EREN TOKGÖZ


Yedi tepeli İstanbul

İnşaat Mühandisi


Yaşamıştır derim en hoş ve uzun rüyada 

Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan

Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul (Y.K.B)

Sarayburnu ile başlayan, Sultanahmet camii ve Topkapı sarayının bulunduğu alan İstanbul’un birinci tepesidir, Bizantion antik şehri bu tepe üzerine kurulmuştur. Nuruosmaniye camii, Kapalıçarşı ve Çemberlitaş sütunun bulunduğu tepe Nuruosmaniye tepesidir. Üçüncü tepe Beyazıt tepesidir. İstanbul Üniversitesinin, Beyazıt Camii, Süleymaniye camilerinin bulunduğu tepedir. Önce Havariyyum kilisesinin yapıldığı, üzerine Fatih camii ve külliyesinin inşa edildiği İstanbul’un dördüncü tepesi Fatih tepesidir. Beşinci tepe üzerinde Yavuz Sultan Selim Camii bulunan Yavuz Sultan Selim tepesidir. Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii ile Ayvansaray’ın olduğu yer Edirnekapı tepsi altıncı tepedir. Yedinci tepe Kocamustafapaşa tepesidir. Arkadiv sutunu ve Mokios sarnıcı ile Haseki Sultan Camii ve Haseki külliyesi bu tepe üzerindedir. Her tepenin üstünde Bizans ve Osmanlı dönemlerinde abidemsi dini yapılar yapılmıştır.

Osmanlı’dan kalan: Sultanahmet, Süleymaniye, Edirnekapı Mihrimah sultan, Fatih, Nuruosmaniye, Yavuz Sultan Selim, Yeni camii, ve Beyazıt camileri ile Topkapı sarayı, İbrahim paşa sarayı, su kemerleri ve narin yapılar

Bizans’tan kalan: Ayasofya, Million taşı, Aya İrini kilisesi, Yerebatan sarnıcı, Çemberlitaş, Khara kilisesi (Kariye müzesi), Pantokrator Manastır Kilisesi, San Paola Kilisesi, kara ve deniz surları ve sayılamayan benzerleri günümüze ulaşmış kültür miraslarımız. 

Osmanlı tarafından çami’ye çevrilen: Ayasofya, Küçük Ayasofya, Zeyrek camii (Pantokrator manastır kilisesi), Arap çamii (San Paola kilisesi )  ibadete açıklar. 

Cami ve Kilise gibi yapıların akustik sorunları yapım aşamasında çözüme kavuşturulmuştur. Cami ve Kiliselerde ibadetler çıplak ses ile yapılıyor ve her yerden rezönatörler sayesinde berrak ses olarak duyulabiliyordu. Ancak zamanımızda yapılan özensiz ve kontrolsüz restorasyonlar nedeni ile özellikle selatin camilerinde rezanatörler’e kısmen zarar verilmiştir ya da üstleri kapatılmıştır. Geçmiş yıllarda Ayasofya’da konser için kurulan elektronik ses düzeneğinin oluşturduğu yüksek ses titreşimleri, kısmı sıva dökülmelerine sebep olmuştur. Ses titreşimlerinin yapılara verdiği zararlar günümüz imkanları ile ölçülebilmektedir. Yapılan araştırmalarda yüksek ses titreşimlerinin özellikle taş yapılarda duraylılığı olumsuz yönde etkilediği tespit edilmiştir. Genel sorunun bilinçsizce seçilen ses düzenekleri ve hoyratça kullanımından kaynaklandığı açıktır. Orta ve uzun zamanda; yadigar kültür miraslarında ortaya çıkacak olan olumsuz yapı davranışlarının önlenmesi yönündeki her türlü çabayı ortaya koymalıyız. Bir önceki yazımda da belirtmiştim, “Maksimum sıkışma optimum su muhtevasında olur”. Aşırı su tüketimin de su zehirlenmelerine sebep olduğu da kaçınılmazdır. “Azı karar çoğu zarar” tekerlemesi boşuna söylenmemiştir. 

