bize Almanya'dan yastıktan geldi mesela, kim derdi ki?

Neyse şimdi adamım düzeldi, 35. yıl dönümünde Çeşme'ye gidiyoruz bir haftalığına. 

Butterfly yastıklar bavulda ilk sırada tabii, nereye gitsek yanımızda artık bunlar!

 

Arkadaş ben satıcı falan değilim, kimseden de para almıyorum. Sadece adam gibi uyuyor ya kocam, mutluluktan uçuyorum o kadar.

 

Biz şans eseri kış kampanyasına denk geldik, %70 indirim vardı sitede, iyi denk geldi! Bir de "30 gün içinde beğenmezseniz iade" diyorlar ya, içimiz rahat etti. O kadar para döktük sağa sola, bari bu garantili dedik.

 

Yani diyeceğim o ki, eşiniz horluyorsa, siz de perişansanız, denemekte fayda var. Kim bilir, belki 2-5 bin liraya eski hayatınız geri gelir. 

 

Ne diyelim, Allah herkese huzurlu uykular versin inşallah.

 

(Alıntıdan derlenmiştir.)

 

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593