İstanbul’un: Süleymaniye , Sultanahmet, Fatih, Yavuz Sultan Selim  ve Yeni cami gibi selatin camileri ve hanedan mensuplarının yaptırdıkları camilerin İmam ve Müezzinleri; Medrese eğitimi almış, liyakat sahibi, güzel ve gür sesli, müzik bilgisine sahip kişilerden seçiliyordu. Devrin gazelhanları arasında “Hafız Burhan” adı ile ünlenen gazelhan da Medrese mezunu Hafız ve Müezzindi. 

Lise’yi; Ünye lisesinin kilise tepesindeki binasında okudum. Öğrencilik yıllarımda Ramazan ayının onbeş’i olmasını heyecanla beklerdim. Herhangi bir oluşum ve yapıya bağlı değillerdi, gönül insanlarıydılar, her birini rahmetle anıyorum. Ramiz Çolakoğlu ve Adatepe İbrahim Yalçıntaş teravih namazından önce veda ilahileri ile ramazan ayına yeni bir tat katıyorlardı. O zamanki vasat ses düzeni ile kadife seslerinden ilahileri huşu içinde dinlerdik. Kuvvetli ve yüksek, sese itibar etmezler, ilahilerin tadına varmamızı sağlarlardı. İddia ediyorum ki bugün Ramiz Çolakoğlu gibi ezan okuyabilen yok desem yalan olmaz. Bu arada belirteyim; Ramiz Çolakoğlu ve İbrahim Yalçıntaş resmi görevli değil, halkın içinden gönüllüydüler…

Diyanet işleri başkanlığı 1924 yılında Atatürk tarafından kuruldu. Müderrisin Yusuf Bahri Efendi çok saygın bir din bilginiydi. Kendisinden Ünye’ye din görevlisi olarak atanmak üzere tavsiye bulunmasının talep edilmesi üzerine, öğrencisi Abdullah’a haber salar. Önerilen görevin karşılığında ücret olduğu öğrenir, içten içe rahatsızlık duyar ve hocasından affını ister, helalliğini alarak köyüne döner. Kahya hoca adı ile ünlenir… Zaman geçer büyük kızını Ünye’ye gelin eder. Yeni ailesi, çevresi ve mahallelisi herkesler ona Hoca kızı der. Ben ilk dini eğitim ve öğretileri Babaannem Hoca kızında aldım. Köye gittiğimizde de Kahya Hoca dedem de imtihan ederdi.

Ezan Arapça bir kelimedir. Türkçe anlamı: “Namaza çağıran, dâvet eden sesleniştir.” İstanbul’un Üsküdar, Beşiktaş ve Eminönü’nde ezanlar müezzinlerince her camiden ayrı ayrı okunmaktadır Örnek olarak: Üsküdar’da Yeni Valide camiinden “ Allâhü ekber (Allah en büyüktür)“ nidası yükselirken, aynı anda kuşkonmaz camisinden, “Hayye ale’s- salah (haydin namaza)” nidası yükseliyor, Mihrimah sultan camiinden farklı bir bölümün nidası yükselmekte. Aynı karmaşa Beşiktaş Sinan paşa camii, Ertuğrul tekke camii ve Yıldız camisi arasında yaşanmakla beraber bu karmaşanın İstanbul’un her semtinde olduğu bir gerçek. Ayrıca da her birinin ritim ve makamı da farklı farklı. Toprağım Ünye’de merkezi sistemden ezan yerleşmiş gibi. Ünye de yüksek ses ve avaze ile okunan Ezan; namaza çağrının ruhuna uygun olmadığı gibi huşu içinde dinlenmesine manidir.  Avaze’nin huşu’yu (sakin durmayı, alçakgönüllülüğü, tevazuyu) engellediği benim kesin düşüncemdir. Ayrıca Hastalar, Yaşlılar ve bebelerin yaşam huzurları da göz ardı edilmemesini yeğlerim.

 Galata köprüsünde iftar vakti akşam ezanını, Yeni camii müezzinin kalplere huzur dolduran avaze olmayan sesinden dinlerken; davudi sesli müezzinin çıplak sesi ile okuduğu sabâ makamındaki sabah ezanını işitmeyi hayal etmek ne güzel.

Ünye’yi sevmezse gönül aşkı ne anlar. Ünye’yi sevmek yürek ister, gönül ister…

Vilayet’e beş kala uygar bir Ünye dileklerimle. Bir kartal başı gibi Karadeniz’e uzanan bu memleket bizim.

 

 

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593